Namaz İslam dininin en temel ritüelidir. (Nusuk) Bu ritüelin ifası sırasında her şekil ve hareketin bir anlamı vardır. Kur’an “salât” kelimesini almış ve temel bir kavram haline getirmiştir. Kavramın geçtiği ayetlerde Allah, müminlerde görmek istediği birçok hasleti salât kavramına yüklemiştir. Nitekim meşhur bir hadis, namazı, “Dinin direği” olarak tanımlar. Bu tarifi tersinden alarak, “Dinin direği neyse, namaz da odur.” şeklinde düşünmek yerinde olur. Bu açıdan bakıldığında, güvenilir olmak müminlerin temel hasletlerinden biridir. Nitekim peygamberimiz Müslüman’ı, “Elinden ve dilinden diğer insanların güvende olduğu kimse” olarak tanımlamıştır. Benzer şekilde sabır, sebat, şükür, zikir, tefekkür, tevekkül, vefa… Allah’ın, kulları üzerinde görmek istediği hasletlerdendir. Öyleyse aynı zamanda hamd, tesbih ve zikir demek olan namaz, bütün bu hasletleri içinde barındırmalıdır.
Namaz çoğu zaman mali yükümlülüklerle birlikte gelir:
“Namazı kılın ve zekâtı verin… (2:110)” Bu formatta geçtiği zaman salat, “Bedenle yapılması gerekeni yapmak” anlamındadır. Namazı kılın, zekâtı verin, yani: “Bedenle ve malla yapılması gerekenleri yapın!”
Bunun örneklerinden biri de şu ayettir: “Şayet onları yeryüzünde iktidar makamına getirirsek namazı kılarlar, zekâtı verirler, ma’ruf ile emreder ve münkerden nehyederler… (22:41)”
Bazen de salât, “yapılması gerekenin tümü” anlamındadır:
“Ne gerçeği doğrulayıp kabul etmiş, ne de namaz kılmıştı; fakat yalanlamış ve yüz çevirmişti. (75:31-32)” Görüldüğü gibi, imandan sonra yapılması gereken davranışlar tek bir kavramda (salat/namaz) toplanmıştır.
Bunun başka bir örneği Alak Suresi’ndedir: “Bir kulun namazını engelleyen adamı (Ebu cehil’i) gördün [değil] mi? (96:9-10)” M. Esed Ebu Cehil’in bu davranışını, “Dinin, (“Namaz” kavramında sembolize edilen) sosyal hayatı şekillendirme fonksiyonuna karşı koyma teşebbüsü…” olarak yorumlar.
Cehenneme girenler de cehennemde olmalarının temel sebeplerini şöyle açıklamışlardır: “Biz namaz kılmazdık, miskinleri doyurmazdık; boş işlerle eğleşirdik ve ölene kadar da hesap gününe inanmamıştık. (74:43-47)”
Namaz ve nusuk aynı şey değildir:
“De ki: ‘Şüphesiz benim namazım, nusukum, (ritüellerim) hayatım ve ölümüm âlemlerin Rabbi Allah içindir.’ (6:162)” Bu ayette namaz ve nusuk aynı cümle içinde zikredilmiştir. Bu, onların farklı anlamlarda olduğunu gösterir.
Kur’an, müşriklerin ritüeli için de salât kelimesini kullanmıştır:
“Kabe’nin huzurunda namazları ıslık çalıp el çırpmaktan ibarettir…(8:35)”
Ritüelin yeri, zamanı ve şekli bellidir. Kuşkusuz namaz da bir ritüeldir ve ulu orta yerine getirilemez:
“Ey iman edenler! Sarhoş iken namaza yaklaşmayın…(4:43)”
Namaz, vakitleri belli bir ritüeldir:
“Gündüzün iki tarafında ve gecenin gündüze yakın saatlerinde namaz kıl…(11:114)”
Namazı ikame etme, örgütlü hareket etme anlamını da içerir:
Hz. Musa israiloğullarını özgürleştirmek istiyordu. Her yolu denemiş, Firavun’un sihirbazlarını yenmişti. Firavun, israiloğullarını bırakacağına söz veriyor; ancak sözünde durmuyordu. Bunun üzerine Musa, kavmine şu tavsiyede bulundu: “Biz Musa ile kardeşine vahyettik ki; Soydaşlarınıza Mısır’da evler hazırlayınız, evlerinizi namazgâh haline getiriniz, namazı ikame edin ve müminleri müjdeleyiniz. (10:87)” Hz. Musa, “Yapacak bir şey yok, gidin evinizde namaz kılın!” demiş olamaz. “Evlerinizi Erkam’ın evi gibi kullanın, direniş ahlakı edinin, evlerinizde örgütlenin ve Allah’a dayanın; şayet böyle yaparsanız müjdeli bir son elde edebiliriz.” demiş olmalıdır.
Bakara Suresi 153. Ayet, bağlamı dikkate alındığında benzer bir içeriğe sahiptir: “Ey müminler topluluğu! Sabırla ve namazla Allah’tan yardım isteyin! Hiç şüphesiz Allah, sabredenlerle beraberdir. (2:153)”
Namaz merhamet ve güven ortamı sağlar:
“Şeytan; içki ve kumar yolu ile aranıza kin ve düşmanlık tohumları ekmek, sizi Allah’ı anmaktan ve namazdan alıkoymak ister…(5:91)”
Namazla davranışlar arasında doğrudan bir ilgi vardır:
“Dediler ki: ‘Ey Şuayb! Atalarımızın taptığı tanrılara tapmamızı yahut mallarımızı dilediğimiz gibi kullanmamızı namazın mı yasaklıyor?’ (11:87)”
Namaz süreklilik ister:
“Ey Rabbim, beni ve soyumdan gelen insanları salâtta devamlı ve duyarlı kıl!…(14:10)”
Namaz kötülükleri ve yüz kızartıcı davranışları engeller:
“Sana vahyolunanı oku, namazı da dosdoğru kıl!
Çünkü namaz, insanı hayâsızlıktan ve kötülükten alı kor…(29:45)”
“Sonra arkalarından bir taife onlara halef oldu ki, namazı zayi ettiler ve şehvetlerine tâbi oldular…(19:58)”
Cuma ritüeli toplumsal ve siyasal bir anlam taşır:
Cuma bir imam önderliğinde ve toplu olarak ifa edilebilir. Bu, ümmetin birliğini ve dayanışmasını temsil eder. Cuma namazında haftalık politikalar ilan edilir ve namaza katılanlara destek çağrısı yapılır: “Allah ve melekler Peygambere destek veriyor. Ey müminler! Siz de destek veriniz.(33:56)”Müminler namaza katılarak İslam toplumuna destek verirler.
Amacını temsil etmeyen bir namaz riyadır ve ağır bir dille kınanmıştır:
“Dini inkâr edeni görüyorsun değil mi? İşte böyleleridir kimsesizleri kabalık ederek aşağılayan ve bir lokma ekmeğe muhtaç olanın açlığını dert edinmeyen. Böyleyken namaz kılanların vay haline! Onlar namazın maksadı ile ilgilenmezler. Onlar gösteriş peşindedirler. Çünkü en basit bir yardımı/iyiliği (Maun) bile esirgerler. (Maun Suresi 1-7)”