Eski, haklı ve doğru bir halk tekerlememiz var: BAŞIM SERİN, UYKUM DERİN. Bana sorarsanız bu tekerlemenin, tarihin belki de ilk “UYKU BİLİMİ BULGUSU” olarak kayda geçirilmesinde fayda var(!)
Fayda var çünkü geçtiğimiz yıllarda yüzlerce bilimsel çalışma ile de kanıtlandı ki uyku kalitesinin yükseltmenin en önemli belirleyicilerinden biri de uyuduğumuz ortamın/yatak odamızın ısısıdır. Ve zannedildiğinin aksine “ne sıcak bir oda, ne de sımsıcak bir yatak uykuya dost değildir”. Tersine “çok sıcak” yerine “olabildiğince soğuk” bir odada uykuya dalmak her zaman, her yaşta, herkes için daha derin ve kaliteli bir uykunun garantisi gibidir. Nedenine gelince…
İYİ BİLGİ
UYKU UZMANLARI DİYOR Kİ…
Uyku uzmanları, nörologlar, psikologlar, mesela bunların en popülerlerinden biri kabul edilen Uyku uzmanı Dr. Matthew Walker’a göre, uykuya ilişkin “ısıl süreçler” esas olarak vücudumuzun 3 kısmı tarafından gerçekleştiriliyor: Ellerimiz, ayaklarımız ve başımız… O 3 bölge atar-toplar damar kavşakları olarak bilinen ve cilt yüzeyinin hemen altından geçen damarsal organizasyonlar (anastomozlar) bakımından vücudumuzun en zengin yerleridir. “Tıpkı bir çamaşır teline çamaşırları asmak gibi” bu damarlar da dolaşım halindeki kanın ciltte daha geniş bir alana yayılmasını, dolayısıyla dış ortam ısısıyla daha iç içe ve yakın bir temas kurmasını sağlar. Bu nedenle yazının başlığını bile aslında “ellerim, ayaklarım ve başım serin, uykum her zamankinden çooook daha derin” şeklinde değiştirmek de mümkün.
İYİ BİLGİ 2
DR. WALKER’DAN YENİ TAVSİYELER
Diğer taraftan yine Dr. Walker’a göre, “Vücudumuzun en damarlı kısımlarından biri olan yüzümüze yine damardan çok zengin yüzeylerden biri olan ellerimizi kullanarak su çarpmak gibi uyku öncesi ritüeller geliştirmiş olmamız evrimsel bir tesadüf değildir.”
Dr. Walker, “Pek çok insan için ideal yatak odası sıcaklığının standart yatak örtüsü ve uyku giysileri kullanılması durumunda yaklaşık 18.3 derece” olmasını öneriyor.
BİR UYARI
‘ŞEKERLEME’DE DOZA DİKKAT
Dozu ve zamanı iyi ayarlanmış kısa süreli gündüz uykularının da uyku kalitesini etkileyebileceği genel kabul gören bir kaliteli uyku kuralı olarak karşımıza çıkıyor. Uyku uzmanları, kısa süreli gündüz uykuları/şekerlemelerin de “kronobiyoloji” yani “beden biyolojisi-zaman ilişkisi” bakımından da doğru bir seçimler olduğunu söylüyor. Yukarıda adı geçen ünlü uyku uzmanlı Dr. Matthew Walker da bu düşüncenin ateşli savunucularından biri. Dr. Walker’a göre, pek çok Afrikalı kabilenin hâlâ bu “2 zamanlı uyku” geleneğini sürdürmesi tesadüf değil. Ama bu arada küçük bir hatırlatma da yapmamız lazım: Fazla uzatılmış, yanlış zamanlanmış ve dozu kaçırılmış şekerlemelerin (gündüz uykularının), gece uykusundan çalabileceği ve uyku bozuklarına yol açabileceği de iyi bilinmeli. Özellikle süresi fazlaca uzatılan -20/30 dakikayı asla geçmeyin- ve saat 15.00’dan sonraya bırakılan “şekerleme”ler, gece uykuya geçme saatlerini öteleyerek ve gece uykusundan çalarak uyku bozukluklarına yol açabiliyor.
ÖNEMLİ
NEDEN OMEGA 3’SÜZ OLMAZ
Omega 3 yağlarının her ikisi de -hem EPA hem de DHA- beden ve ruh sağlığımızın vazgeçilmezleri. Bu nedenle onları düzenli olarak bedenimize kazandırmamız lazım. DHA ve EPA’yı düzenli kazanabilmek de mühim bir ayrıntı. Zira DHA da EPA da belleğin hemen her hücresinde özellikle de beyinde muazzam bir süratle tüketilen moleküller. Bu ikilinin temel kaynakları ise zannedildiği gibi yalnızca soğuk sularda yetişen yağlı balıklar -hamsi, sardalya, lüfer, somon…- değil, bitkisel omega 3 kaynakları da karaciğerlerimizde EPA ve DHA’ya dönüştürülerek eksiğimizi yerine koymamıza yardımcı olabiliyorlar. Bu nedenle cevizi, keten tohumunu, semiz otunu ve yeşil yapraklı sebzeleri bol tüketmek de bize ciddi miktarda omega 3 kazandırabiliyor. Peki, kazandığımız DHA ve EPA gücü ne işe yarıyor? DHA ve EPA’nın pek çok marifeti/sağlık faydası var ama ilk 10’dakileri biz yine de bir hatırlatalım. Ve o hatırlatma için de sizi bir sonraki kutuya davet edelim.
KISA BİLGİ
DHA VE EPA’NIN 10 MARİFETİ
1- Kanın akışkanlığını artırarak pıhtılaşmasını ve dolayısıyla kalp krizi, inme ve felç riskini azaltmak için
2- İyi kolesterolü artırmak, trigliseridi düşürmek için
3- Kalp aritmilerini önlemek için
4- Belleği daha güçlü tutmak için
5- Daha güçlü bir bağışıklık sistemi için
6- Kanserli hücrelerin üreme potansiyelini azaltarak kansere karşı korunma için
7- Yaşlanmaya bağlı görme bozukluklarını geciktirmek için
8- Sağlıklı saçlar ve parlak bir cilt için.
9- Yaşlanmanın en önemli nedeni olan mikropsuz iltihapları (inflamasyonu) önlemek, en azından geciktir-
mek için
10- Daha geç yaşlanmak, daha uzun ve sağlıklı bir ömür sürmek için…