Başbakan Erdoğan, Gezi direnişi sırasında ortaya attığı Kabataş’ta başörtülü kadına şiddet ve taciz iddiasının yalan olduğunu ispatlayan görüntülerle rağmen, kendisinden açıklama bekleyenlere ve medyaya yüklendi.“Hangi yüzle kadın haklarından bahsedeceksiniz? Hangi yüzle kadına şiddete hayır diyeceksiniz?” diyen Erdoğan’a tepki gösteren kadınlar, AKP’nin kadınlarla ilgili icraatlarını hatırlatarak “Asıl kendisi hangi yüzle bu lafları edebiliyor” dediler.
Partisinin dünkü grup toplantısında yaptığı konuşmanın önemli bir kısmını Kabataş olayına ayıran Başbakan Erdoğan, görüntülerle ve Gezi direnişi sırasındaki sözleriyle ilgili açıklama yapmak yerine, konunun gündeme getirilmesinden duyduğu rahatsızlığı ifade etti.
Haziran ayında linç girişimine maruz kaldığını söylediği kadının ve 8 ay sonra bu kez medya eliyle yeniden linç edildiğini öne sürdü. Erdoğan, şunları söyledi: “Sizin insanlığınız öldü mü? Vicdanınız bu kadar mı karardı? Akşam eve gidince çocuklarınızın, eşinizin, anne babanızın yüzüne nasıl bakabiliyorsunuz? İki hafta sonra 8 Mart Dünya Kadınlar Günü kutlanacak. Hangi yüzle kadın haklarından bahsedeceksiniz? Hangi yüzle kadına şiddete hayır diyeceksiniz? Bundan sonra her tecavüze uğrayan kadın, bunları ikna etmek için elinde görüntü kaydıyla mı dolaşacak? Kocasından şiddet gören eli yüzü kan içindeki kadın, iddiasını ispat etmek için elinde kayıtla mı gelecek? Sokakta kurşunlanarak öldürülmüş kadın, cesedinin yanına artık görüntü kaydı mı koyacak?” Erdoğan, AKP’nin Bahçelievler Belediye Başkanı’nın gelini olan Z.D’nin başörtülü olduğu için linç edildiğini iddia ederek, “Bunu yapanların ilkeleri yok, sınırları yok” diye konuştu.
“Türbanlı kadına taciz” iddiasının Gezi direnişi sırasında halkı provoke etmek ve polis şiddetini meşrulaştırmak için bizzat Başbakan tarafından kullanıldığını hatırlatan kadınlar, Başbakan’ın bu sözlerine tepki gösterdiler.
İKİYÜZLÜ AÇIKLAMA
Sevda Bayramoğlu (HDP Beşiktaş Eş Başkan Adayı, Avukat): Taciz tecavüz davalarında şiddete uğrayan kadınlara yapılanlar, maruz kaldıkları saldırılar, ucube yargılama süreçleri ortadayken; çünkü davaların tamamında neredeyse kadınlar suçlandı, tecavüzcüler serbest bırakıldı, kız çocuklarına yapılan cinsel saldırılarda ‘rıza’ arandı, bütün bunlar ortadayken Başbakanın bu sözleri riyakarca ve ikiyüzlü açıklamalardır. Biz kadınlar olarak bunu asla kabul etmiyoruz. Tecavüz davalarında dosyalarda sayfalarca deliller varken adli tıp raporları ortadayken tecavüzcüleri beraat ettiren erkek yargının ve o zihniyetin en birinci temsilcisiyken, biz yıllardır bunun mücadelesini veren kadınlara hangi cüretle bu soruları soruyor? Biz ‘kadının beyanı esastır’ ilkesinden bir adım geri atmayız. Ama o önce kadınlara saldırıya dönüşen yargılama süreçlerinin hesabını versin.
YALAN RÜZGARINA DÖNÜŞTÜ
Hülya Gülbahar (Feminist Avukat): Kabataş’ta tacize uğradığını iddia eden Z.D. ile ilgili tartışma ilk günden itibaren bir Yalan Rüzgarı dizisine dönüşmüş durumda. “Görüntüler elimizde”, “görüntüleri izledim, çok ama çok acı” diye günlerce kamuoyunu yanıltanlar, ortada tacizi belgeleyen bir görüntü olmadığı ortaya çıkınca şimdi de “kadının beyanı esastır” ilkesini çarpıtmaya, kadına karşı şiddet konusunu dillerine dolayarak yalanlarının üstünü örtmeye çalışıyor. Yalancılık, ikiyüzlülük, pişkinlik, yavuz hırsız misali sağa sola saldırarak kendi pisliklerini gizleme çabaları artık mide bulandırıcı bir hal almış durumda.
