Antalya’da atanamadıktan sonra İŞKUR tarafından DeFacto’da işe başlatılan Şirin Yaşa, 6 ay çalışması sonucunda gerekçe gösterilmeden işten atıldı.
Vedat YALVAÇ
Fırat TURGUT
İstanbul
Antalya’da istihdam seferberliği adı altında İŞKUR tarafından DeFacto’da işe başlatılan Şirin Yaşa’nın başına gelenler, hükümetin nasıl bir istihdam modeli yaratmaya çalıştığını gösterdi. Üniversiteden öğretmenlik bölümü mezunu olan Yaşa, atanmayınca İŞKUR’a başvurdu. İŞKUR onu DeFacto’ya yolladı. 6 ay çalışması sonunda hiçbir gerekçe gösterilmeden işten atıldı. İŞKUR’a şikayete gittiğinde ise “DeFacto’nun istediği takdirde sizi hiçbir gerekçe göstermeden işten çıkarma yetkisi var” yanıtını aldı. Hükümetin İŞKUR aracılığıyla ucuz, güvencesiz çalışmayı yaygınlaştırdığı gibi işverenlere inanılmaz kaynak aktardığına dikkat çeken Akademisyen Özgür Müftüoğlu, hükümetin bu çalışma biçimini kalıcı hale getirmeyi amaçladığını söyledi.
Akdeniz Üniversitesi Okul Öncesi Öğretmenliği Bölümünden 2017 yılında mezun olan Şirin Yaşa, kendi alanında iş bulamayınca 14 Şubat 2017’de İŞKUR aracılığıyla DeFacto’da müşteri danışmanı olarak işe başladı. DeFacto Antalya Güllük Şube Müdürü Hüseyin Özyürek’in kendilerine “6 ay boyunca maaşlarınız İŞKUR tarafından karşılanacak, 6 ayın sonunda da İŞKUR aracılığıyla işe başlayanların en az yüzde 50’sini kadrolu olarak işe alacağız” dediğini ifade eden Yaşa, geçen süreci şöyle özetledi: “6’ncı aya girdiğimizde şube müdürümüz ilkin ‘İŞKUR’lu çalışanların zaten yüzde 50’si işten ayrılmış, bundan dolayı her halükarda sizi kadrolu personel olarak işe alacağız’ dedi. Birkaç gün sonra müdürümüz ‘Böyle bir zorunluluğumuz yok’ deyip 1 Ağustos 2017 günü hiçbir gerekçe göstermeden işime son verdi. Ancak son gün Şube Yöneticimiz önüme istifa kağıdı getirip bunu imzalamamı istedi. Siz beni işten çıkarıyorsunuz, neden imzalamamı istiyorsunuz, deyip istifa kağıdını imzalamadım. Bunun üzerine önüme farklı farklı kağıtlar getirildi ama hepsi istifa anlamı içerdiği için imzalamadım. Bunun üzerine daha üst düzey yetkili biriyle görüşmeliyim diye odadan çıktı ve 10 dakika sonra yeni bir kağıtla içeri girdi. O da istifa anlamı taşıyordu. İmzalamadım.”
İŞKUR: İŞTEN ÇIKARMA YETKİSİ VAR
Yaşananları İŞKUR’a gidip anlatan Yaşa, “DeFacto’nun istediği takdirde sizi hiçbir gerekçe göstermeden işten çıkarma yetkisi var” cevabını almış. “Devlet, istihdam yaratıyoruz, diyerek bizi işe soktu ama hiçbir güvencemiz yok” diyen Yaşa şöyle devam etti: “Gerekçesiz işten çıkarılabiliyoruz. Kimse kimsenin göz yaşına bakmıyor. Sağlık sorunları olduğu için çalışamayan bir abimle, 70 yaşında olan anneme bakıyorum. Annem sık sık hastalanıyor, hastaneye götürmek zorunda kalıyorum. Diş tedavisi görüyorum. Bir taraftan onun borcunu ödüyorum, kredi borcum var.”
İŞKUR aracılığı ile işe girenlerin ücretlerinin 6 ay boyunca İŞKUR tarafından ödenmesi nedeniyle DeFacto’nun işi fırsata çevirdiğini söyleyen Yaşa, Defacto’nun eski çalışanların çalışma sürelerini haftada bir güne düşürerek istifaya sürüklediğini söyledi.
