Aydınlanma Çağı süresince Avrupa; John Locke, Jean Jackques Rousseau ve Montesquieu gibi düşünürlerin eserleriyle bir çeşit altın çağına girmiştir. John Locke’un Avrupa’da Liberalizm ve Liberteryenizm üzerine fikirleri Amerikan Bağımsızlık Bildirgesi’nde de kullanılan ve Voltaire ve Rousseau üzerinde de kritik etkisi bulunmuştur. Öte yandan Jean-Jacques Rousseau’nun “Toplum Sözleşmesi” üzerine fikirlerinin ise Fransız İhtilali’nde etkisi net bir şekilde görülmektedir. Montesquiueu’nün düşüncesi ise günümüzde neredeyse bütün devlet sistemlerinde kullanılan güçler ayrılığı ilkesinin doğmasına yol açmıştır.
Bu dönemde, devlet ve hükumet üzerinde önemli bir kavramsal ayrıma gidildiği görülmektedir. Bu ayrıma göre devlet, gücün dağıtılabileceği ve güç kullanımını meşrulaştırılacağı devam eden bir dizi kurumu ifade ederken; hükumet ise devletin kurumlarına yerleşen ve insanların bağlı olduğu kanunları oluşturan belirli bir grup insanı ifade etmektedir. Buna göre, Aydınlanma Çağı siyaset felsefesi genel olarak şu iki soru ile şekillenmiştir:
- İnsanlar hangi hak veya ihtiyaçlar devletleri oluştururlar?
- En iyi devlet şekli hangisidir?
Kapitalizm, üretim araçları üzerinde özel mülkiyet ve piyasa ekonomisi üzerine vurgusuyla, on altıncı ve on dokuzuncu yüzyıllarda ve özellikle Sanayi Devrimi‘nin etkisiyle Avrupa’da kurumsallaşmıştır. Bununla birlikte on dokuzuncu yüzyılın ortalarında, Karl Marx da Diyalektik Materyalizm düşüncesini geliştirmiştir. Bunun sonucunda da on dokuzuncu yüzyılın sonlarına doğru Sosyalizm, Liberteryenizm, Muhafazakarlık ve Anarşizm siyaset felsefesi içinde yerini almıştır. Bununla birlikte, işçi sendikası ve sendikacılık da önem kazanmıştır. Ayrıca 1917 yılında yaşanan Rus Devrimi Komünizm felsefesini öne çıkarmış ve Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra ise aşırı irticai fikirler olarak Faşizm ve Totaliter düşünceler İtalya ve Nazi Almanya’sında şekillenmeye başlamıştır.
Yirminci yüzyılda ise (özellikle 60’lar ve 70’lerde) Feminist akım da cinsiyet eşitsizliği ve kadınlar için eşit haklar isteğiyle ahlak felsefesi temelli politik teorileri geliştirmiştir. Bunlar siyaset felsefesi kapsamında eşitlikçi teoriler içerisinde ele alınmaktadır. Ayrıca İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra da koloni anlayışının ortadan kalkmaya başlamasıyla birlikte post-kolonyalizm (sömürgecilik sonrası), medeni haklar ve çok kültürlü düşünce de önem kazanmaya başlamıştır.
Kaynak: Philosophy Basics – Political Philosophy