Başbakan her konuşmasıyla artık biraz daha batıyor. Asıl kendisi hangi yüzle bu lafları edebiliyor. Bugüne kadar kadın cinayetleri, kadına karşı cinsel şiddet konusunda ciddi tek bir laf etti mi? Günde en az 5 kadının öldürüldüğü bir ülkede bu cinayetlere “münferit” diyen kendisi değil mi? Çok uzağa gitmeye gerek yok, bugünkü gazetelerde İstanbul’da bir çocuk yuvasında devletin koruması altında iken tecavüz edilerek gebe bırakılan kız çocuğunun kürtajına izin verilmemesi konusunda ne diyor?
Yorulduk artık bu yalanlar, çarpıtmalar, bu seviyesizlikle uğraşmaktan. Kimin insanlığının öldüğü, kimin kara vicdanlı olduğu apaçık ortada. Aynaya bakmaları yeterli.
BAŞBAKAN ÖNCE VAR OLAN KADIN DAVALARINA MÜDAHİL OLSUN
Gülsüm Kav (Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu Üyesi)
Başbakan bugün “Kocasından şiddet gören kadın, iddiasını ispat etmek için elinde kayıtla mı gelecek? Sokakta kurşunlanarak öldürülmüş kadın, cesedinin yanına görüntü kaydı mı koyacak”? diye sordu. Kabataş konusu, başbakanı neredeyse feminist yapacak; kadın ve şiddet söz konusu olduğunda meğer ne kadar da beyanı önemser imiş, kadını ispat yükünden kurtarır imiş demek isterdik ama durum bu değil. On iki yıldır, hiçbir hükümet döneminde görülmediği kadar kadının varlığına ve haklarına saldıran, daha 1 gün önce, ona böyle soruları sormayı öğreten kadın mücadelesine hiddetlenerek “şiddet söz konusu olunca, aslan kesilenler nerede?” diye fırça atan başbakan, şimdi kadın haklarını savunuyor öyle mi?
Başbakanın cinsel saldırıya ve şiddete uğrayan, öldürülen kadınları ağzına almaya hakkı yok. Haziran ayında, aynı tarihlerde bugün davası görülen Muhterem Göçmen ölümden kurtulmak istediğinde “bütün polisler Gezi’de” denilmiş, ertesi gün Muhterem öldürülmüştü. Haziran’dan önce ve sonra her gün kadın kardeşlerimiz öldürüldü. Platformumuz yılar boyunca Başbakanı, Türkiye’de kadınların en büyük acısı olan kadın cinayetleri konusunda açıklama yapmaya çağırdı. Hep sustular, ölümleri seyrettiler. Şimdi sokakta kurşunlanarak öldürülmüş kadınları ilk defa ve böyle ağzına almaya hakları bile yoktur. Bu öldürülen kadın kardeşlerimizin ailelerine ve tüm kadınlara karşı çok büyük bir ayıptır, ayıp. Ama madem bu kadar hassaslar şiddet konusunda, o zaman öyle sözünde anıp geçmek olmaz şiddete uğrayan kadınların, her biri için Kabataş için yaptırdığı kapsamlı inceleme araştırma yapılsın. Başörtülü öldürülmüş olan kadınlar da var, yakınları da var. Ve başörtüsüz olunca şiddet mübah ta örtüsüz olunca “füruat mı” başbakan için? Aile Bakanlığı Kabataş konusunda davaya müdahil olacakmış, olmayan bir dava yerine son derece net olan,kadınların davalarına müdahil olsun.
Başbakan madem şiddete bu kadar duyarlı, Meclis’e sunmuş olduğumuz, aylardır orada bekleyen kadına şiddet ve cinayet konusunda caydırıcı ceza teklifimizi yasalaştırsın mesela. Yani başbakan önce şiddete uğrayan bir kadını ağzına almaya hak kazansın da ondan sonra bakalım ne diyor. Şu anda kendini sihirbaz sanıyor; olmayan şeyi -Kabataş olayını- var etmeye, olan şeyi -para dolu ayakkabı kutularını – yok etmeye çalışıyor illüzyon ile. Bu toplum buna inanır mı? İnanmıyor, ayrıca artık devletin yapmadığını yapıyor; bu hafta kadınları şiddetin elinden halkımız kurtardı, gerçek anlamda kadın cinayetlerini durdurdu.
(Evrensel)