Bayrampaşa Cezaevi’ne 19 Aralık 2000’de yapılan operasyona ilişkin dün başlayan davanın ikinci duruşması bugün görülüyor.
Bakırköy 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen davanın bugünkü duruşmasına tutuksuz yargılanan 39 sanıktan 27’si katıldı.
‘KENDİ İRADEMLE ÖLÜM ORUCUNA GİRDİM’
Duruşmada, ilk olarak o dönem ölüm orucu eyleminde olan Dinçer Otuzçimen dinlendi. Otuzçimen, operasyonun, örgüt liderleri tarafından zorla yaptırıldığı iddia edilen ölüm orucu eyleminin bitirilmesi için yapıldığı iddialarını yalanladı.
Otuzçimen, “Hiçbir baskı olmadan, kendi irademle ölüm orucu eylemine katıldım” dedi.
Operasyon sırasında direkt ateş açıldığını ve teslim ol çağrısı yapılmadığını belirten Otozçimen, teslim ol çağrısının sonradan yapıldığını belirtti. Otuzçimen, “Biz iddia edildiği gibi barikat kurmadık. Ölüm orucunda olduğumuz için barikat kuracak güçte değildik” dedi.
‘SİLAHLAR AİLEMİN ÜRETTİKLERİ İLE ALINDI’
Operasyon sırasında kullanılan kimyasal silahlar nedeniyle vücudunun yüzde 70’i yanan Hacer Arıkan’ın kardeşi Kemal Arıkan, 19 Aralık katliamı için “Toplumda bir yara açıldı. Ancak bu yaraya dair sorumlular sorumluluk almıyorlar” dedi. Arıkan, operasyonla ilgili Başbakan, Adalet Bakanı ve askeri sorumluların da yargılanmasını istedi. Arıkan, şöyle konuştu: “Biz bu dünyada yaşıyoruz. Demir parmaklıklar ardındaydık. Küçük bir odadaydık. Silahlarla geldiler, yaktılar, yıktılar… Benim annem ve babam bunları haketmedi. Tonlarca çeltik ürettiler bu ülkeye. Bizim ürettiklerimizle ateşli silahlar alındı. O silahlar bizim üzerimizde denendi.”
ÖLDÜRMEYE TEŞEBBÜS
Başka bir mağdur olan Ahmet Taner ise operasyona gerekçe olarak gösterilen direniş ya da isyan olmadığını söyledi. Bugün ÇHD üyesi olan Avukat Taner, 5 Aralık’ta genel arama yapıldığını, aramanın kayıt altına alındığını, 5 Aralık ile 19 Aralık’ın, direniş olacak kadar büyük bir zaman olmadığını söyledi. Taner, “Bizim koğuşumuzda ölüm orucu da yoktu. Onların tehlikeli gördüğü hedeflediği bir koğuş değildi C11 koğuşu. Buna rağmen ateş açtılar. Öldürmeye teşebbüstür” diye konuştu.
Saldırı üzerine, kendilerini savunmak için koğuşa barikat kurduklarını anlatan Taner, F Tipi cezaevlerine götürülmek istendiklerini ve buna karşı meşru bir direniş sergilediklerini söyledi. Taner, “F Tipi’ne gitmemek için direnmek de meşrudur. Buralar bir işkence mekanıdır. F tipi cezaevlerinde insanlara işkence yapılıyor” dedi.
Taner, o dönemde kendilerine bunları yapanların yıllar sonra Ergenekon soruşturmasında tutuklandığını söyledi, şöyle dedi: “Çok ilginçtir ki bu insanların bazıları yıllar sonra Ergenekon soruşturmasında tutuklandılar ve bu F Tipi cezaevinde kalamadılar. Kendi kurdukları cezaevlerinde kalamadılar. Ya hasta oldular ya da başka bir cezaevine nakledildiler.”
MAZGALLARDAN ATEŞ EDİLDİ
Olay tarihinde Bayrampaşa Cezaevi’nde C15 numaralı koğuşta kalan Mete Bilik, gerekçesi ne olursa olsun böyle bir müdahalenin kabul edilemeyeceğini söyledi. Operasyon sırasında askerlerin mazgallardan ateş ettiğini ve gaz bombası attığını ifade eden Bilik, daha güvenli olur düşüncesiyle havalandırmaya çıktıklarını ancak burada da askerlerin kendilerine ateş açtığını anlattı. Bilik, açılan ateşte çok sayıda arkadaşının yaralandığını aktardı. Mahkumların havalandırma alanında olduğu sırada hapishanenin dış duvarının yıkıldığını ve buradan da kendilerine ateş edildiğini belirten Bilik, kendisiyle birlikte yaralıların da daha sonra yıkılan duvarın olduğu bölümden hastanelere götürüldüğünü söyledi.
Avukatların “Duvar yıkılmadan sizi çıkaramazlar mıydı? Neden duvarı yıktılar?” şeklindeki sorusuna Bilik, “Zaten bize ilk ateş ettikleri yer bizim normalde çıkış yapacağımız koridor. İdari kısım adı verilen yer. Oradan bize ateş edilince koridorun diğer kısmına gittik ve sıkıştık” şeklinde cevap verdi.
‘CESETLERİN BİRÇOĞU YANMIŞTI’
Sema Kavuk ise kardeşi Fırat Kavuk’un operasyonda hayatını kaybettiğini söyledi. Müdahil olarak ifade veren Kavuk, iddianamede yazanın aksine kardeşinin kendi isteğiyle ölüm orucu eylemine katıldığını kaydetti.
Olayı televizyonlardan öğrenince Bayrampaşa Cezaevi’ne gittiğini, cezaevine 500 metre kadar yaklaşabildiğini anlatan Kavuk, sanıkların “Maskelerimiz takılı değildi” ifadesinin doğru olmadığını, o uzaklıktan kendisinin ve gazetecilerin bile eczanelerden maske alarak kullanmak zorunda kaldıklarını söyledi. Kavuk, kardeşinin cesedini teşhis etmek için gittiği Adli Tıp Kurumu’na gittiğini, cesetlerin birçoğunun parçalandığını ve vücudunda yanıklar olduğunu söyledi.
4 DUVAR ARASINDA TESLİM OL ÇAĞRISI
Başka bir davadan cezaevinde tutuklu bulunan müşteki Bekir Şimşek, operasyonların amacının devrimci düşünceye sahip insanları bastırıp gözdağı vermek olduğunu söyledi. Operasyonun saat 04.00-04.30 arasında yapıldığını belirten Şimşek, daha kapılar açılmadan mazgallardan ve parmaklıklar arasından uzun namlulu silahlarla ateş edildiğini söyledi. Şimşek, “Önce ateş açtılar ardından da ‘teslim olun’ dediler. Biz zaten 4 duvar arasında devletin gözetimi altında insanlarız. Daha nasıl teslim olacağız” diye konuştu.
Şimşek, sanık askerlerin “bilmiyorum, hatırlamıyorum” şeklinde yanıtlarına ilişkin, “Ya bir hafıza kaybı var, ya da yalan söylüyor. Bunun anlaşılması için Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi’ne sevkini talep ediyorum” dedi.