* Sağlıkçılar; hekimiyle; hemşiresiyle, sağlık hizmetlerinde her kademeden çalışanıyla, “sağlıkta dönüşüm” adına sağlığın ticarileştirilmesi ve sağlık hizmetinin alınıp satılmasına karşı ayaktalar. Geçtiğimiz pazar günü, bu tepkilerini on binlerin sokağa, meydanlara çıkması olarak ortaya koydular.
* Kendilerine yönelik saldırıları, sadece “Saldırının geldiği yerde karşılamayı” gelenek haline getirmiş gazeteciler ayaktalar. Başyazarından, muhabirine, kıdemli gazetecilerden, editörüne, teknik hizmetler yapan gazetecilere kadar binlerce gazeteci de, son günlerde alanlara çıkarak; basın özgürlüğünü savunuyor. Geçtiğimiz pazar günü, İstanbul’da yapılan büyük eylemden sonra Ankara’da yapılacak eylemlerle sürdürülecek basın özgürlüğünü savunma tutumu! Gazetecilerin bu tutumu, hükümet ve AKP’nin sahte özgürlükçülüğünün, lafta demokrasi kahramanlığının özünü ortaya çıkarıyor. AKP’nin sadece “Kkendine Müslüman bir parti” olduğu gerçeği, basın ve aydın camiasında açıkça görülür hale gelmesini elbette kolaylaştıracaktır.
* Birleşik Metal-İş Sendikasına üye metal işçileri 22 Martta MESS’e karşı greve çıkıyor. 33 fabrikayı kapsayacak grev kararının uygulanması tedricen olacak, anacak15 bin dolayındaki metal işçisi, yüz bin dolayındaki Türk Metal Sendikası üyesinin gönlünü ve başarı dileklerini de kazanmış olarak harekete geçecek. Ve greve çıkacak işçiler, tüm sendikal platformların İşçi Kurultayı komitelerinin, en son İstanbul’da oluşan İstanbul’da Türk-İş’e bağlı sendika merkezleri “birliği”nin, her işkolundan sendikalaşma mücadelesi veren işçilerin, tüm emek dostlarının gözü kulağı ve enerjileri bu grevin arkasında olacak.
* AKP Hükümeti’nin ve Başbakan Erdoğan’ın “vatan haini” suçlamalarına karşın çevreciler; HES’lerden nükleer ve termik santrallere, tarım alanlarının korunmasından tarihi ve kültür varlıklarını korumaya, suyun ticarileştirilmesinden kentsel dönüşüme kadar geniş bir alanda çevrenin ve yaşamın korunması için bazen on binleri sokaklara dökerek mücadelelerini sürdürüyorlar.
* Hükümet cenahından yapılan bütün hunharca baskılara karşın Kürtler, ulusal haklarında ısrar ediyorlar ve geri adım atamaya da hiç niyetleri görünmüyor. Mücadeleci Kürt çevreleri, Erdoğan ve hükümetinin sahte çözümlerine prim verilmeyeceği gibi Kürtlerin ileri kadrolarını tasfiyesine de halkın izin vermeyeceğini açıkça her platformda ifade ediyorlar. Newroz günlerinde bu tepkilerin daha da somutlaşıp talepler olarak meydanlara da yansıyacağı düşünüldüğünde, Kürt sorununun demokratik çözümü talebiyle “Hükümet ve AKP’nin çözüm girişimleri”nin nasıl birbirine taban tabana zıt olduğu daha iyi görülecektir.
* Alevilerin uyanış içindeki kesimleri de; baskı ve rüşvete boyun eğmiyor; “Hızır Paşa operasyonu” çerçevesinde yapılan tüm girişimlerin bir avuç rantçı çevre dışında geniş Alevi yığınları içinde itibar görmediği anlaşılıyor. Ve Aleviler; gerçek bir laisizm ve inanç özgürlüğüne dair taleplerini, 50-100 bin kişilik mitinglerle de ortaya koyuyorlar.
* 8 Mart etkinliklerinde de açıkça görüldü ki, kadın hareketinin pratik zemini hızla genişliyor; işçi kadınların yanı sıra taciz, tecavüz ve kadınların katledilmesine karşı tepkiler sisteme karşı bir tepki olarak da biçimleniyor. Mücadele sisteme doğru döndükçe de gerek hükümet gerekse onun ideologları ve propagandacıları kadını öldürmeye varan şiddete karşı “hafifletici nedenler” bulma çabasına giriyor. Böylece iktidar cenahından gelen “Kadının toplumsal durumunu yükseltme” iddialarının törenlerde edilmiş boş laftan ibaret olduğu, kadın çevreleri tarafından daha iyi anlaşılıyor.
Evet, Türkiye seçime gidiyor ve seçimlerin yapılmasına üç aydan az bir zaman kadı. Ve Türkiye’nin en dinamik güçleri, yeni bir Türkiye isteyen güçleri bugün artık statükonun has savunucusu haline gelmiş AKP ve iktidarıyla her bakımdan karşı karşıya. Ve üstelik bu güçler sadece genel olarak bir dinamizme sahip olmayıp, patrikte de grev ve direnişlerle, alanlara çıkıp miting ve gösteriler yaparak, salonlarda tartışmalar düzenleyerek ülke sorunlarının çözümünü tartışmakta, kendi tavırlarını koymaktadır. Bu gerçek bir sisteme muhalif hareket için son derece önemlidir.
Bu ortamda seçim, iktidar ve sistemle şöyle ya da böyle karşı karşıya gelen güçleri birleştirme ve tek bir amaca yöneltmenin vesilesi olduğu ölçüde amaca hizmet edici olacaktır. Aksi halde; oy oranları ve kim nereden aday olacak tartışmalarıyla gidilebilecek bir yer yoktur.
Evrensel