Kayseri’de Cansel Buse’nin öğretmeni tarafından uğradığı cinsel saldırıdan sonra intihar etmesi Türkiye’de okullarda yaşanan cinsel saldırılara karşı ne yapılmalı sorusunu bir kez daha akıllara getirdi. bianet’ten Çiçek Tahaoğlu, 2015 yılında basına yansıyan taciz ve cinsel saldırı faillerinin yüzde 11’inin mağdurların eğitmeni hatırlatarak Prof. Dr. Ufuk Sezgin’e cinsel saldırı yaşandığında neler yapılması gerektiğini sordu. Milliyet Gazetesi’nden Cengiz Hortoğlu ise Türk Ceza Kanunu’nda cinsel istismara karşı yaptırımları listeledi.
Türkiye bu kez de genç bir kadının matematik öğretmeni tarafından uğradığı cinsel saldırıdan sonra intihar etmesinin ağırlığı altında eziliyor. Mağdurların hayat boyu etkisi altından kurtulamadıkları etkilerle baş etmeye çalışmalarına ya da hayatlarına mal olan, Türkiye’nin gündeminden düşmeyen bu tür cinsel saldırılar, mağdurların söz konusu durumlarda neler yapabilecekleri sorusuna verilen doğru ve sağlıklı cevapların önemini de artırıyor.
bianet ’ten Çiçek Tahaoğlu , İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalı’ndan psikolog Prof. Dr. Ufuk Sezgin’e, ‘Okulda cinsel saldırı yaşandığında ne yapılmalı?’ sorusunu yöneltti. Tahaoğlu’nun hazırladığı haber şöyle;
“Türkiye’de ve dünyada araştırmalara baktığımızda, bu erkekler her meslekten olduğu gibi eğitici de olabiliyor. Tecavüzlerde cinsel istekten çok, bir güç ilişkisinden bahsederiz. Eğitici-öğrenci ilişkisi de tamamen bir güç ilişkisidir.”
Bu sözler İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalı’ndan psikolog Prof. Dr. Ufuk Sezgin’e ait.
bianet’in erkek şiddeti çetelesine göre, 2015’te taciz ve cinsel istismar faillerinin yüzde 11’i mağdurların eğitmenleriydi. 2014’te ise taciz ve cinsel istismar vakalarının yüzde 13’ü okullarda ve dershanelerde gerçekleşmişti.
Ufuk Sezgin ile Kayseri’de lise öğrencisi genç bir kadının öğretmeni tarafından tecavüze uğradıktan sonra intihar etmesinin üzerine, cinsel saldırı mağdurlarına nasıl destek sunulması gerektiği ve eğiticilerin bu tür durumlarda nasıl davranması gerektiği üzerine konuştuk.
‘GEREKLİ SOSYAL VE PSİKOLOJİK DESTEK SAĞLANMAYINCA…’
Cinsel saldırı olaylarının nadiren yargıya bildirildiğini hatırlatan Sezgin, “Hele Türkiye’de herkesin mağdura adeta suçluluk yüklediği bir yere baktığımızda bunun bildirilme oranı çok daha düşük” diyor.
“Okullarda böyle olaylar yaşandığında genellikle ‘Kimse duymasın, okulumuzun adı lekelenmesin’ diyerek, mağdura destek olması gerekenler olayların üzerini kapatabiliyor. Tabii ki böyle davranmayanları tenzih ederek söylüyorum, az sayıda da olsa öğrencilerine sahip çıkan okul yöneticileri var.
“Böyle bir durumda en önemlisi psiko-sosyal destektir. Kişi ancak bu destekle kendini iyi hisseder. Belki de onarıma gidecek bir sonuca ulaşabilecekken, sosyal destek grupları bu durumu ele almazlarsa mağdur daha fazla çaresizlik, korku, suçluluk ve utanca maruz kalacaktır.
“Kayseri’deki olayda okul suç duyurusunda bulunsa da, alışık olduğumuz yöntemlerden birini uygulamış. Bu alışık olduğumuz tavır da üstünü örtme, mağdura yeterince destek vermeme şeklinde.
