Birleşik Metal-İş’in yeni genel başkanı Özkan Atar, işçi sınıfının durumunu ve taleplerini anlattı. Metal işçileri ve sendikanın sınıf mücadelesine devam edeceğini söyleyen Atar, “AKP milyonlarca insanın açlıkla, sefaletle karşı karşıya kalmasına neden oldu” dedi.
Dilan ESEN
Birleşik Metal-İş Sendikası’nın geçen hafta gerçekleştirilen 21. Olağan Genel Kurulu’nun ardından yönetim kurulunda önemli değişikliler yapıldı. Sendikanın tüzüğüne dikkat çekici maddeler eklenirken metal işçilerinin talepleri de genel kurula yansıdı. Birleşik Metal-İş’in yeni Genel Başkanı Özkan Atar ile hem tüzük değişikliklerini hem işçi sınıfının durumunu hem de genel kuruldan çıkan sonuçları konuştuk.
Birleşik Metal-İş’in hafta sonu gerçekleştirilen 21. Olağan Genel Kurul’u nasıl geçti? Metal işçileri o kongrede neler tartıştı ve ne kararlar aldı?
Sendikamızın 21. Olağan Genel Kurulu 2-3 Aralık tarihleri itibarıyla toplandı. Genel kurulumuzdan önce eylül ve ekim aylarında şube genel kurullarımız gerçekleşmişti. Genel Kurul hazırlıklarımız ve şube genel kurullarımız temmuz ayında toplu sözleşme taslaklarını hazırlıklarını yapmış olduğumuz MESS grup toplu iş sözleşmesinin uyuşmazlık ve mücadele sürecine denk düştü. Bu tabii metal işçileri ve Birleşik Metal İş Sendikası açısından önemli bir fırsat. Hem üyelerimizin taleplerinin, görüşlerinin ve enerjilerinin fabrikalardan başlayarak kurulumuza yansıması, bu mücadele azminin genel kurula yansıması ve şekillendirmesi ve sendikasının kararlarına yön verebilmesi açısından da önemli bir gelişmeye de yol açtı. AKP iktidarı tarafından uygulanan ekonomik politikaların, özellikle son iki yıldır “Faiz sebep enflasyon sonuç” diye ortaya konulan ekonomik modeli 2021’in sonlarında hayata geçirmişlerdi. Bu ekonomi politikaların Türkiye’de yüksek enflasyona, buna mukabil alım gücünün kaybına, şiddetli bir yoksullaşmaya, Cumhuriyet tarihinin en derin bölüşüm krizine yol açtığını söyleyebiliriz. Kaldı ki istatistiki veriler açısından da bakıldığında son 4 yıl içerisinde emekçilerin ulusal gelirden almış oldukları payın yüzde 36’dan yüzde 26 düzeyine düştüğü görülüyor. Bu tabii yaşam koşulları anlamında başta işçi sınıfı ve tüm emekçiler açısından yaşam standardının düşmesine; milyonlarca insanın açlıkla, sefaletle karşı karşıya kalmasına, barınma krizinin ortaya çıkmasına, gıda ihtiyaçlarını karşılayamaz hale gelmesine yol açtı. AKP iktidarının bunu bilmezlikten ve yanlış uygulamalardan yaptığını söyleyemeyiz, aslında bilinçli uygulanan, tercih dilen bir politikanın sonucu olarak bu durum ortaya çıktı. Son 2 yılda özellikle sermayenin holdinglerin kârlarına, büyümelerine baktığımızda bunun yerli ve yabancı sermayenin kârlarını büyütmek yapıldığını açık ve net görüyoruz.
