Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın; Afrika gezisine çıkarken, Anayasa Mahkemesinin (AYM) Can Dündar ve Erdem Gül’ün tahliyesine yol açan “hak ihlali” kararı için, “Saygı duymuyorum. Uymuyorum. Yerel mahkeme de uymamalıydı!..” açıklamasından sonra “Ben şimdi gidiyorum ama ortalık çalkalanır!” demişti. Beklediği gibi o daha uçağa binmeden, memleket “çalkalanmaya” başlamıştı. Geçen üç gün içinde de “çalkantı” devam etti. AKP’li vekiller ve yandaş basın Cumhurbaşkanının bu konuşmasını “AYM’yi lince çağrı” olarak kabul edip AYM’ye akıllarına gelen her suçlamayı yaparken bazı AKP’li vekiller saldırılarını “AYM kapatılsın”a kadar vardırdılar. Meclis karıştı; Cumhurbaşkanının açıkça “Anayasa Mahkemesini ve kararlarını tanımıyorum” anlamına gelen sözleri, AKP’li vekiller tarafından Cumhurbaşkanının anayasal hakkı olduğunu öne sürüldü, muhalefet ise tersini savundu.
ÖNCE MECLİS ÇALKALANDI!
Sonunda Cumhurbaşkanının “ortalık çalkalanır” sözü Mecliste gerçek oldu ve milletin vekillerinin bulunduğu Meclis Cumhurbaşkanı tarafından çalkalandı! Ama Cumhurbaşkanı sadece Meclisi çalkalamadı, AKP’li vekiller, AKP sözcüleri ve Hükümet erkanı da Cumhurbaşkanından aldıkları elektrikle, “çalkalamak” zorunda kaldılar!
“Çalkalamak” sözcüğünün de pek çok sözcüğün olduğu gibi çeşitli anlamları var. Örneğin “çalkalamak”ın; sarsıntıyla karıştırmak, fütursuzca sallamak, çırpmak… gibi anlamları var. Cumhurbaşkanı “Ben gidiyorum ama ortalık çalkanacak” derken, “Sözlerim her çevreyi, herkesi öyle sarsacak ki, herkes birbirine girecek” anlamında kullanmıştır.
KIVIRMANIN ZOR BİÇİMİ OLARAK ÇALKALAMAK!
Ama “çalkalamak” sözcüğünün bir anlamı daha var. Cumhurbaşkanının bu anlamı da kastettiğini bilmek zor ama AKP sözcüleri, yandaş basının “makulleri” ve Hükümet Sözcüsü Numan Kurtulmuş ve Adalet Bakanı Bekir Bozdağ’a kadar AKP önde gelenleri de Cumhurbaşkanının yarattığı “çalkantının” girdabına kapılarak, ayakta kalabilmek için “çalkalamaya” başladılar.
Burada “çalkalama”nın bir başka anlamıyla karşılaştık! Çünkü, dilimizde bir de göbek bölgesini sabit tutarak kalçalarla geniş ve seri daireler çizmedir. Bir göbek dansı figürü olarak “kıvırma”nın biraz daha zor, beceri ve daha büyük bir performans isteyen biçimidir.
Şöyle ki; Anayasa Mahkemesi; Başbakan Davutoğlu’nun da birkaç kez belirttiği gibi Dündar ve Gül’ün tutuksuz yargılanmalarının yolunu açınca; sanki sevinmiş gibi de yaparak, “İyi oldu, tutuksuz yargılansınlar. Zaten esas olan tutuksuz yargılanmalarıdır…” gibi açıklamalarla Anayasa Mahkemesi kararını övdüler. Ama Cumhurbaşkanı Havalimanında; “Saygı duymuyorum. Tanımıyorum. Yerel mahkeme de uymamalıydı…” deyince AKP sözcüleri, yandaş basın ve hükümet ricali; geniş bir kalça hareketiyle yeni bir mevziye geçmek zorunda kaldılar. Daha duyarlı olan yandaş basın ve AKP efradı, derhal Erdoğan’ın yanında mevziye girdiler. Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Numan Kurtulmuş başta olmak üzere kimi bakanlar ve yandaş basının “makulleri” ise “Bu Cumhurbaşkanının şahsi görüşüdür, dolayısıyla herkes gibi o da AYM kararını eleştirebilir” mevzisine girdiler.
DEMEK Kİ ‘HÜKÜMETİN BAŞI’ DA ERDOĞANMIŞ!
Ancak bu açıklamalar ve tutulan mevzi Cumhurbaşkanını pek memnun etmemiş olmalı ki; yanıt, Saray’ın başdanışmanından geldi.
Hükümet Sözcüsü Numan Kurtulmuş’un “Sayın Cumhurbaşkanımız, AYM’nin kararıyla ilgili kendi kişisel konumunu ortaya koymuştur.” demesini hedef aldığı anlaşılan açıklama, Erdoğan’la Afrika gezisinde olan Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Mustafa Akış, twitter hesabından “Cumhurbaşkanımızın, AYM kararını eleştirmesi, ‘kişisel konumlanma’ değil; ‘devletin ve hükümetin başı’ sıfatıyla kurumsal bir açıklamadır” diyerek Hükümet ve partiyi çalkalarken, şimdi Hükümet sözcüsü ve AKP sözcülerini yeni bir “çalkalama” hareketi yapmaya zorlamış bulunmaktadır.
Cumhurbaşkanının uzunca zamandır eğittiği Hükümet ve AKP sözcülerinin “çalkalama” performansı hep takdir toplamıştır. Ama bu sefer, “çalkalayanlar” bir hafta içinde üç kez yön değiştirmek zorunda kalınca, bu zevatın bel fıtığı olma ihtimali de artmaktadır.
AKP’li zevatın bel fıtığı olması bizi çok ilgilendirmez, ama Akış’ın açıklamasında, Erdoğan’ın “Hükümetin başı” olarak ilan edilmesi, bundan sonrası için de önemli bir sorun olacak mahiyettedir.
Elbette burada, “Peki o zaman, Davutoğlu neyin, hangi kurumun başıdır?” sorusu akla geliyor.
Belki de böylece Erdoğan, Başbakanlığı da fiilen kaldırdığını ve fiili başkan olduğunu, ağzından çıkanın da kanun olduğunu vurgulamak istemiştir!