“Burada suçlanacak kişi saldırıyı gerçekleştiren eğiticinin kendisidir. Bir diğer gerçek de şu: mağdur o kadar köşeye sıkışmış ki, kendini öldürmüş. Eğer okul bu vakayı düzgün ele almış olsaydı, olay öğrenildiğinde öğrenciye gerekli sosyal ve psikolojik destek sağlıklı bir şekilde sağlansaydı sonuç farklı olurdu. Eğer aile baskı yaptıysa sorumlu ailedir; baskı yaptığı için sorumlu toplumdur.
“Eğer mağdura etrafında yeterince destek sunan, onu güçlü tutan bir ekip yoksa mağdurun tüm bunlardan kurtulmak için hayatına son vermesi maalesef karşılaştığımız bir durum.”
‘EĞİTİCİ-ÖĞRENCİ İLİŞKİSİ HER ZAMAN TACİZDİR’
Sezgin, eğitici-öğrenci ilişkisinin bir güç ilişkisi olduğunu hatırlatırken, eğiticilerin büyük bir sorumlulukları olduğunu hatırlatıyor:
“Öğrencinin dersten bırakılacağından korkması bir baskıdır ama zaman zaman insanlar eğiticilerine hayranlık da duyabilir. Burada güç sahibi konumunda olan eğiticinin bu hayranlıktan ve ilişkiden kaçınması gerekir. Yani öğrenci ilgi duysa bile bu bir güç ilişkisinden doğduğu için taciz ve kötüye kullanma söz konusudur.”
‘TACİZİ İFŞA EDEN ÖĞRETMENE DE MOBBİNG UYGULANIYOR’
Eğiticilerin karşılaştığı bir diğer sorun da öğrencilerini koruduklarında ve tacizi ifşa ettiklerinde kendilerine yönelen mobbing ve yalnızlaştırma. Sezgin, olayın üstünü örtmeyen ve ifşa edenleri “cesur öğretmenler” olarak tanımlıyor.
“Rehber ve danışman öğretmenlerle bunu sık sık konuşuyoruz, gidip yöneticisine ihbar ettiğinde rehber öğretmene mobbing uygulanıyor, işten çıkarılanları biliyoruz sadece bu durumu açığa çıkarttığı için.
“Bu olmadığında ise Milli Eğitim bakanlığı taciz uygulayan eğiticiyi o okuldan alıp başka okula gönderiyor. Böylece ne oluyor? Çocuklara cinsel taciz uygulayan kişiler bu sefer diğer okuldaki öğrencileri tacize başlıyor.”
ÖĞRETMENLER NASIL YAKLAŞMALI?
Peki öğrencisi cinsel şiddete maruz kaldığında bir öğretmenin yapması gerekenler neler? Ufuk Sezgin anlatıyor:
Öncelikle öğretmenlerin çocuğa inanmaları gerekiyor. Mağdur için en onarıcı duygu “Bana inanıldı ve bunu yapan kişi cezasını alacak” duygusudur.
Eğer eğitici yaşananı mağdurun arkadaşından duyduysa, mağduru rahatsız etmeden ona yaklaşarak bir şeye ihtiyacı olup olmadığını öğrenebilir.
Eğiticiler unutmamalı ki, böyle bire olay görmezden gelinemez. Bu cinsel saldırılar o anda sonlanmış olsa bile kişinin üzerinde çok uzun yıllar etkiler bırakabilecek durumlardır.
Bu durumun açığa çıkması için yapılacakların iyi planlanması gerekiyor. Normal koşullarda yönetime bildirmesi lazım. Eğer çocuğun ailesi buna müsaitse, onların desteğini alarak bu durumun açığa çıkmasını, yasal olarak başvuruda bulunulmasını sağlayabilir.
Eğer aile buna müsait değilse, yani çocuk eve döndüğünde zarar görecekse, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı aranır. Çocuk korumaya alınır ve olay öyle açıklığa kavuştururlur.