Genel kurulumuzda toplumsal eşitlik çalışmalarının sendikamızda kurumsal bir şekle kavuşması; kadın çalışmasının, engellilerle ilgili çalışmaların desteklenmesi; gençlerin sendikal mücadele alanında daha aktif olabilmelerinin yolunun açılması yönünde görüşler ortaya çıktı, ayrıca sendikamızın uzmanlık dairelerinin çalışmalarının tüzüğümüz ile güçlendirilmesi gibi birçok sendikaya da emsal olabilecek düzeyde örnek gelişmeler ortaya çıktı. Diğer taraftan merkez ve şube yönetim, denetim, disiplin kurulları gibi organlarımızda, kadınların yer almasıyla ilgili tüzüğümüzde kota uygulaması ve teşvik edici birtakım değişiklikler de yapıldı. Bu anlamda kadın işçilerin sendikanın yönetsel kademelerinde yer alabilmesi için önemli gelişmeler ortaya çıktı. Mücadele kararlarımız içerisinde başta kıdem tazminatı hakkının korunması, AKP iktidarının özellikle seçimlerden sonra sıcak para ve kaynak arayışına girmesiyle birlikte işçilerin kazanılmış hakları olan kıdem tazminatına yönelmesi, bu anlamda geçmiş saldırılarını fırsat bulduğunda hamlelerini yeniden yapabilme ihtimaline karşı işçi arkadaşlarımızın gerekli mücadelenin sergilenmesi yönünde görüşleri ortaya çıktı. Bir önceki genel kurulumuzda da kıdem tazminatına yönelik saldırılar karşısında genel grev de dahil olmak üzere bir mücadelenin sergilenmesine yönelik kararlarımız var. Bu genel kurulumuzda da bu anlamda kazanılmış haklarımızın sermaye ve sermaye iktidarlarına karşı gereken mücadelenin sergilenmesi, saldırı boyutlandığında da gereken mücadelenin kullanılması yönünde de net kararlar alındı. Bunun yanı sıra sendikamızın 1947 yılından itibaren kapitalizme ve sermaye düzenine karşı baskıcı siyasi iktidarların antidemokratik faşizan uygulamalarına karşı bugüne kadar sürdürmüş olduğumuz mücadelenin taviz vermeden kararlılıkla devam etmesi; kapitalizme, emperyalizme ve sermayenin antidemokratik uygulamalarına karşı sınıf mücadelesini rehber alan, demokrasi mücadelesinden taviz vermeyen mücadelemizin kesintisiz bir şekilde sürdürülmesi şeklinde kararlarımız ortaya çıktı. Yine son dönemde özellikle hukukun çiğnenmesi anayasanı tanınmaması, Türkiye’deki toplumsal yaşamın ve cumhuriyetin temel değerlerinin saldırı ve tehdit altında olduğunu da dikkate alarak anayasamıza, kazanılmış haklarımıza, toplumsal düzene hukuka ve işçi sınıfının başta grev hakkı olmak üzere şekillenmiş haklarına kararlılıkla sahip çıkılması gerektiği yönünde de delege arkadaşlarımızın kararlı duruşları genel kurulumuzda ifade buldu.
Hükümetin seçimlerden sonra uygulamış olduğu halka yoksulluk, işsizlik ve baskı politikalarına karşı genel kitlesel ve yığınsal mücadelenin devem ettirilmesi, 2024 yılı asgari ücreti de içine alan bir mücadelenin kararlılıkla sergilenmesinin altı çizildi. Bu arada EYT yasasından sonra ortaya çıkan mağduriyetlerin giderilmesi, köklü bir emeklilik reformunun adil, tüm çalışanları kapsayacak sisteme sonradan dahil olmuş gençlerin neredeyse mezarda emeklilik koşullarını ortadan kaldıracak hakların teslim edileceği bir emeklilik reformunun da ele alınması gerektiğine yönelik görüşler ortaya çıktı.
