Bir ülke düşünün, yıllardır dünyanın bütün saldırgan orduları tarafından, bütün silahların denendiği, sekiz milyon nüfusun ülkesinden kaçtığı ve beş yüz bin insanın katledildiği bir ülke. Bu ülkeyi terk etmeyen bir avuç doktor ve psikolog, Halep’te yer altında bir sığınakta, yetim çocukların rehabilitasyon çalışmasını, vicdani sorumluluklarının bir gereği olarak sürdürmeye devam ederken, ülkelerinin zenginliklerini ve insanlarını bölüşmekten vazgeçmeyen alçaklar, çocukları yetim bırakmaya devam ediyor.
Zengin ülkelerin bin bir çeşit silahları ve paraları var ama vicdanları yok edilmiş bir nüfusa sahipler. Yıllardır Asya’nın, Afrika’nın ve Latin Amerika’nın halkları üzerinde, işbirlikçileriyle beraber terör estiriyorlar. Ege sahillerinde Alyan Kurdi’den sonra, Ümran da onların vicdanını sızlattı. Peki, neden bu kadar geç? Ve Alyan için ne yaptınız ki, Ümran için bir şey yapacaksınız..! Hala bir ülkeyi bombalarken, yetimler için döktüğünüz o gözyaşlarıyla, mazlumları nasıl kandırabileceksiniz? Sözleriniz, eylemlerinizle uyuşmayan sahte bir inandırıcılık içeriyor. Siz hâlâ kandırmaktan vazgeçmiyorsunuz. Ama unutmayın, her gecenin bir sabahı ve her çıkışın bir inişi vardır. Yoksul ve cahil bırakılmış mazlum halklar, bir gün vicdani özgürlük bilinciyle birleşip ayağa kalktıklarında, vicdani yargılarından gizlenecek bir toprak parçası bulamayacaksınız.
Ülkelerimizi harabeye çevirip, korku ve terör sarmalına mahkûm eden emperyalistlerin Avrupalısı, Asyalısı olmaz. Kurtuluş savaşı verilirken başka ordulardan yardım isteyenler, onların oyuncağı olurlar. Hele emperyalist-kapitalistler, asla çıkarlarını gözetmeden yardım etmezler. Bu anlamda ülkemizde kendilerine anti-emperyalist diyenlere sesleniyorum. Emperyalizm, kapitalizmin en barbar, en tekelci ve en saldırganlaşmış halidir. Emperyalizm dönemi sürekli kriz ve savaşlar dönemidir. Bu anlamda anti-kapitalist olmadan, anti-emperyalist olmak, bir safsata ve avuntudur.
1919-1923 kuruluş savaşı, emperyalistlerin asla hazmedemediği bir yenilgi olsa da, uzun bir dönem karma ekonomi şeklinde süren kapitalist ilişkilerin kurduğu KİT’ler bile, bugün tekeller tarafından alınmış ve kapitalizm ülkemize tam anlamıyla hâkim olmuştur.
Anadolu ve Mezopotamya, her yandan işgal senaryolarıyla kuşatılmıştır. Ordunun itibarı düşürülmüş ve komuta kademesi paramparça edilmiştir. Bunlar neyin hazırlığıdır? Bundan sonrası iç savaştır.
Eğer iç savaşı engelleyerek, bu kuşatmayı; ikinci bir kurtuluş savaşı verme iradesiyle taçlandırmazsak ve Anadolu ve Mezopotamya’da birleşik onurlu bir güç olarak mazlum insanların birliğini açığa çıkarmazsak, kaderimizi zalimlerin yazmasına izin vereceğiz demektir. Eğer uluslarüstü silah tekellerinin ve kapitalist/emperyalist ittifakların uşağı olmaktan kurtulma irademizi birleştirirsek, 56 İslam ülkesi içinde en dirençli ve sorgulayıcı bilince sahip olan halklarımız, mazlum halklara yeni bir umut ve nefes olabilecektir.