Lût Peygamber gündem olduğunda Kur’ân’ın eşçinselliği lanetlediği ve kıssanın bu tema üzerine kurgulandığı biçiminde bir ön yargı vardır. Bu peşin hükümde geleneksel ulemâ ile cemaat ve tarîkâtın etkisi büyüktür. Gelenekçi yaklaşım, eskilerin açıklama ve yorumlarını dokunulmaz bir kutsal alan gördüğünden geçmişin saplantı ve yanlışları günümüze kadar gelmiştir. Bu makale; Lût’un kurgulanmış öyküsünü ve Tevrat’tan beri süregelen eşcinsellik meselesini Kur’ân’ın hangi pencereden değerlendirdiğini, Kur’ân ile mezheplerin birbiriyle nasıl çatıştığını ele almış; âyetlerin kelime ve kavramlarının arka plânını antropolojik analizden geçirdikten sonra anlamlandırmaya gitmiştir.
- Tevrat’ta Eşcinsellik
Tevrat’ta “Bir erkek ile bir kadınla yatar gibi yatma. Bu iğrençtir.”[1] denilerek erkek erkeğe cinsel ilişki yasaklanır. Ayrıca Tevrat konuyu daha da açarak “Bir erkek başka bir erkekle cinsel ilişki kurarsa, ikisi de iğrençlik etmiş olur. Bunu yapanlar kesinlikle öldürülür. Onlar, ölümü hak etmişlerdir.”[2] diyerek eşcinsel ilişki içinde olanların öldürülmesi gerektiğini söyler. Yahûdî şeriatındaki bu ölüm cezası Yahûdîlerden oldukça fazla etkilenen mezhepçi ulemâ tarafından da aynen alınmış ve İslâm’a katılmıştır.
- İncil’de Eşcinsellik
İncil, “Hakka el uzatıyorsunuz ve başkasının hakkını çiğniyorsunuz. Hem de bunu kardeşlere karşı yapıyorsunuz! Günahkârların Tanrı’nın egemenliğini miras almayacaklarını bilmez misiniz? Aldanmayın. Fuhuş yapanlar, yalancı tanrılara tapanlar, zina edenler, oğlanlar, oğlancılar, hırsızlar, açgözlüler, sarhoşlar, sövücüler ve soyguncular Tanrı’nın egemenliğini miras almayacaklar.”[3] âyetleri eşcinsel ilişkiyi tercih edenlerin Tanrı’nın sevgi, acıma ve ödül gibi nimetlerini yaşayamayacağını söyler. Eşcinsellerin bedensel bir işkence, hapis veya öldürmeye uğratılmayacağını belirtir. Onlara verilecek cezanın Tanrı krallığının nimetlerinden uzaklaşma olacağı vurgulanır.
“Onlar Tanrı’nın gerçeğini yalanla değiştirdiler; Yaratan’dan çok yaratığa tapındılar, ona hizmet sundular. Tanrı sonsuza dek övülsün! Amin. Bunun için Tanrı onları utanç verici isteklere teslim etti. Onların kadınları doğal ilişki yerine doğal olmayanı benimsediler. Bunun gibi erkekleri de kadınla doğal ilişkiyi bırakıp tutkuyla birbirleri için yanıp tutuştular. Erkekler erkeklerle utanç verici eylemlere giriştiler ve sapıklıklarına yaraşan karşılığı kendi bedenlerinde buldular. Tanrı’yı tanıma düşüncesine gelmeyi onaylamadıklarından, Tanrı onları uygunsuz işler yapmaları için onaylanmayan düşünceye teslim etti.”[4] âyetlerinde gây[5] ve lezbiyen[6] ilişkiler utanç verici ve doğal yönden sapmış eylemler olarak belirtilir. Bu tür tercihler şehvete ve tutkulara tapma, şehveti Tanrı edinme biçiminde kötü bir tercih olarak sunulur. Erkek-kadın arasındaki cinsel ilişki dışındaki cinsel tercihlerin Tanrı’yı tanımamakla eş değer olduğu söylenirken bu tür tercihlerin Tanrı tarafından bir saptırma olduğuna da vurgu yapılır. Yani kişi doğal olanın dışına çıkmayı isteyip de Tanrı yolundan ayrılmaya karar verdiğinde İncil’e göre Tanrı o kişiye eğilimine uygun davranma motivasyonu vererek onu cezalandırır.