Sendikalaşma hakkının toplu sözleşme hakkıyla bir bütün olarak ele alınması gerektiği açıktır. İşten atmalara ve sendikal üyelik aşamasında ortaya çıkan baskılara karşı mücadele kararlığı vurgulandı. Diğer taraftan yetki itirazları ve birtakım engellemelerle toplu sözleşme hakkına ulaşılamadığı, bugün Türkiye’de sendikal hakların neredeyse yok denecek düzeyde olduğu ve nedenle sendikal hakların kullanımının önünde oluşan engellerin kaldırılması için kararlı bir mücadelenin sergilenmesi gerektiği yine genel kurulumuzda karar altına alındı.
Genel kurulumuzda sermayenin kâr hırsıyla ormanların, çevrenin, doğanın katledilmesi ve sırf kâr hırsıyla siyasi iktidarın da buna çanak tutacak politikalarının hayata geçirildiği belirtildi. Bunlara karşı işçi sınıfının duyarsız kalmaması yönünde görüşler ortaya çıktı. Şu anda uygulanan politikalar ciddi bir barınma krizini de ortaya çıkarmış durumda. Sanayi kentlerinde işçiler almış oldukları ücretlere bir ev kirasını dahi ödeyemez noktaya geldiler. AKP iktidarı eliyle kırıntıları dahi kalmamış olan sosyal devlet özelleştirme politikalarıyla birlikte başta eğitimde, sağlıkta, konut sorununun çözümünde müteahhitlerin palazlandırılması, milyarlarına milyarlar katması politikalarının terk etmesi ve tüm yurttaşların barınma imkanının sağlanabilmesi hakkında sosyal devlet uygulamalarının hayata geçirilmesi konusunda gerekli tartışılma ve görüşler ortaya konuldu.
Genel Kurulumuzda, halkların kendi kültürünü dilini geleneklerini özgürce yaşayabildiği geliştirebildiği ortamların yaratılması, eşitlikçi bir ortam ve buna uygun demokratik kuralların hayata geçirilmesi, “yurtta barış dünyada barış “perspektifiyle hareket edilmesi gerektiği belirtildi.
Özellikle grev yasaklarına karşı sendikal hakların kullanımının önündeki en önemli engellerden biri olan ve son yıllarda AKP tarafından genel bir uygulama haline getirilen ‘grev erteleme’ adı altındaki yasaklara karşı da fiili grevlerle cevap verilmesi, grev yasaklarının grevle ortadan kaldırılması yönünde kararlı bir tutum ortaya konuldu. Biz uzun yıllardan bu yana hem sermayenin hem siyasi iktidarların emek karşıtı uygulamalarına karşı işyerlerinde önemli mücadeleler sergiledik. Pandeminin en kısıtlayıcı uygulamalarında dahi Ankara yürüyüşleri, kent merkezlerinde direnişler gerçekleştirdik. Bu deneyimlerimiz, mücadele birikimimiz ve ilkesel mücadele hattımızın daha da gelişerek devam etmesi yönünde görüşler ortaya çıktı. Özellikle gençlerde ortaya çıkan madde bağımlılığına karşı mücadele edilmesi, gençlerin bu zararlı maddelere karşı duyarlılık oluşturulması sorumluluğun yerine getirilmesi kararlarımızda yer aldı. 1 Mayıslarda devletin baskıcı tutumu ortada, 1 Mayıs’ın Taksim’de özgürce işçi sınıfı tarafından en kitlesel biçimde kutlanması siyasi iktidar tarafından engelleniyor. 2010, 2011 yıllarında gerçekleştirdiğimiz 1 Mayıslardan sonra ortaya koyulan Taksim yasağının aşılması, özgür 1 Mayısların işçi sınıfının mücadele geleneğine uygun şekilde enternasyonal bir bakış açısıyla hayata geçirilmesi kararı da genel kurulumuzda yine gündeme alındı.
İş cinayetlerine karşı mücadele, özellikle tehlikeli ve çok tehlikeli işler sınıfında bulunan metal iş kolunda bizim en önemli mücadele başlıklarımızdan birisi oldu her zaman. Türkiye’de her gün ortalama 6 işçi iş cinayetlerinde yaşamını yitiriyorsa, sendikaların mutlaka bu konuda çalışmalarını bilimsel yöntemlerle ve uzmanlarla olması gerektiği noktada güçlendirmesi, geliştirmesi ve fabrikalarda sağlıklı, güvenli çalışma ortamının yaratılması bizim için oldukça önemli.
