Kıyamet nedir? Dünyanın sonu mu yoksa insanların yeniden dirilmesi mi? Görüldüğü gibi bunlar tamamen farklı olaylardır ve ayrı kelimelerle ifade edilmelidir.
Dünya hayatı Sur’a ilk üflenmesiyle (1. komut) son bulur. Kuran’da bu olayın adı“El Saat”tir.
Sur’a ikinci defa üflendiğinde ise (2.komut) bütün insanlar dirilecektir. Kıyamet günü(Yevmül kıyame) Kuranda pek çok yerde geçmekte olup geçtiği yerlerdeki tek anlamı ayağa kalkma yani dirilmedir.
Kuran’ın El saat dediği olaya Türkçemizde yanlışlıkla kıyamet yahut kıyametin kopması denilmektedir ki bu birçok yanlışın ortaya çıkmasına neden olmuştur.
Yazımızın konusuna gelecek olursak,
Neml suresi 82,83. ayet meali şöyledir:
“Söz (dirilme vaadi) gerçekleştiği zaman yerden bir canlı çıkarırız [o konuşur ve]insanların ayetlerimize aslında tam olarak inanmadıklarını söyler.
İşte o gün, her ümmetin içinden ayetlerimizi yalanlayanlar gruplar halinde toplanmış ve
[ yargılanmak üzere] sevk edilmiş olacaktır.”
Yukarıdaki ayetin Diyanet tercümesi:
“(Kıyametin kopacağına dair) o söz başlarına gelince…” şeklindedir.
Diyanet mealine göre “Söz” dünyanın yok olacağına dair verilen sözdür.
Kanaatimizce “Söz” den maksat insanların yeniden diriltilerek hesap vereceklerine dair Allah’ın vaadidir. Yani söz, bu dünya ile ilgili değil öbür dünya ile ilgilidir.
Bu durumda “Dabbe” hesap gününün bir unsuru olarak ortaya çıkar.
Kuran öbür dünyada gerçekleşecek olayların anlaşılması için bu dünyanın olaylarını kullanır. Hesap gününün dehşetini anlatmak için savaş sahnelerinden ve mahkeme safahatından yararlanır: Savaşın dehşetinden, savaş sonrası Divan-ı harbin kurulmasından, esirlerin boğazlarına demir halkalar geçirilmiş olarak bölük bölük huzura çıkarılmalarından, galip imparatorun sekiz kollu tahtırevanla büyük bir ihtişamla karar yerine kurulmasından vs. yararlandığı gibi, barış zamanlarında kurulan mahkeme düzeninden de yararlanır: Mücrim yakalanmış ve mahkemenin huzuruna çıkarılmıştır. Suçları eline yazılı olarak(iddianame) verildiği gibi sözlü savunmasına da başvurulur. Deliller ve şahitler hazırdır. Zanlı isnat edilen suçları inkâr eder ancak deliler ortaya kondukça sıkışır ve suçu başkalarına atar. Kaçacak yer olmadığını anladığında ise mahkemenin merhametine sığınır. Pişman olmamıştır ama bir çıkış yolu aramaktadır. Artık yapayalnızdır ve bir yardımcısı da yoktur…
Suçun ve suçlunun durumuna göre benzer örnekler yaşanır. Kuran, bu örneklerle insanın çetin bir hesapla karşı karşıya olduğuna dikkat çekmek istemiştir.
Bilindiği gibi kıyamet günü büyük bir mahkeme kurulacaktır(Mahkeme-i Kübra)
Önce İddianame okunur:
“[Ey facir! Korkunun verdiği] aceleyle dilini oynatma! (geveleyip durma!)
İddianameni düzenlemek ve sana okumak bizim işimizdir.
İddianamen okunurken [sus] ve onu takip et!
Nihayet onu açıklamak da, [ne ile suçlandığını tam olarak anlamanı sağlamak da] bizim işimizdir.”
(Keffal’e göre Kıyamet suresi16-19 ayet meali yukarıdaki gibidir)
Mahkeme şahitleri de dinler. Gece, gündüz, güneş, ay, yıldız… Dile gelir ve gördüklerini anlatır.(Kurandaki yeminlere bir de bu açıdan bakmak gerekir)Hatta yeryüzü dile gelir ve üstünde yapılanlara şahitlik eder.(Bkz. Zilzal suresi)
Kişinin kendi uzuvları da şahitler arasındadır:
“Nihayet, oraya vardıklarında kulakları, gözleri, derileri, yapıp-ettikleri hakkında onlar aleyhine tanıklık edecektir. Derilerine: “Aleyhimizde neden tanıklık ettiniz?” derler. Şöyle cevap verirler: Her şeyi konuşturan Allah konuşturdu bizi…(Fussilet:20-22)”
Dabbe’yi işte bu diyaloglar ortamında aramak gerekir.
Görülen ve bilinen suçların şahidi olsa da niyetlerin şahidi yoktur. Oysa İnsan iyi amel görüntüsü altında farklı amaçlar peşinde koşmuş, fiiller işlemiştir. Duymuştur ancak duymazdan gelmiştir, bilmiş ancak bilmiyor görünmüştür. Mümin görünmüştür ancak başka hesaplar yapmıştır. Yani insan suçludur ancak zahiren masum görünmektedir; çünkü bazı olayların şahidi yoktur.
İşte bu durumda kalplerin özünü bilen Allah bir Dabbe(konuşan bir cihaz) yaratır ve bu cihaz vasıtasıyla niyetleri aşikar eder.( Bu günkü teknolojiyle söyleyecek olursak kayıt cihazları ve tapeler dinlenir) Niyet okuyucu (Dabbe) dile gelir ve amellerin asıl maksadını yani, “İnsanın aslında tam olarak inanmadığını” söyler.
Yukarıdaki açıklama “Dabbe”nin bu dünya ile ilgili olduğunu kabul ederek yapılan tüm tahmin ve açıklamaları açığa düşürür. Gerçekten de “Gözü hınzır gözü kulağı fil kulağı…” gibi olan bir hayvanın El saat öncesi insanların alnına “Kâfir”, veya “Mümin” diye damga basmasının ne anlamı olabilir?
Hadisleri değerlendirirken Ebu Hanife’nin: “Medine’den bir karış olarak yola çıkan hadis Kufe’ye varana kadar bir kulaç olur” sözünü akılda bulundurmak gerekir.
Hadiste nasıl bir usul takip etmemiz gerektiğini yıllar önce Caferi bir âlimden duymuş ve takdir etmiştim:
“Bizim mezhepte usul şudur: Okuduğum bütün hadisleri ‘peygamberden böyle bir söz sadır olmamıştır’ diyerek reddedebilirsin, Kuran’a gelince hiçbir ayeti inkâr edemezsin fakat ayetin yorumlarını reddedebilirsin”