Bu süreç, tek başına üstlenilebilecek bir durum değil. Eğiticiler, kendilerine destek olabilecek diğer öğretmenleri bulamadıklarında bu konuda çalışan kurumlarla iletişime geçip destek isteyebilirler.
Öğrenciyi güvenlik içinde tutmak, saldırgan öğretmenin hışmına uğramamasını sağlamak gerekir. Bir öğretmen, hem kendisinin hem de mağdurun etrafındaki sistemi güçlendirirse daha iyi bir sonuç alır.
Milliyet Gazetesi’nden Cengiz Hortoğlu, Türk Ceza Kanunu’ndaki cinsel istismar ile maddelerini şu şekilde sıraladı:
Madde 102- (Değişik: 18/6/2014-6545/58 md.)
(1) Cinsel davranışlarla bir kimsenin vücut dokunulmazlığını ihlâl eden kişi, mağdurun şikâyeti üzerine, beş yıldan on yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Cinsel davranışın sarkıntılık düzeyinde kalması hâlinde iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası verilir.
(2) Fiilin vücuda organ veya sair bir cisim sokulması suretiyle gerçekleştirilmesi durumunda, on iki yıldan az olmamak üzere hapis cezasına hükmolunur. Bu fiilin eşe karşı işlenmesi hâlinde, soruşturma ve kovuşturmanın yapılması mağdurun şikâyetine bağlıdır.
(3) Suçun;
a) Beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda bulunan kişiye karşı,
b) Kamu görevinin, vesayet veya hizmet ilişkisinin sağladığı nüfuz kötüye kullanılmak suretiyle,
c) Üçüncü derece dâhil kan veya kayın hısımlığı ilişkisi içinde bulunan bir kişiye karşı ya da üvey baba, üvey ana, üvey kardeş, evlat edinen veya evlatlık tarafından,
d) Silahla veya birden fazla kişi tarafından birlikte,
e) İnsanların toplu olarak bir arada yaşama zorunluluğunda bulunduğu ortamların sağladığı kolaylıktan faydalanmak suretiyle,
işlenmesi hâlinde, yukarıdaki fıkralara göre verilen cezalar yarı oranında artırılır.
(4) Cinsel saldırı için başvurulan cebir ve şiddetin kasten yaralama suçunun ağır neticelerine neden olması hâlinde, ayrıca kasten yaralama suçuna ilişkin hükümler uygulanır.
(5) Suç sonucu mağdurun bitkisel hayata girmesi veya ölümü hâlinde, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına hükmolunur.
ÇOCUKLARIN CİNSEL İSTİSMARI
Madde 103-(Değişik: 18/6/2014-6545/59 md.)
(1) Çocuğu cinsel yönden istismar eden kişi, sekiz yıldan on beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Cinsel istismarın sarkıntılık düzeyinde kalması hâlinde üç yıldan sekiz yıla kadar hapis cezası verilir. Sarkıntılık düzeyinde kalmış suçun failinin çocuk olması hâlinde soruşturma ve kovuşturma yapılması mağdurun, velisinin veya vasisinin şikâyetine bağlıdır. Cinsel istismar deyiminden;
a) On beş yaşını tamamlamamış veya tamamlamış olmakla birlikte fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılama yeteneği gelişmemiş olan çocuklara karşı gerçekleştirilen her türlü cinsel davranış,
b) Diğer çocuklara karşı sadece cebir, tehdit, hile veya iradeyi etkileyen başka bir nedene dayalı olarak gerçekleştirilen cinsel davranışlar,
anlaşılır.
(2) Cinsel istismarın vücuda organ veya sair bir cisim sokulması suretiyle gerçekleştirilmesi durumunda, on altı yıldan aşağı olmamak üzere hapis cezasına hükmolunur.