Genel kurulumuzda, işçi sağlığının, iş güvenliğinin, iş cinayetlerine ve meslek hastalıklarına karşı kararlı bir mücadelenin ve çalışmanın yürütülmesi konusunda, delege arkadaşlarımız tarafından görüşler ortaya kondu; bu konu da, genel kurul kararlarımız içerisinde yer aldı.
Yine üyelerimizin, metal işçilerinin daha bilinçli olmaları, dünyayı daha iyi anlamaları, sömürü ilişkilerinin, paylaşım ilişkilerinin tahlilini bilimin ışığı doğrultusunda yapabilecek düzeyi yakalayabilmeleri hedeflerimiz arasında. İşçi sınıfının, yaşama bilimin penceresinden bakabilme konusunda bilinçlendirilmesi ve geliştirilmesi anlamında da sendikamızın eğitimlerinin yaygınlaştırılması, artırılması ve tüm işçilerin eğitim sürecinden geçirilmesi kararı genel kurulumuzda değerlendirildi ve oy birliğiyle karar alındı.
Özellikle Ortadoğu’daki savaşın, ABD emperyalizminin İsrail eliyle ortaya koyduğu Filistin halkına yönelik katliamın bir an önce durdurulmasının altı çizildi.
Yönetim kurulumuzda, şube genel kurullarımızdan sonra şubelerimize yeni genç arkadaşlarımızın gelmesiyle, bazı şubelerimizde yönetim kademelerine, sendikanın mücadele hattına taze kanın gelmesiyle birlikte bir dinamizm ve daha aktif olunacağı görüşü ortaya çıktı. Şube genel kurullarımızın ve sonrasında merkez yönetim kurulumuzun şekillenmesinde, sayısal olarak da daha etkin ve daha fazla üyeye sahip şubelerimizin de yönetim kurulumuzda temsil edilebilmeleri görüşleri de değerlendirildi. Sendikamızın var olan 9 şubesinin de ortak görüşüyle yönetim kurulumuz oluşturuldu.
Bu sendikanın yönetim kurulu, disiplin kurulu, denetleme kurulu, üst kurul delegeleri gibi zorunlu organlarında tüm şubelerimizin temsiliyeti, ortak yer bulmasıyla genel kurulumuz vücut buldu. Böylece, Birleşik Metal-İş Sendikası 21. Genel Kurul’dan çok daha güçlü, birliğini pekiştirmiş ve onursal genel başkanımız Kemal Türkler’in bize bıraktığı mücadele ilkelerine sarılmış olarak çıktı. Birleşik Metal-İş Sendikası, mücadeleye bu doğrultuda devam edecek.
Kıdem tazminatına yönelik dillendirilen saldırılara karşı daha kararlı ve diğer sendikalarla güç birlikteliğini sağlayacak şekilde daha aktif olunması yönünde görüş net olarak ortaya koyuldu.
Toplu sözleşme sürecinde de yine metal işçilerinin güç birliğinin ve eylemlerin önemi vurgulandı.
Yeni örgütlenmelere yönelik olarak da, sendikamızın daha aktif olması gerektiğinin altı bir kez daha çizildi.
