Zayıflamanın yüzde kaçı spor, kaçı beslenme?
Bu işin yüzde sekseni beslenme, yüzde yirmisi spordur. Çok basit bir matematik işi vardır. Senin bazal metabolizman günde 2 bin kalori diyelim. Sen sporla beraber 500 veya 600 kalori daha harcıyorsun. Totalde 2500-2600 kalori yapıyor. Eğer o gün sen spor yaptığın halde 3000 kalorilik bir beslenme yapıyorsan, vücutta yağlanmaya meydan okuyorsun. Proteinin fazlasını spor yaparken aldığın zaman direkt yağa dönüşüyor. Karbonhidratlar vücutta önce depolanır, sonra yağa dönüşür. Ama protein direkt yağa dönüşür. Eğer senin 2500 kalorilik bir günlük kalori harcama merkezin varsa ve sen ona protein artı 3000 kalori veriyorsan yine yağlanma meydana getiriyorsun. O yüzden bu işin yüzde sekseni beslenme. Yani ‘six pack’ dediğimiz karın kasları, aslında sporla değil beslenmeyle yapılır.
Kamu spotlarında “yürüyün, hareket edin” deniyor ama o halde hareket etmek zayıflamaya değil, sağlıklı kalmaya yarıyor…
Yürüdüğünüzde daha fazla oksijen daha alıyorsunuz. Oksijen kanımızdaki yağı yakar, kolesterol oranını düşürür. Yaşamınızın daha kaliteli olması için yürüyüş öneriliyor. Aslında yürüyüş tamamen sağlık için veriliyor. Spor ise bambaşka bir şey. Hedefiniz kilo vermek ya da kuvvet kazanmaksa, sporu işin içine sokuyoruz. Biz doğamız gereği zaten yürüme, koşmaya alışkanız. Çünkü genlerimizde avcılık vardır. Kasına uyguladığın kuvvet olmadığı sürece o kası yormadığı sürece yaptığın her şey boşuna.
O zaman spor yapmadan kilo vermek mümkün mü?
Spor yapmadan kilo veren pek çok insan var. Fakat spor yapmadan kilo verildiğinde deride bir sarkma meydana geliyor. Bu sefer de zayıf bir insan oluyorsunuz, ama vücudunuzun görüntüsü istediğiniz gibi olmuyor. O yüzden diyetisyenler bu hayal kırıklığını yaşatmamak için mutlaka sporla birlikte bu diyeti verdiriyorlar. Çünkü spor kasları büyütür.
“KARBONHİDRAT ALMADAN DİYET OLMAZ”
Karbonhidratsız bir hayat mümkün mü peki?
Değil. Benzini koymasak arabayı çalıştırabilir misin? Bizim kaynağımız da karbonhidrat. Eğer sen doğru karbonhidrat almıyorsan eğer bir süre sonra enerjin kalmayacak. Bu sefer ne olacak vücut kastan yemeye başlayacak. Çünkü önce vücutta şeker, yani glikoz yanar. Sonra ATP devreye girer ve yağlar yanmaya başlar. Sonra vücut kendini korumak için yağı bırakır kasa gider. Uzun maraton koşucularının da kaslarının olmamasının en büyük nedeni budur. Eğer biz vücudumuza doğru karbonhidratı veriyorsak bir antrenmandaki performansımız iki katına artıyor. Basit karbonhidratlar beyaz ekmek, beyaz un, beyaz şeker. Bizim tahıla yani buğday, çavdar, yulaf, bulgur gibi bu tarz karbonhidratlara ihtiyacımız var. Çünkü bunlar bağırsaktaki bakterilerin de doğru çalışmasını sağlar, bağışıklık sistemine de yardımcı olur. Eğer birleşmiş yani kompleks karbonhidrat kullanırsanız, vücut antremanlarda daha iyi performans sergiler.
Karbonhidrat almamak yorgunluğa sebep olur. Karbonhidrat almadığın zaman vücudunun enerjisi olmaz ve sen karbonhidratsız ve yoğun bir antrenman yapıyorsan, sakatlanma riskin artar. Çünkü enerjin kalmadığı için kasınla hareket etmeye çalışıyorsun ve kas sakatlıkları meydana getiriyorsun. İlaçsız spor olur ama karbonhidratsız diyet olamaz. İlacı almak için de mutlaka doktorla görüşmek gerek.