UCUZ, GÜVENCESİZ İŞ GÜCÜ; KALICI HALE GETİRİLMEK İSTENİYOR
AKP hükümetinin İŞKUR aracılığı ile yürütülen istihdam politikalarına dikkat çeken ihraç edilen akademisyenlerden Özgür Müftüoğlu, “İŞKUR özellikle 2008 krizinden sonra işsizliği önlemek adı altında son derece güvencesiz esnek çalışma biçimlerinin bir parçası haline geldi” değerlendirmesinde bulundu. Müftüoğlu, şöyle devam etti: “Artırıcı istihdam politikaları adı altında aslında sermayeye ucuz, esnek, güvencesiz iş gücü sağlayan bir kurum haline geldi. Ve burada büyük ölçüde de işbaşında eğitim programları vs. gibi programlarla son derece muğlak, güvencesiz, işte 6 aylık, 9-10 aylık, ama sonuçta hiçbir iş güvencesi sağlamayacak bir program oluşturdu. Bununla birlikte de aslında işsizlik rakamlarını aşağıya doğru çekmek üzere bir sonucu ortaya çıkarmaya çalışıyor.” Öte yandan hükümetin İŞKUR aracılığı ile sermayeye inanılmaz kaynak aktardığını belirten Müftüoğlu, “Çünkü İŞKUR’un bu firmalarda çalışan işçiler için ödemiş olduğu ücretler ya işsizlik sigortasından karşılanıyor ya da genel bütçeden karşılanıyor. Yani sonuç olarak burada sermayeye doğrudan bir kaynak aktarılmış oluyor. Bütün bunları yaparken de hükümet işsizliği önlüyormuş gibi, işsizlik politikası uyguluyormuş gibi izlenim veriyor. Bu sayede de toplumsal tepki azaltmış oluyor. Hem sermayeye inanılmaz kaynak aktarıyor hem işçilerin, emekçilerin cebinden hem de aslında emekçilere de son derece güvencesiz bir istihdam piyasası sunuyor” diye konuştu.
Hükümetin “Kamu Yararına Çalışma, İş Başında Eğitim programları” adı altında işçilere geçici ve güvencesiz iş sağlamakla yetinmeyerek aynı zamanda bu çalışma biçimini temel istihdam biçimi haline getirmeye çalıştığını ifade eden Müftüoğlu şöyle devam etti: “Yani işverenler ‘Ne de olsa bunların parasının bir kısmını devlet veriyor’ diyerek kadrolu işçileri işten çıkarıyorlar. Dolayısıyla iş güvencesi diye bir şey kalmadı. Buna bağlı olarak işçilerin ve emekçilerin örgütlenmeleri de, hakkını aramaları mümkün değil. Bu politika işveren ucuz, güvencesiz iş gücü sağlıyor. Bir taraftan da bu işçilerin AKP Hükümetine biat etmesini sağlıyor. Eğer hem bizimle hem işverenle aranı iyi tutarsan işten çıktıktan sonra belki sana başka bir iş yerinde İŞKUR vasıtasıyla işe alırım diyor. Burada çalışan işçinin hiçbir söz hakkı yok. Her şey patronun iki dudağı arasında ya da hükümetin iki dudağı arasında gelmiş durumda.”
İŞKUR KALICI VE GÜVENCELİ İSTİHDAM SAĞLAMIYOR
İŞKUR aracılığıyla gerçekleştirilen istihdam DİSK-AR’ın işsizlik raporuna da yansıdı. İstihdam teşviklerinin işe yarayıp yaramadığının en önemli göstergesinin İŞKUR kanalıyla işe yerleştirilenlar olduğu belirtilen raporda, “Çünkü teşviklerden yararlanmanın koşulu istihdamın İŞKUR kanalıyla yapılmasıdır. O nedenle İŞKUR verileri teşviklerin yarattığı ek etkiyi ölçmek açısından en önemli göstergedir.^İŞKUR verilerin bakıldığında Ocak-Mayıs 2017 döneminde 438 bin kişi işe yerleştirilmiştir. Bir önceki yılın aynı döneminde bu sayı 385 bin 946 idi. Bir diğer ifade ile İŞKUR kanalıyla işe yerleştirenlerin sayısından bir önceki yılın aynı dönemine göre artış 52 bindir. Böylece teşviklerin yaratmış olduğu ek artış 52 bin ile sınırlı kalmıştır” dendi.
Öte yandan İŞKUR verilerine göre kayıtlı işsiz sayısının Mayıs 2016’da 1 milyon 956 bin iken, Mayıs 2017’de 485 bin artışla 2 milyon 441 bine yükseldiği kaydedilen raporda, “İŞKUR’a kayıtlı işsiz sayısında ise yüzde 25 oranında bir artış yaşandı. Dolayısıyla İŞKUR verileri açısından da istihdamda ciddi bir artıştan söz edilemez. Tersine kayıtlı işsiz sayısında önemli bir artış söz konusudur. İstihdam iddia edildiği oranda artmazken, yaşanan artışta da İŞKUR programlarının payı büyük oldu. İstihdam artışında İŞKUR tarafından düzenlenen ve işsizlik sigortası fonundan finanse edilen programlar önemli bir yer tutuyor. Toplum Yararına Çalışma Programlarında Ocak-Mayıs 2017 döneminde 146 bin kişi katılırken, mesleki eğitim ve işbaşı eğitim programlarına ise 228 bin kişi katıldı. Bu programalar katılanların ücretleri İŞKUR tarafından ödeniyor. Ancak bu programlar kalıcı değil, geçici süreyle istihdam sağlıyor. Böylece yapay istihdam artışı yaşanıyor. İŞKUR eliyle sağlanan istihdam artışı eğreti niteliklidir kalıcı ve güvenceli istihdam değildir” bilgilerine yer verildi.