Bu âyetlere göre eşcinsel ilişki kuranlara karşı İncil’de dayak, sürgün, toplumdan dışlanma, işkence ve ölüm gibi cezalar verilmemiştir. Tevrat’ın eşcinselleri öldürme cezası İncil’de Tanrı’nın egemenliğine mirasçı olmaktan mahrum edilme biçimine dönüşmüştür.
- Kur’ân’da Cinsellik ve Eşcinsellik
- 1. Kur’ân’da Cinsellik
“Ey erkekler! Üretim veya yaşam alanı oluşturmak için harekete geçen, bir yeri yaşanabilir hale dönüştüren, ekip diken, dişinden tırnağından artıran kadınlarınız sizin için birer kazançtır. Toprağı sürerken, kazanç peşinde koşarken, elinizdekini artırmak için çabalarken, yaşadığınız yeri yaşanabilir bir yere çevirmeye çalışırken gösterdiğiniz özen ve dikkati kadınlarınıza istediğiniz yol ve yöntemle gösterin. Toprak Ana, ona nasıl davranırsanız size öyle bir ürün verir. Tıpkı bir toprak üretkenliğinde olan kadınlarınızla cinsel ilişkiye geçmeden önce de iyi motive olun, sırf cinsel ilişkiye girmek için ilişki kurmayın; toprağa ekeceğiniz tohumdan iyi verim almak istiyorsanız kendinizi cinselliğe hazırlayın ve toprağa gereken özeni gösterin. Şunu bilin ki topluma karşı görev ve sorumluluğunuz olduğu gibi cinsel ilişki biçiminde de kadınlarınıza karşı görev ve sorumluluklarınız vardır. Bu konuda herkes vicdân, sağduyu ve aklının gereğini yerine getirerek evrensel insanlık değerleriyle yüzleşecektir. Kadınlara ve topluma karşı görev ve sorumluluğunun bilincinde olan, üretim ve imar için çalışan güvenilir erkekler için müjdeli günler gelecektir.”[7] âyetinde kadın erkek arasındaki cinsel ilişki bir görev olmaktan çok bir zevk alanı olarak belirtilir. Ancak sadece kendi keyfini düşünen, kadının cinsel doyumunu dikkate almayan, kadına cinselliğin gerektirdiği incelik, romantizm ve yakınlığı göstermeyen erkekler eleştirilir. Bir de kadından çocuk bekleyen ve özellikle erkek çocuğunu kutsayan feodal toplumda çocuk beklentisine girmeden önce kadını memnun etmenin önemi, kadın psikolojisinin değeri öne çıkarılıyor. Cinsel ilişkiyi renklendirme, fantezilerle[8] çekici yapma görevi erkeklere veriliyor. Burada erkekler tohum serpen çiftçiye, kadınlar tohumu içine alan ve ürün veren tarlaya benzetiliyor. Ancak iyi ürün için çiftçinin tarlaya gereken özeni göstermesi gerektiği vurgulanıyor. Kadın ve tarla birer üretim araçları olarak eş değer bir yerde tutuluyor. Çünkü her ikisi de aldıklarına karşılık kat kat veren bir yapıdadır; bir buğday tohumundan ortalama altmış buğday tanesi olurken bir kadın da bebek, sevgi, üretim, dayanışma, yoldaşlık ve birikim konularında erkeğin en büyük destekçisi oluyor. Kadın, üretmesiyle bir Toprak Ana’dır. Kadınla birlikte olmak isteyen her erkek karısına veya partnerine gereken sevgi, ilgi ve yakınlığı göstermek zorundadır. İnsan ile hayvanın cinsel ilişkisi konusundaki tek fark da bu yaklaşımdır.