Ama pek çok diyetisyenin ilk yaptığı şey karbonhidratı kesmek…
Ben bu işin spor tarafından baktığım ve aynı zamanda gördüğüm için şu var. Karbonhidratı almadığın sürece vücut otomatik olarak kastan kullanmaya başlıyor. Ben Türkiye’de sporcu diyetisyen olarak çok fazla isim tanımıyorum. Çünkü sporcu diyetisyeni başka bir şey diyetisyenlik bambaşka bir şey. Bu ikisinin altını çizmek lazım. Çünkü sporcu diyetisyeni demek sporcuların günlük ne kadar karbonhidrat, yağ ve protein aldığını bilen, buna göre program hazırlayanlardır. Kimseye buradan bir şey söylemek istemiyorum ama bizim Türkiye’deki diyetisyenler senin ne kan testine bakıyorlar ne alerji testine bakıyorlar. Yani belki de senin kompleks karbonhidratlarda bulgura alerjin var. Vücudun ona tepki veriyor. Sen bu diyetisyene gittiğin halde kilo veremiyorsun. Yani aslında sporcu diyetisyeni bunların hepsini dengeleyen, bunlara bakan ve bundan sonra senin için program hazırlayan insandır.
Diyetisyenlerin bazıları “diyete başladığın 2 hafta spor yapma” diyor. Neden?
Spor yaptığın zaman vücut ödem yapmaya başlıyor. Çünkü kaslarda bir yırtılma meydana geliyor. Hipertrofi dediğimiz şey aslında kasların yırtılmasıdır. Vücut bunu tolere edebilmek için ödem ve su topluyor. Su topladığı için sen orada tartıya çıktığın zaman kilo veriyormuş görüyorsun kendini. O yüzden seni psikolojik olarak kilo verdiğini gösterebilmek için seni spordan uzak tutuyorlar ki beslenmeyle hem suyu atsınlar, hem biraz kastan versinler. Biraz yağdan versinler.
Gittiğim bazı yerlerde spor akademisi mezunu olmayan hocalar da görüyorum.
Alaylı diyoruz biz onlara.
Fakat spor yapmak çok önemli bir şey. Doğru şekilde yapmazsan sakatlanabilirsin, hoca sana bir şeyi yanlış gösterse kasını yırtabilirsin. ‘Alaylılar’ bu sektörün içinde neden var?
Spor Türk halkına sonradan dahil olduğu için, aslında doğru şekilde spor yapmayı bilen insan sayısı da çok az. Bir ev almaya gittiğimizde “depreme karşı dayanıklı mı, kaç yıllık bina, ne kadar kredi çekebilirim” diye bunların hepsini araştırıyorsun. Ama bir spor programına dahil olacağın zaman spor eğitmenin eğitimini sormuyorsun.
MERDİVEN ALTI SPOR SALONLARI ÜZERİNDE KONTROL YOK
Benim merdiven altı tabir ettiğim spor salonları var. Adamlar vücut geliştirme yapmışlar, sonra gidiyor spor salonu açıyor. Bunun bir kontrolü yok mu?
Sadece spor müdürlükleri kontrol yapabiliyor. Ama bu işler ufak stüdyolarda, kaçak yapılarda yapılıyor ve insanlar bunu takip edemiyor. Bizim ülkemizde ister üniversiteli ol ister alaylı ol, 2 haftalık bir seminere gittiğin zaman birinci kademe vücut geliştirme sertifikan olabiliyor. İkinci kademeyi aldığında da spor salonu açma hakkın oluyor.
Vücut geliştirmecilerin çoğu bu şekilde yapıyorlar bunu.
Aynen öyle. Bir de müşterilerine ilaç tavsiye eden insanlar var, ki çok tehlikeli! Şimdi şimdi yeni yasaklar koymaya başladılar. Ama bizim ülkemizde bunları denetleyen, ciddi anlamda başka hiçbir kurum yok.
Ama çok sakıncalı. İşinin ehli olmayan ellerde bir hareketi 5 sefer yaparsın, iyi gelir, ama 6. seferde bir sakatlık çıkabilir…
“A hocasıyla çalıştım ve boynumu sakatladım” diyen çok insan duyuyorum. Anatomi ve fizyoloji bilmeyen bir insanın ağırlık çalıştırması ya da cardio yaptırması doğru değil. Bazı hocalar sadece hareketleri biliyor, kas yapısından ve insan anatomisinden habersizler.
