Öğretmenliğe kasım ayında başlamıştım. Daha başlangıçta rapor aldım. 10 Kasım törenlerine katılmaktan kurtulmuştum. Köfteci Mehmet şöyle dedi: “Belki bir yıl kaçarsın,belki üç yıl kaçarsın, sonra bir de bakmışsın ki Kemalistsin.
”İlk günah önemlidir. İçkiye bir dubleyle, tütüne bir dal sigarayla başlanır. Merdivenler yavaş yavaş çıkılır. Sonrası malum… Nitekim Kur’an’ın zinayı haram kılmak için kullandığı ifadeler, günah öncesi basamakları hatırlatır: “Zinaya yaklaşmayın!”
Tecrübelerime dayanarak bazı genellemeler yapmıştım: “Dürüstlüğü ispat edilene kadar herkes sahtekâr, akıllılığı ispat edilene kadar herkes ahmaktır.” Daha sonra bu söylediklerime kendim de inanmaya başladım. Meğer hepsi doğruymuş. Gerçekten de Kur’an’ın insan hakkında kullandığı ifadelerin hepsi olumsuzdur: “İnsan acelecidir,nankördür, zayıftır, malı çok sever…” İnsanı yücelttiği iddia edilen ayet bile insanı yüceltmez,sadece üst ve alt sınırlarını belirler: “Biz insanı en güzel bir biçimde yarattık. Sonra da onu aşağıların aşağısına düşürdük.(95: 4-5)
”Dünya’da ortaya çıkan bütün şerlerden Amerika’yı sorumlu tutan başka bir genellemem daha var: “Aksi ispat edilene kadar tüm terör faaliyetlerini Amerika tezgâhlamıştır.” Reyhanlı’da Cumhuriyet tarihinin en büyük saldırısını duyduğum zaman,hemen bu ön yargımı yapıştırdım: “Amerika yapmıştır.” Meğer Ak Parti’li yöneticiler benden önce davranıp suçluyu bulmuşlar: “Suriye” Nereden bildiler acaba? Aklıma Mahir Hoca’nın şu sözü geldi: “Cinayeti işleyen, katili de gösterir.” Daha sonra ortaya çıkan belgelerle,koordinasyon sorunları ve çalışmayan kameralarla aklım iyice karıştı. Bizimkiler iyice Amerikancı mı olmuştu? Erdoğan’ın Amerika’ya eli güçlü gitmesi için, Türkiye’nin 11 Eylül’e mi ihtiyacı vardı? Kan üstünden siyaset yapılabilir miydi?
Fatih Camisi’nden çıkanlar Nasrullah’a lanet okudu, Bekir Bozdağ “Hizbullah adını değiştirsin!” dedi ya, artık her şey olabilir. Büyük şeytanın peşine takılanların varıp duracak yer başka neresi olabilir ki? İslamcıların dostları belliydi, şimdi düşmanları da belli oldu.Üstelik Bekir Bozdağ bu beyanatıyla kendini provokasyona açtı. Eğer yarın biri Bozdağ’a saldırır çenesini kırarsa, Hizbullah’tan bileceklerdir. Açıklamayı keşke Arınç yapsaydı. O zaman fazla ciddiye almaz, “Patrona mesaj gönderiyor.” derdik.
Şimdi artık başka önyargılarım da var. Bülent Arınç “Hizbullah Banyas’ta katliam yaptı.” diyor ya, benim tavrım bellidir: “Arınç yalan söyler; ama Hizbullah katliam yapmaz.”Tayyip Erdoğan’a inanacağıma, Hasan Nasrullah’a inanırım.
Okulum küçük olduğu için, edebiyat derslerine ve tüm sosyal derslere girdiğim zamanlar oldu; hatta önemli günlerin programını hazırlamak zorunda bile kaldım. Ancak müdürüm zekiydi. Atatürk’ten hoşlanmadığımı biliyordu, 10 Kasım programlarını bana vermedi.
Yirmi beş yıl çalıştım; ancak Kemalist olamadım. Fakat Ak Partililer on yıl bile dayanamadılar. Amerika’ya ne kadar da teşneymişler!
Benim de Bekir Bozdağ’a bir teklifim olacak: “Bekir! Sen en iyisi mi adını değiştir,Tekir yap. Fark etmez, Çomar da olur.”