150 bine yakın metal işçisinin grup toplu iş sözleşmesi süreci Türkiye’de özel sektör açısından en önemli ve kapsamlı toplu sözleşme sürecidir. 2024 yılı asgari ücret tartışmalarının başladığı bir dönemde ve aynı zamanda başta ABD emperyalizminin Siyonist İsrail üzerinden Ortadoğu’daki savaş politikalarını artırarak Filistin halkına yönelik soykırıma varan bir katliamı yürüttüğü dönemde genel kurulumuza katılan yaklaşık 250 işçi arkadaşımız, delegemiz bütün bu sorunlara işaret ettiler, görüşlerini ortaya kaldılar. Metal işçilerinin yaşadığı sorunlar, adil bir vergi reformunu talep etmesi de çok önemli bir mücadele başlığımız. Yüksek enflasyon döneminde alım gücünde şiddetli erime ortaya çıkıyorken yaşam koşulları çok daha ağırlaşıyorken tam da vergi dilimlerinin artmasıyla beraber gelirlerinde eksilme ortaya çıkıyor işçilerin.
Sendikalaşma demişken Birleşik Metal yakın zamanda grev kararını Şahinkul Makina’ya astı. Orada da yetki alma sürecinden sonra sendikalaşmaya yönelik farklı saldırılar yaşanmıştı…
İşçilerin sendikasız olması, toplu sözleşme haklarından yararlanmaması çok zorda kaldıklarında da kendilerine yakın sendikalarla kendi istedikleri koşullardaki bir sendikal sisteme müsaade edildiğini birçok olumsuz örnekte yaşadık. Bugün Bursa bölgesinde Tofaş’ın tedarik firması pozisyonunda olan Şahinkul Makine’da da işverenin işçilerin sendikal haklarını elinden almaya ve işçileri istifa ettirmeye yönelik baskıları, işten çıkarma da dahil olmak üzere birçok baskı ve yasadışı uygulamaları ne yazık ki gerçekleşti. Biz hem fiili hem hukuksal anlamda gereken mücadeleyi sergiledik. Bu noktada işyerine grev kararımızı astık. İşçi arkadaşlarımız haklarını korumak ve kazanmak anlamında da mücadeleye hazırlanıyorlar.
Sendika yönetimine yönelik eleştiriler de oldu mu?
Genel kurulumuzda yoğun bir eleştiri olmadı. Zaten şube genel kurulları ve başkanlar kurulu gibi birçok değerlendirme toplantılarında; sendikamızın genel konularda görüşleri, 21. Genel kurulumuzda yönelik görüşler, öneriler, eleştiriler ortaya çıkmıştı. Merkez genel kurulumuzda da bunlar hem yönetime aday olan arkadaşlarımız tarafından ortaya konuldu hem de genel kurul kararlarımızda ve ortaya koymuş olduğumuz mücadele perspektifinde de karşılık buldu.
Önümüzde başta MESS sözleşmesi olmak üzere önemli mücadele başlıkları var. Zaten Birleşik Metal-İş’in mücadele geleneği bu sürecin üstesinden gelecek deneyime, birikime sahip. Ortaya çıkan bu yeni dinamizmle, heyecanla ve azmiyle de Birleşik Metal-İş, mücadelesine ısrarlı ve kararlı şekilde devam edecek.
Metal işçileri açısından önemli bir dönemde de gerçekleşti bu Genel Kurul. Sendika aynı zamanda MESS görüşmelerini de sonlandırdı ve bu konuda yeni bir sürece girildi… Son olarak işçi sınıfının ve metal işçilerinin son durumu ne, nasıl şartlar altında sürüyor?
