Kayıhan PALA*
Sağlık Bakanı Koca’nın “Onaylı Randevu Dönemi” diye adlandırdığı, devlet hastanelerinden tıbbi muayene randevusu almakla ilgili sistem değişikliği, AKP’nin sağlık politikalarının yetmezliğini bir kez daha ortaya koydu.
Yeni sisteme göre ertesi gün randevusu olan her hasta (Kanser hastaları ve 65 yaş üzeri hastalar hariç) saat 20.00’ye kadar randevusuna onay vermek zorunda. Aksi halde randevusu iptal edilecek!
Peki bu uygulama hangi sorunu çözebilir? Bir başka deyişle, sağlık sistemindeki yetmezliğe çare olabilir mi?
Bakan’ın verdiği bilgiye göre, geçen yıl 23 milyon kişi aldığı randevulardan en az birine gelmemiş, gelinmeyen toplam randevu sayısı ise 81 milyon. 2022 yılında 854 milyon hekime başvuru yapıldığı bilindiğine göre, randevulara gelmeme sorunu tamamen çözülürse, bu durum hekime başvuru açısından en fazla yüzde 10’a yakın bir artış sağlayabilir. Peki böyle bir artışa gerçekten ihtiyaç var mı? Sağlık hizmetlerine erişimle ilgili sorun, devlet hastanelerinden randevu alamamak mı? Önce neden yurttaşların her yıl hekime çok fazla başvurmak zorunda bırakıldığına odaklanmalıyız.
İsveç’te bir yurttaş yılda ortalama olarak 2,3 kez hekime başvurmak gereği duyuyor, OECD ülkelerinin ortalaması ise 6 kez. Bizim nüfusumuz daha genç olmasına karşın, geçen yıl ülkemizde bir yurttaş neden 10 kez hekime başvurmak zorunda kaldı?
Sorunun yanıtını AKP tarafından 2003 yılında Sağlıkta Dönüşüm Programı (SDP) adıyla topluma duyurulan neoliberal sağlık reformunun özelliklerinde aramak gerekir. Çünkü SDP temel bir insan hakkı alanı olmasına karşın sağlık hizmetlerini metalaştırarak, sermaye adına bir birikim ve kar maksimizasyonu alanına dönüştürmüştür. Arzın talep yaratması ve kışkırtılmış talep gibi mekanizmaları kullanarak sağlığı bir hak olmaktan çıkartmıştır.
Kışkırtılmış talep yalnızca hekime başvuru sayısındaki artışla sınırlı değildir, OECD ülkeleri arasında nüfus başına çekilen MR ve tomografi sayılarında da Türkiye açık ara öndedir (!).
Hekime başvuru sayımız gereğinden fazladır. Bazı çalışmalarda Türkiye’de hekime başvuru sayısının OECD ortalamasına benzer biçimde 5-6 kez olmasının yeterli olabileceği tartışılmaktadır. Sağlık Bakanlığı iyi işleyen sağlık sistemlerinde olduğu gibi bazı düzenlemeler yapabilse, randevu alamamakla ilgili sorunlar büyük ölçüde çözülebilir. Ancak bunun için SDP’den vaz geçmek gerekir.
İlk yapılacak iş, birinci basamak sağlık hizmetlerini destekleyerek sevk zincirini kurmak olmalıdır. Birinci basamakta görev yapan hekime en çok 1500 kişinin bağlanması durumunda, sevk zinciri için önemli bir adım atılabilir. Türkiye’de halen mevcut olan hekim sayısının yaklaşık dörtte biri ile bu başarılabilir. Sağlık Bakanı 4 yıl sonra uzman hekim sayısını iki katına çıkarmayı garanti altına almak yerine -ki bu yaklaşım hem planlama hem yetiştirme hem de istihdam açısından son derece sorunludur-, birinci basamak sağlık hizmetlerini destekleyecek adımlar atmalıdır.
Başka önemli bir sorun, 3-5 dakikalık muayene süreleri nedeniyle hastalara kaliteli sağlık hizmeti sunulamamasıdır. Bu durum aynı hastalık sırasında hastayı birden çok kez hekime başvurmak zorunda bırakmaktadır. Hem hekimin muayene süresinin yetersizliği hem de tanı koymak için istenen tetkiklerin aynı gün veya birkaç gün içinde yaptırılamaması, hastaları aynı hastalık sırasında çok kez hekime ve/veya sağlık kuruluşuna başvurmak zorunda bırakmaktadır. Buna malpraktis yasası nedeniyle tercih edilmek zorunda kalınan çekinik tıp uygulamalarının etkisini de eklemek gerekir.
Sağlık Bakanlığı kısa zaman içinde randevu alamamak sorununu çözeceği iddiasıyla daha önce de mesai saati sonrasında poliklinik hizmeti sunmak ve dünyada eşi benzeri olmayan, acil servislerde acil olmayan hastalar için yeşil alan yaratmak gibi sorunun kök nedenini yok sayan uygulamaları gündeme getirmişti. Hiçbiri sorunu çözemedi. Üstelik yeşil alan örneğinde olduğu gibi, gerçekten acil hastaların acil servisteki sağlık hizmetlerine erişimini geciktirmesi nedeniyle sağlıkta şiddete uygun bir zemin de -maalesef- hazırladı.
Onaylı randevu dönemi de kaliteli sağlık hizmetine erişimle ilgili sorunu çözemeyecek.
Ülkemizin kamucu, eşit, ücretsiz, erişilebilir ve nitelikli bir sağlık sistemine ihtiyacı var.
*Tıp Doktoru, Halk Sağlığı Profesörü, CHP Bursa Milletvekili