- 2. Doğanın Yolu
“Güven toplumunu oluşturan kadınlara erkek bedenini sömürme amaçlı bakışlardan uzak durmalarını söyle. İlkesel duruşlarını korusunlar, aralarında cinsel serbestliği olanlarla cinsel ilişkiye girsinler. Görünmesi zorunlu olan yerleri dışında kalanlar hariç cinsel çekiciliklerini sergilemesinler. Bu nedenle başlarındaki örtülerini göğüs yırtmaçlarının üstüne salsınlar. Dışarıda örtülmesi gereken yerlerini kocası, babası, kayınbabası, oğlu, üvey oğlu, kardeşi, kardeşinin oğlu, kız kardeşinin oğlu, diğer kadınlar, erkekliği kalmamış hizmetçi ve henüz kadınların şehvet uyandıran yönlerini fark edemeyen çocuğa gösterebilirler. Yürürken cinsel çekicilikleri, kadınsılıkları ve dişiliklerini fark ettirme amacına uygun biçimlerde yürümesinler. Kendilerini dişilikleriyle değil kişilikleriyle kabul ettirmeye çalışsınlar. Ey evrensel insânî değerlere güvenenler! Hepiniz vicdân, akıl, sağduyu ve doğal olana uyun ki mutluluğu yakalayabilesiniz.”[9] âyeti kadınlara bir uyarıdır. Erkeğin kadın bedeninin sömürmesi nasıl yasaksa kadının da erkek bedenini sömürmesi yasaktır. Bu âyet, cinsel ilişkide etik değeri öne çıkarır, kadının bedensel ve duygusal istismârına[10] engel olacak önlemleri dillendirir.
Toplum etiğinde şehvet uyandırmayan organların dışında kalan ve şehvet uyandıran vücut bölgelerin kapatılmasının istenmesi, devrin koşullarında kadını koruyan tedbirlerden[11] biridir. Bu âyet, özgür kadınları söz konusu ettiğinden saldırı ve tâcizlerden koruyan başörtüsünün örtülmesini yeterli görmemiş, başörtüsünün uzantılarının göğüsleri de kapatmasını istemiştir. Çünkü bilinçaltında kadına köle, câriye ve şehveti doyurma makinesi dışında bir konum vermeyen Arap erkeğine karşı kadını korumanın yöntemlerinden biri 1444 yıl öncesinde ancak bu şekildeydi. Bu âyet, “Doğanızdaki neyse ona uyun, doğanız dışına çıktığınızda mutlu olamazsınız.” mesajı vererek insan doğasıyla savaşmanın Tanrı’yla savaşmak olduğunu söyler.
- 3. Şaşkın Toplum
“Kesinlikle ve kesinlikle Lût’u anlam derinlik ve inceliği, olayların arka plân analizleri, görülenlerin ötesindeki görülmezleri kavrama gücü, gereksizlerden arınmış saf bilgi; hırslanma, yanlış yapma ve sorumsuzluğu engelleyen akıl yürütme yetenekleri; baskı, dayatma, karartma ve karmaşaya engel olan yasa, ilke, haber ve bilgi ile donattık. Bunun sayesinde bir şeyi kendi gerçekliği ile kavramayı, bir kararın sebep-sonuç ilişkisi ile amaç-araç bağını kavrayarak bilgi üretmeyi; sanma, tahmin ve şüphe taşımayan bilgiye ulaşmayı öğrettik. Bu kazanımlara ulaşan Lût’u değersiz, çirkin, yakışıksız, işi gücü bozuk ve kötü kimselerden kurtardık. Onu dil, kültür ve yaşam biçimi bakımından bir kıvama gelmiş ve birbiriyle karışarak ortak bir gen havuzu kurmuş ancak kediyi görünce şaşkına dönüp bir fare gibi olmuş toplumun verdiği her türlü maddi veya manevi üzüntüden; psikolojik, bedensel veya ekonomik kayıptan; sevdiklerini kaybetme hüznünden uzak tuttuk.”[12] âyetinde Lût’un kişisel özellikleri, ileri görüşlülüğü, olayları sağlıklı değerlendirme yöntemi ve doğru okuması belirtilirken Lût’un içinde yaşadığı toplum “değersiz, çirkin, yakışıksız, işi gücü bozuk, kötü” olarak niteleniyor. Bu âyet detay vermeden Lût’a sahip çıkarken onun toplumunda değerli, güzel, işleri yakışık alan, işi gücü düzgün ve iyi insanların da yer aldığını söylüyor. Ancak toplumda kötülüğün egemen olduğu, kötülerin şaşkın fareden farklı olmadığı, yani korku ve hırsları nedeniyle yönlerini bulamamış tiplerden oluştuğu; topluma yarar getiren bir işle uğraşmadıkları, kötülüğü meslek edindikleri dillendirilir. Fakat bu âyetten Lût toplumunun neden kötü bir toplum olduğunu çıkaramıyoruz.