(3) Suçun;
a) Birden fazla kişi tarafından birlikte,
b) İnsanların toplu olarak bir arada yaşama zorunluluğunda bulunduğu ortamların sağladığı kolaylıktan faydalanmak suretiyle,
c) Üçüncü derece dâhil kan veya kayın hısımlığı ilişkisi içinde bulunan bir kişiye karşı ya da üvey baba, üvey ana, üvey kardeş veya evlat edinen tarafından,
d) Vasi, eğitici, öğretici, bakıcı, koruyucu aile veya sağlık hizmeti veren ya da koruma, bakım veya gözetim yükümlülüğü bulunan kişiler tarafından,
e) Kamu görevinin veya hizmet ilişkisinin sağladığı nüfuz kötüye kullanılmak suretiyle,
işlenmesi hâlinde, yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza yarı oranında artırılır.
(4) Cinsel istismarın, birinci fıkranın (a) bendindeki çocuklara karşı cebir veya tehditle ya da (b) bendindeki çocuklara karşı silah kullanmak suretiyle gerçekleştirilmesi hâlinde, yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza yarı oranında artırılır.
(5) Cinsel istismar için başvurulan cebir ve şiddetin kasten yaralama suçunun ağır neticelerine neden olması hâlinde, ayrıca kasten yaralama suçuna ilişkin hükümler uygulanır.
(6) Suç sonucu mağdurun bitkisel hayata girmesi veya ölümü hâlinde, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına hükmolunur.
CİNSEL TACİZ
Madde 105-(1) Bir kimseyi cinsel amaçlı olarak taciz eden kişi hakkında, mağdurun şikayeti üzerine, üç aydan iki yıla kadar hapis cezasına veya adlî para cezasına fiilin çocuğa karşı işlenmesi hâlinde altı aydan üç yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.(1)
(2) (Değişik: 18/6/2014-6545/61 md.) Suçun;
a) Kamu görevinin veya hizmet ilişkisinin ya da aile içi ilişkinin sağladığı kolaylıktan faydalanmak suretiyle,
b) Vasi, eğitici, öğretici, bakıcı, koruyucu aile veya sağlık hizmeti veren ya da koruma, bakım veya gözetim yükümlülüğü bulunan kişiler tarafından,
c) Aynı işyerinde çalışmanın sağladığı kolaylıktan faydalanmak suretiyle,
d) Posta veya elektronik haberleşme araçlarının sağladığı kolaylıktan faydalanmak suretiyle,
e) Teşhir suretiyle,
işlenmesi hâlinde yukarıdaki fıkraya göre verilecek ceza yarı oranında artırılır. Bu fiil nedeniyle mağdur; işi bırakmak, okuldan veya ailesinden ayrılmak zorunda kalmış ise verilecek ceza bir yıldan az olamaz.
HAK DÜŞÜRÜCÜ SÜRE
Madde 73-(1) Soruşturulması ve kovuşturulması şikayete bağlı olan suç hakkında yetkili kimse altı ay içinde şikayette bulunmadığı takdirde soruşturma ve kovuşturma yapılamaz.
(2) Zamanaşımı süresini geçmemek koşuluyla bu süre, şikayet hakkı olan kişinin fiili ve failin kim olduğunu bildiği veya öğrendiği günden başlar.
(3) Şikayet hakkı olan birkaç kişiden birisi altı aylık süreyi geçirirse bundan dolayı diğerlerinin hakları düşmez.
(4) Kovuşturma yapılabilmesi şikayete bağlı suçlarda kanunda aksi yazılı olmadıkça suçtan zarar gören kişinin vazgeçmesi davayı düşürür ve hükmün kesinleşmesinden sonraki vazgeçme cezanın infazına engel olmaz.
(5) İştirak halinde suç işlemiş sanıklardan biri hakkındaki şikayetten vazgeçme, diğerlerini de kapsar.
(6) Kanunda aksi yazılı olmadıkça, vazgeçme onu kabul etmeyen sanığı etkilemez.
(7) Kamu davasının düşmesi, suçtan zarar gören kişinin şikayetten vazgeçmiş olmasından ileri gelmiş ve vazgeçtiği sırada şahsi haklarından da vazgeçtiğini ayrıca açıklamış ise artık hukuk mahkemesinde de dava açamaz.