Hareket yapmayı ben de biliyorum mesela. 15 senedir spor yapa yapa bende öğrendim. O zaman ben de gidip eğitmen olabilirim.
Şu an da çok rahat spor eğitmeni olabilirsin. İki hafta boyunca Türkiye Federasyonu’nun açtığı eğitimlere katılsan ikinci kademe sertifikanı da aldın mı şuan sen de spor hocalığı yapabilirsin. Bu herkese açık bir eğitim. Alaylılar 15 saat, spor akademililer 5 saat ders alıyor.
O zaman siz niye spor akademisi okudunuz ki? Siz de oraya gidip 15 günde alsaydınız belgeyi…
Aynen öyle. Ama bu insanlar mantar gibi çok çabuk piyasaya çıktıkları için mantar gibi de yok oluyorlar. İnsanlar bunu yaparken gerçekten sağlıklarından olabilirler. Ciddi travmalar yaşayabilirler. Hayatları boyunca belinde, boynunda fıtık olabilir, ki en önemlisi bel. Çünkü bel omurganın ve vücudunun merkezidir. Bütün sınırlar omurganın oradan geçer. Bana gelip dizimde bir ağrı var deseniz, önce belinize bakarım. Çünkü kasların arasında çekim yasası vardır. Zayıf olan kasın kadar güçlüsündür aslında. Bunları bilmeyen bir eğitmen saatli bir bomba gibidir…
YANLIŞ İLAÇ KULLANIMI KANSERE YOL AÇABİLİR
Ben gittiğim yerlerde hocaların öğrencilerine el altından büyüme hormonu, aminoasit vermesine şahit oldum. Bunları kullanmak doğru mu?
Kesinlikle değil. Bir kere bir hoca size bununla geliyorsa onu bırakmak lazım. Çünkü şunu hepimiz biliyoruz ki vücudumuzda iyi hücre kadar kötü hücre de var. Her insanın vücudunda kanserli hücre var, bunu kimse inkar edemez. Beslenmeniz, spor şekliniz, yaşam şekliniz, bunların büyümesini ya da ilerlemesini belirliyor. Büyüme hormonu, kasları ve kemikleri büyütür. Yetişkin bir insana büyüme hormonu verdiğiniz zaman sadece kaslarını ve kemiklerini değil, hücrelerini de büyütüyorsun. Bu da çok tehlikeli bir şey.
Yani uyuyan bir kanser hücresini büyütmek mümkün.
Aynen öyle. Uyuyan devi uyandırıyorsun. Vücudundaki kanser hücrelerini besliyorsun, bunun ne zaman nerede ne tepki vereceği belli değil. En sağlıklı durumda bile sen aynaya baktığında kendini çok sağlıklı bulabilirsin, aynadaki görüntün muhteşem olabilir. Ama hücrelerin çürümeye başlıyor.
“SPOR HOCASI SİZE İLAÇ TAVSİYE EDİYORSA BIRAKMALISINIZ”
Neden spor salonları bunlara engel olmuyor?
Türkiye’de kontrol mekanizmalarımız çok yetersiz. Bir yönetici olduğun zaman eğitmenleri kontrol edememenin sebebi kontrol mekanizmanın çok zayıf olması.
Ben dünyanın parasını verip bir spor salonuna gidiyorum, ama eğitmen benden az şey biliyor.
Bu çok yüksek getirisi olan bir sektör olduğu için hizmet veren iyi paralar kazanıyor. Spor piyasasında çok iyi paralar kazanılıyor. Yani vasat bir spor eğitmeni bu işten 4 bin 5 bin lira para kazanabiliyor. Orta kademeli bir bankacının kazandığı bir para. Ciddi paralar kazanıyor. İnsanlar artık kendilerine yatırım yapmak istiyorlar. Ama şunu unutuyorlar: Asıl sağlıklarına yatırım yapmak zorundalar. Çünkü bu işin sadece bedenine, görselliğine değil senin iç organlarınla beraber, kas kalitenle beraber, yaşam tarzınla beraber bütün bunları destekleyecek bir hocayla çalışman gerekiyor. Sana sadece kilo verdirecek ya da kilo aldıracak hocayla değil. Bu iş ancak üç şekilde olur. Senin bu işi sağlıklı bir şekilde beslenmesi, dinlenmesi ve sporuyla yapman gerek. Eğer bir hoca size ilaç tavsiye ediyorsa, bırakmalısınız.