Neredeyse 10 yıllık kıdeme sahip kalifiye metal işçilerinin ücretleri, asgari ücret seviyesine gerilemiş durumda ücretleri. Bu döneme özel toplu iş sözleşmesi sürecinin başlangıcı olan eylül ayında önden yüzde 30’luk bir zam talebinde bulunmuştuk. 2023’ün ocak ayında da uygulanan ekonomik politikaların işçileri şiddetli reel ücret kaybına uğrattığından dolayı ek zam talebinde bulunmuştuk. O zaman metal işçilerinin mücadelesi MESS’i ek zam uygulamaya mecbur bırakmıştı. 2024’ün başlarında da bu talebimizi ilettiğimizde MESS başta karşı çıktı, talebin içini boşaltıp şeklini değiştirerek seyyanen bir ödeme biçiminde bir yaklaşım içerisine girdi. Diğer sendikaların bizim kabul edemeyeceğimiz taslaklarını bize dayatma girişiminde bulundu. Yetkili kurullarımız bu dayatmaları reddettiğini ve üretimden gelen gücün de kullanılarak mücadelenin başlatılması gerektiğini kararlaştırdı. Biz 6 Ekim’den itibaren bu mücadelemizi başlattık. Eylemlerimiz her hafta cuma günü işyerlerinden başlayarak tüm vardiyalarda gerçekleşiyor, işçi arkadaşlarımız fazla mesaiye kalmıyorlar. Toplu sözleşme sürecinde uyuşmazlık aşamasına gelindi. Bu aşamada MESS’in TÜİK’in ortaya koymuş olduğu sahte enflasyon rakamlarını dikkate alan toplu sözleşme ücret ve sosyal haklara yönelik teklifi ortaya çıktı. Zaten bunlar bizim üzerinde değerlendirme yapabileceğimiz rakamlar olmadığından dolayı mücadelemizi yükselterek devam ettiriyoruz. Sefalet ücreti teklifinin yanında var olan hakları geriye götürecek ikramiyelerin çalışılan süreye endekslenmesi yanında işçilerin çalışma koşullarını ağırlaştıran tekliflerini ortaya koydular. Bunlara karşı zaten müzakerelerde söylenmesi gerekenleri söyledik. İşçi arkadaşlarımız mücadelede son derece kararlı bir şekilde hedefe doğru ilerliyorlar. Diğer taraftan resmi arabuluculukla ilgili görevlendirme 5 Aralık itibariyle yapıldı. Resmi arabulucuya da birkaç gün içinde görev tebligatının yapılacağını biliyoruz. Resmi arabuluculuk sürecinde herhangi bir gelişme olacağını öngörmüyoruz. Resmi arabulucu raporunu yazdıktan sonra eğer MESS’ten üzerinde değerlendirme yapabileceğimiz bir teklif vermez ise, muhtemelen önümüzdeki haftalar içerisinde grev kararlarını alacağız. Yine bu gelişmeleri sendikamızın yetkili kurullarında da değerlendiriyoruz. 14 Aralık tarihi itibarıyla tüm toplu sözleşme kapsamı içerisindeki işyerlerinin temsilcileri ile şube yöneticilerimiz, sendikamızın merkez yönetim kurulu ve uzmanlar kurulunun içinde yer alacağı merkez toplu sözleşme komisyonumuz toplanacak ve gelişmeleri değerlendirecek. Genel kurulumuzdan da ortaya çıkan görüş ve önerileri değerlendireceğiz. Eylem ve mücadele kararlarımızı da büyüterek hem eylemlerimizi gerçekleştireceğiz hem de fabrikalarda yaptığımız eylemleri yeniden ele alıp yeni kararlarla birlikte yeniden mücadelemizi büyüterek hayata geçireceğiz. Biz bu toplu sözleşme kapsamında yetkili olduğumuz 34 işletme ve 15 bine yakın üyemizden ziyade bütün metal işçilerinin sendika ayrımı olmaksızın güç ve eylem birlikteliğini, dayanışmasını, ortak mücadele hattında dayanışmasını son derece önemli buluyoruz. Mücadele programını ve politikalarımızı buna göre şekillendirmeye çalışıyoruz. Güç birlikteliği devam ettirildiği takdirde metal işçilerinin hak ettiklerini alabileceğini ve mutlaka kazananın metal işçileri olacağını biliyoruz. Bu toplu sözleşmede ortaya çıkacak kazanımların da diğer sektörlerdeki işçilere de olumlu etki yapacağını, AKP iktidarının ve sermayenin ortaklaşa sürdürmüş olduğu saldırının da karşısında önemli bir bariyer olabileceğini düşünüyorum.