Kadına şiddet deyince ilk akla gelen yer olan Mor Çatı’da 8 Mart Dünya Kadınlar Günü öncesi yoğun bir çalışma içerisinde. Mor Çatı’ya giderek kadına şiddeti, feminizmi ve 8 Mart için yağmur gibi yağan projeleri konuştuk.
Türkiye’de kadın hareketi deyince, kadına şiddet deyince, sığınak deyince ilk akla gelen yer Mor Çatı. Kadın hareketinde yer alıp yolu Mor Çatı’dan geçmeyen kadın hemen hemen yok. Mor Çatı gönüllüsü Esen Özdemir’e göre Mor Çatı mendil yerine ‘Selpak’ ped yerine ‘Orkid’ dememiz gibi bir markalaşma yaşamış durumda. Bu yüzden diğer kadın örgütlerinden daha farklı bir yük omuzlarında. Esen bu durumu ‘Mor Çatı çalışırken verilen mücadele tarihini arkamızda hissediyoruz’ diyor.
8 Mart Dünya Kadınlar günü öncesinde yani Mor Çatı’nın en telaşlı zamanında Taksim’deki ofisin yolunu tutuyoruz.
Mütevazı bir daire burası, içeri girdiğim anda herkes gülümsüyor, hoş geldin diyor. Herkesin işinin başından aşkın olduğu çok belli. Mor Çatı için yaptırılan bez çantalar, tişörtler bir yerde duruyor, muhasebe bölümünde çalışanlar büyük bir telaşla fatura kesmeyle uğraşıyor. Pek çok şirketin 8 Mart’ta kadın çalışanlarına Mor Çatı’dan bez çanta hediye etmeye hazırlandığını öğreniyorum.
Gönüllülerden Açelya ise bez çanta almak isteyen bazı kişilerin çok kaba olduğundan şikayetçi. Bir köşede 8 Mart’ta gerçekleşecek basın toplantısı metni hazırlanıyor, telefon başında ise iki kişi şiddete maruz kalan kadınlardan gelecek telefonları bekliyor. Bir de onların kadınlara nasıl yaklaştığını izleyen iki stajyer var. Bu yoğunluğun arasında espriler ve kahkahalar eksik olmuyor. Mor Çatı gönüllülerinin bir iki sene önce Seda Sayan’ın programına katıldığı anlar gülerek hatırlanıyor.
Bu sırada telefon çalıyor üniversiteden arta kalan zamanlarında gönüllü sekreterlik yapan Fatma telefona koşuyor. Arayan mağdur kadınlardan biri olabilir.
POLİS MOR ÇATI’YA YÖNLENDİREBİLİYOR
Şiddete uğrayan kadınlara destek vermek Mor Çatı’nın çalışmalarından sadece biri. Esen Mor Çatı’nın çalışmalarını şöyle sıralıyor: “Dayanışma merkezinin bir kısmında gönüllü avukatlar ve psikologlar şiddete maruz kalmış kadınlara destek veriyorlar. Bir taraftan da şiddete maruz kalan kadınların deneyimlerini raporlaştırmaya ve devlet üzerinde baskı oluşturmaya çalışıyoruz.
Tek tek destek verdiğimiz kadınlarla bu gidişin değişmeyeceğini biliyoruz. Bunun dışında 20 kişilik bir sığınağımız var.” Şiddete maruz kalan kadınlar genellikle bize telefonla başvuruyor. Esen, “Bizim yaptığımız en iyi şey onları önyargısız olarak dinlemeye çalışmak” diyor. Çünkü kadınlar önyargıyla karşılaşmaktan korktukları için hikayenin tamamını anlatamayabiliyorlar. Hukuki ihtiyaç varsa gönüllü avukatlar yönlendiriliyorlar, psikolojik destek gerekiyorsa da gönüllü psikologlara…
Kadınların ilk başvurdukları nokta karakollar oluyor, Mor Çatı ikinci gelinen yer mi oluyor diye soruyorum. Aldığım yanıt bir hayli ilginç: “Polis bazen bize yönlendirebiliyor, bazen de kadınlar burayı direk devlete ait bir sığınak zannedip arayabiliyor”
Mor Çatı’nın üstlendiği en önemli görevlerden biri yetkili kurumlara yetkilerini ve sorumluluklarını hatırlatmak. Çünkü karakollarda kadınları eve göndermeye çalışıyorlar, işlemesi gereken süreçleri işletmiyorlar. Bu durum da kadın cinayetlerine davet çıkarıyor.
