Aylardır yazıyorduk:
Erdoğan’ın bagajında hesabını veremediği o kadar çok kirli iş var ki, iktidardan düşmek onun için “muhalefete geçmek” anlamına gelmeyecek; belki yargılanmak, belki hapse ya da sürgüne gitmek anlamına gelecek. O yüzden işte, “iktidarı kaybetmemek için ne mümkünse yapacak” diyorduk. “Mümkün” tanımına nelerin girdiğinin bir örneğini gördük geçen hafta: Erdoğan’ın elinden 25 yıllık İstanbul belediyesini alan, anketlerde “en popüler aday” olarak çıkan ve Erdoğan karşısında en güçlü aday sayılan Ekrem İmamoğlu’na tamamen saçma bir suçlamayla siyaset yasağı koydurttu. “Koydurttu” diyorum, yargının tamamen iktidar kontrolünde olduğu bir ülkede, kararın Saray’da alındığını söylemek hiç yanlış olmaz.
Günlerdir kararın nedeni tartışılıyor. Çok karmaşık değil aslında:
1) En popüler rakibi bertaraf etmek
2) psikolojik üstünlük sağlamak.
3) Seçime İstanbul gibi büyük bir rant kapısını yeniden ele geçirerek gitmek…
Ancak elbette her şey de Erdoğan’ın planladığı gibi gitmedi:
Ana muhalefet partisi CHP’nin lideri Kemal Kılıçdaroğlu, kararın alındığı gün Berlin’deydi. Hemen gezisini kesip geri döndü. Muhalefetteki altı partinin liderleri, diğerlerinin de katılmasıyla İstanbul Belediye binası önünde devasa bir miting düzenledi. Katılım büyük oldu. Muhalif kitleler moral buldu. Liderler arasındaki anlaşmazlıklar ertelendi. Karara itiraz eden İmamoğlu, muhalefetteki ittifakın doğal başkan adayı olarak sivrildi; daha da popülerleşti.
Karar hukuki değil, siyasi olduğu için, üst mahkemenin mahkûmiyeti bozup bozmayacağını da siyasi dengeler belirleyecek.
Hiç kuşku yok ki Erdoğan’ın elinde henüz göstermediği ama oynamak için sırasını beklettiği pek çok kart var. Kaybedeceğini anlarsa, hepsini birden oynayabilir. Seçim kampanyasının bir mayın tarlasında yapılacağı belli… Yeni yılda Türkiye’yi, 6 ay sürecek bir fırtına bekliyor. Ülkeye bir başkan değil, bir gelecek seçilecek.
BİZE DAİR
> Türkiye’de medyanın durumunu göstermek için bir örnek vereyim: Erdoğan, İmamoğlu kararından sonra bir süre sessiz kaldı. Türkmenistan gezisinden dönüş uçağında çok sayıda gazeteci ile beraberdi. Ancak oradan da yorum gelmedi. Çokları, gazetecilerin korkudan soramadığını düşündü. Oysa Ankara Temsilcimiz Altan Sancar, sorunun sorulduğunu, Erdoğan’ın cevapladığını, ancak sonradan, kendi verdiği cevabı “beğenmediği” için gazetecilere “yazmayın” talimatı gittiğini öğrenmişti. Bunu “Bilanço”da açıkladık. İki gün sonra bu gerçek açığa çıktı. Seçim yaklaştıkça #Özgürüz’ün haber ve yorumları daha da çok izlenir hale gelecek.
> Asıl güzel haber, geçen haftaki yeni yıl hediyemizin sizlerden büyük ilgi görmüş olması. Türkiye’ye girişi yasaklanan “Erdoğan” çizgi romanımızı isteyen herkesin bedava indirebilmesi için bir web sitesi kurmuştuk. Bir hafta içinde 10 bini aşkın okur, kitabı https://ozguruz-press.org/erdogan-bio-download/ sitesinden indirdi. Ne kadarı başkalarıyla paylaştı bilmiyoruz, ancak bu yolla sansürü alt edebilmiş olmanın mutluluğunu yaşıyoruz. Bu arada #ÖZGÜRÜZPress’in başka yasaklı kitapları da aynı yöntemle okuruyla buluşturabilmesi için yaptığımız destek çağrısı da okurlarımızdan karşılık buldu. https://ozguruz.de/spenden/ adresine yapacağınız katkılarla, İnternet çağında yasakların işlemeyeceğini tüm dünyaya, ama en çok otokratlara göstereceğiz.
> Ve nihayet, Almanya’da özgür yayıncılığa destek olan bazı kurumların, seçim öncesi Erdoğan’ı rahatsız etmemek adına bu desteği kestiklerinden söz etmiştim. ARD’nin haber bülteni Mittagmagazin bu konuyu haberleştirdi. https://www.youtube.com/watch?v=DkTJvNTB9DU. Haberi alan, özgür yayıncılığa inanan #ÖZGÜRÜZ dostları yardıma koştu. Onların ve sizlerin desteğiyle seçim sürecine çok daha güçlü bir kadroyla gireceğiz. Yeni sürprizlerimizi bekleyin.
Hepinize iyi haftalar.