“İLAÇ VE BÜYÜME HORMONU KULLANMAK BAĞIMLILIK YAPIYOR”
Yağ yakan ilaçları kullanmak tıbben sakıncalı mı?
Bu ilaçların amacı vücuttaki oksijen miktarını artırmak. Sen oksijeni ne kadar fazla alırsan, vücuttaki yağın o kadar olur. Ama lekarnitin dediğimiz yağ yakıcı şeyi zaten vücudumuz üretiyor. Ama dışardan aldığında, bir süre sonra vücudun onu üretmemeye başlıyor. Vücut tembelleşiyor ve sen o ilaçlara bağımlı halde yaşamaya başlıyorsun.
Sosyetede büyüme hormonu ‘gençlik hormonu’ olarak kullanılıyordu ve çok modaydı.
Çünkü metabolizmana çarpı 2 etki uyguluyor. Vücudun hücrelerini, mitokondri sayısını yenilemeye ve arttırmaya çalışıyor, başarılıyor da. Senin 5 milyar hücren varsa bir anda 8 milyar hücren oluyor. Bu da otomatikman yenilenmeni sağlıyor. Ama şöyle bir şey var: Onu bıraktığın anda kendi hücre sayını da azaltmaya başlıyorsun. Daha fazla yaşlanmaya, daha fazla kırışmaya ve kuvvetten daha fazla düşmeye başlıyorsun. İşin enteresan tarafı 5 milyar işleyen hücre sayının misal 4 bini sağlıklı 1 bini sağlıksızsa sen bunun 2500 sağlıklı ve sağlıksızı yarılamış oluyorsun. Çünkü dışarıdan growth (büyüme hormonu) almadığın zaman vücut hücreleri kendilerini yenileyemediği için çürümeye başlıyor.
Son zamanlarda bazı sporlar moda oldu. Bir ara pilates vardı, sonra zumba…
Fitness yapmadığın sürece ister zumba, ister pilates ya da başka bir şey yap. Sen vücudunun kas kitlesini, kilo alıp verimini, sağlıklı duruşunu hiçbir zaman sağlayamazsın. Zumba kardiyovasküler antremandır. Pilates de bir fizik tedavidir, spor değildir. Ama bugün o kadar hareketsiz yaşamlara sahibiz ki, pilates bile bize spor gibi geliyor. Pilates aslında sadece tedavi amaçlı, doğru duruş pozisyonunu sağlamaya yönelik bir egzersiz. Devamlı oturmak, insan sağlığı için en tehlikeli şey. Pilates de doğru duruşu sağlamaya, beynin kas kitlesini kontrol etmesini sağlamaya yarıyor.
Peki, bunlar bir pazarlama taktiği mi?
Kesinlikle öyle. Fit In Time’a baktım, tamamen fizik tedaviyle hareket ediliyor. Fizik tedavide kasını hareket ettirmek için elektrik akımı verip o kasın harekete geçmesini sağlıyor. Aslına baktığında onların hepsi fizik tedavi araçları. Yani yeni akım yaratmak ve insanları bu rant da para kazanmalarını sağlamak için geliştirdikleri ve yarattıkları şeyler. İnsanların kalktıklarında kendilerine ayırdıkları 15 dakika squat, 45 dakika yürüyüş anlatabiliyor muyum bu tarz hareketler zaten form tutmak içindir. Ama bunları yapamıyoruz çünkü spor bizim için zor. Bunu eğlenceli kılmak da gerekiyor. Bir de zamanınızda yok.
NE ZUMBA NE PİLATES, ASIL SPOR FITNESS
Gerçekten spor yapmak istiyorsan fitness yapmalısın. Bu bir gerçek. Bedavadan para kazanmıyorsun, çalışıyorsun. Vücudunda bedavadan yapmıyor. Vücuduna da bir şey kazandırmak için çalıştırmak zorundasın. Kendi vücut ağırlığınla yaptığın antrenman hayatın boyunca kaybetmeyeceğin antrenmandır. Çünkü vücuda sen ne verirsen o da sana onu verir. Eğlenmek için zumba yapabilirsin. Zamanın olmadığı için fit in time yapabilirsin. Ama bunların hepsi kendini kandırmakla eş değer.
İnsanlar neden spor yaparken ölüyor?