‘ERKEK ADAM DÖVMEZ’ MANTIĞI ŞİDDET SORUNUNU ÇÖZMEZÖzellikle Özgecan’dan sonra kadına şiddetin herkesin söz söylediği popüler bir konu olmasının Mor Çatı’yı nasıl etkilediğini sorduğumda derin bir yaraya parmak bastığımı fark ediyorum: Bunun popüler bir konu haline gelmesi bizim için yeni bir mücadele alanı oluşturdu. Devletin verdiği ‘erkek adam dövmez’ mesajı, şiddetin sadece cahil insanlara fakir insanlara ait olduğu algısı sorunu çözmüyor, çünkü sorunun kaynağı bu değil. Devletin en üst seviyesinde kadınlarla erkeklerin eşit olmadığını söylerseniz erkekler kadınlara şiddet uygulamaya devam eder.
Erkekler kadınları öldürdüğünde çeşitli indirimlerle ya serbest bırakıyorlar ya da cezaları kuşa çeviriyorlar. Taciz tecavüz davalarının adı okunmuyor. Sen mahkeme salonunda ölmüş bir kadının ne giydiğini konuşuyorsan şiddeti engellemen mümkün değil.
BIKTIRAN ‘KADINA ŞİDDET’ TEMALI PROJELER
Lafımız dönüyor dolaşıyor, her yıl gördüğümüz ‘gözü mor ünlü kadın ve erkekler’ temalı 8 Mart projelerine. Esen Mor Çatı’ya bu projelerin deyim yerindeyse ‘yağdığını’ söylüyor. Sayısını hatırlamadıkları kadar çok fotoğraf ve video projesi teklifi geliyor. Anca buradaki sıkıntılı durumu anlatmakta epey zorluk çekiyorlar. “Kadını gözleri mor utanç içerisinde fotoğraflamak isteyenler… Mağdurun durumunu göstermeyi duyarlılık zannediyorlar. Bunu anlatmakta çok zorlanıyoruz. Bizimle tartışanlar da oluyor.” Esen ilk olarak bu projelerin sadece fiziksel şiddeti görünür kıldığı, diğer türlü şiddeti meşrulaştırdığını söylüyor. Ayrıca kadının cesaretini kırması, şiddeti uygulayanın saklanması ve mağdurun öne çıkartılması, şiddetin estetize edilmesi gibi onlarca sorunlu durum anlatıyor. Esin gülümseyen gözlerle ekliyor “Yani bizim için sosyal sorumluluk projeleri de birer mücadele alanı”
‘GERÇEKTEN BEN FEMİNİST MİYİM?’
Kadınların feminist kelimesiyle olan ilişkisinden bahsediyoruz biraz da. Esen feministlere olumsuz önyargısı olanlarla destekleyenlerin sayısının hemen hemen eşit olduğu kanaatinde. Sığınakta yaşadığı bir anıyı şöyle anlatıyor:
“Sığınakta yaptığımız bir atölyede feminizmin erkek düşmanlığı olduğunu söyleyen bir kadın bize annesinin yemeğin en güzel kısmını abisine verdiğini anlattı. Buna itiraz ettiğini anlattı. Bunun feminist bir şey olduğunu anlatınca çok şaşırmıştı. ‘Gerçekten bu feminist bir şey mi?’ diye sormuştu. Kadınlar feminizm adı altında olmasa da feminizmin savunduğu eşitlik talebini hayatının pek çok noktasında ortaya koyuyor. “