Ölüm geldiğinde
Sıkı sıkıya tutunduğumuz hayat dalı
Birden kırılıyor
Yerle bir oluyor
Tüm hesaplarımız yarım kalıyor
Düşünebiliyor musunuz?
Çok mutlu bir anınızda
Çatalınızı bir zeytin tanesine batırıp
Ağzınıza götürecekken
Tam o an da kalp krizi geçirip ölüyorsunuz
O andan sonra
O zeytin tanesi bile sizin nasibiniz olamıyor
O an her şey kesiliyor
Bir zeytin tanesini bile öbür tarafa götüremiyorsunuz
Eğer bir zeytin tanesini bile
Öbür tarafa götüremiyorsanız
Daha siz neyin sahipliğini
Ve neyin “benim”liğini iddaa ediyorsunuz?
Hz. Muhammed ve tüm peygamberler;
Hayata başladıklarında neyseler hayatları bittiğinde o…
Mal mülk biriktirme derdine düşmemişlerdir
Aksine onlar hep;
Ellerine gelen malı mülkü dağıtmışlardır
Üretmiş ve olmayanlarla paylaşmış ve bölüşmüşlerdir
Kendileri tokken komşuları aç olmamıştır
Bu dünyada:
Hele ki Allah’a inandığını söyleyenler için
Mal biriktiricilik, servet yığıcılık, zenginlik ve para sevicilik yapanlar;
İnsafsızlık
Vicdansızlık
Ve imansızlık mührünü taşımaktadırlar
İhtiyacından fazlasını biriktiren, istifleyen
Bir nevi hırsızlık yapmaktadır
Çünkü Allah’ın verdiği malı;
İhtiyaç sahipleri ile paylaşmak
Bölüşmek
Ve toplumun yararına işletmek
Hem dini, hem vicdani ve hem de insani bir görevdir
İnsanın sadece ihtiyacı kadarını kullanması hakkıdır
Fakat fazlasını paylaşmak, bölüşmek bir görevdir
Dolayısıyla üreterek daha fazla kişiye yararlı hale getirmek
Toplumun yararına işletmek bir görevdir. Hak değildir.
Nimetleri yetecek kadar sarf etmek başka insanları düşünmektir ki;
Bu hem büyük bir terbiyedir
Hem onurlu bir yaşamdır
Hem büyük bir insani meziyettir
Hem de hayata mana katmaktır
İstifleyip;
Ağalar gibi
Paşalar gibi
Lüks ve şatafat içinde yaşyanların insanlığı olmaz ki!
Velhasıl-ı kelam;
Böyle olanların
İmanı da vicdanı da yok ki!
İnsanlığı da olabilsin!
Mamoste