Piyasanın içerisine o kadar çok ilaçlar girdi ki bu piyasanın içerisine o kadar çok yanlış eğitmenler girdi ki adamın dinlenik nabzını bilmeden uygulamalar yapılıyor ki bunun sonuçları da bu olabiliyor. Eğer bir kişi ilaç kullanıyorsa growth, yağ yakıcı gibi… Yağ yakıcılar nabzı hızlandırıyor. Bir araba 90’da giderken mi daha çok benzin yakar, 150 ile giderken mi? İşte yağ yakıcıları aldığı zaman nabzı arttırıyorsun. Ama bu senin normalin olmuyor. Aynı zamanda kalbinde bilmediğin bir sorun varsa, o da tetikleniyor.
Ama bunlar alışveriş merkezlerinde satılıyor?
Satılmaması gerek. Bu ilaçların reçeteyle alınması gerekir. Spordan en çok kazanan sektör de ilaç sektörüdür. O yüzden ilaç sektörünü bu şekilde legal hale getiriyorlar. Bu ilaçları almak isteyenlerin aslında doktor kontrolünden geçmeleri gerek. Senin sağlığın için spor hocanın, beslenmenin, varsa psikiyatristinin üçünün de ortak gitmesi gerekiyor. Bunların hepsinin büyük bir meblağ olduğunu biliyorum ama gittiğin yolda da sağlığının ne olacağından haberdar değilsin.
Size okulda diyet dersi okutuyorlar mı?
Okutuyorlar. Akademide spor fizyolojisi, spor psikolojisi dahi okuyoruz biz.
Merdiven altı spor kulüplerine ve ‘alaylılara’ en çok sizin karşı çıkmanız lazım aslında. Ama siz de spor salonunda el ele çalışıyorsunuz.
Burada çok büyük bir rant var. Ne kadar ses çıkartsan da çıkar olmuyor. İstanbul, Ankara, İzmir dışında kaç insan spor yapıyor? Spor yapanların sayısı fazlalaştı ama yanlış fazlalaştı. İzmir’de sadece 1 tane kurumsal spor şirketi var. Geri kalanların tümü merdiven altı ve alaylı. İnsan sağlığına bundan daha fazla zarar verecek bir yol yok.
SİSTEMİ DÜZELTMEK İÇİN 3 ŞEY BİRLEŞMELİ
Nasıl düzelir bu sistem?
Bir spor salonunda 3 tane şeyi birleştirmeliyiz: Diplomalı eğitmenler, diplomalı diyetisyenler ve sporcu psikologları bir arada çalışmalı.
Çok büyük para mı dönüyor bu işte?
Muhteşem paralar dönüyor. Bu işin muayyeni Amerika’dır. Yurtdışında 10-15 dolara satılan ilacı burada 180 liradan daha az bir fiyata bulamazsın. Bunda eğitmen de kazanıyor, taşeron firma da. Zaten eğitmenler o yüzden bu sistemi destekliyor. Baktığın zaman bu kötü bir durum. Protein bar yiyorsun, protein tozu kullanıyorsun, sakıncası yok gibi düşünüyorsun. Ama bunlar kimyasal ve işlenmiş malzemeler.
Protein tozlarının sahte olanları var mı?
Tabii ki. Normalde bunlar yurt dışından gelirdi ama gümrükte el koydukları için yurt dışından ilaç gelmiyor. Maalesef yanlış yaptılar çünkü biz de Bulgaristan ve Macaristan gibi ülkelerden sahtelerini almaya başladık.
Sahte ilaçların yan etkileri neler?
Ciltte tüylenme yapıyor, hormonal dengeni bozuyor.
Her yaşın inebileceği belli bir yağ yüzdesi var mı?
Evet, var. Normalde 40 yaşına kadar erkeklerde 11 ile 22 aralığından bahsediyoruz. 40’dan sonra 22 ile 30 aralığında diyoruz. Bayanlarda da 18’e 24 aralığını kabul ediyoruz. 40’dan sonrada 24’le onlarda da 40’a kadar çıkıyor. Her insanın kendi yağlanma şekli daha farklı. O yüzden onu ancak görerek söyleyebiliyorum. Sonuç olarak size 3 tavsiyem var:
1.İşinin ehli biriyle spor yapın.
2.Asla destekleyici ilaçlar kullanmayın.
3.Bir insana danışmadan, aklınıza geldiği gibi beslenmeyin.
ARMAĞAN
ÇAĞLAYAN