- 4. Cinsel Zorbalığa Hayır!
“Lût, kültürel olarak ortak yaşam değerlerini yakalamış ve bu nedenle gen havuzu birbirine karışmış, kültür ve soyu iç içe geçmiş olması sebebiyle de yaşam değerleri ve biçimleriyle belli bir kıvamı yakalamış olan toplumuna ‘Şu ana kadar bilebildiğimiz tüm varlıklar arasında sizden önceki hiçbir varlığın yapmaya cesaret edemediği düzeyde çirkin bir işi, yüz kızartıcı söz ve davranışı, sınır aşma ve taşkınlığı yapmaya mı çalışıyorsunuz? Kadınlarla cinsel ilişkiye girmede isteksiz davranırken erkek erkeğe cinsel ilişki kurmaya can atıyorsunuz, kadın yerine erkekle birlikte olmanın hazzı ve tutkusunun peşinden koşuyorsunuz. Bu haz tutkunuza kitabına uydurarak ulaşmayı ve keyfinizi sorumsuz ve hesap vermez biçimde gerçekleştirmeyi istiyorsunuz.’ dedi.[13] Bunun üzerine zevklere duyduğu güçlü arzulardan vazgeçmek istemeyen ve Lût’un kendilerine karşı çıkmasından rahatsız olan zevk putçuları, ‘Lût ve yoldaşlarını köyünüzden çıkarın, kasabanızdan uzaklaştırın, toplantı alanlarınızdan kovun, şehrinizde barındırmayın. Çünkü onlar bizi pis kendilerini temiz, bizi sapkın kendilerini düzgün, bizi sınırı aşmış taşkınlar kendilerini sınırı bilen ve sınırı aşmayan kimseler diye niteliyor. Bunlar, aman ne kadar saf ve ne kadar temizlik düşkünleriymiş, kendilerini dupduru bizi kirli görerek bizi beğenmiyorlar (!)’ deyip Lût ve yoldaşlarıyla alay ettiler.[14] Zamanla Lût ve yoldaşlarını onlardan kurtardık. Ancak Lût’un karısı onların hazperestliğini[15] onaylayan, zevk ve eğlence dünyalarına sempatiyle[16] bakan biri olduğundan Lût’un yoldaşı olamadı ve seçtiği yolun bedelini ödedi.[17] Lût’un azgın toplumunun başına yağmur gibi felâketler geldi, bir belâdan çıkıp başka belaya tutuldular. Hiçbir zaman rahat yüzü görmediler. Doğa yasalarına ve etik kurallara karşı çıkıp elindeki güçle zevk ve eğlencede sınır tanımaz biçimde bir hayat sürenler ve toplumu peşinden götürenler elbette yaptıklarının cezasını çeker ve kazdıkları kuyunun içine düşerler. Sırf erkek erkeğe zevk yaşama tutkusu nedeniyle insanlara bedensel ceza verenlerin, insanlara işkence edenlerin sonu yarattıkları bataklıkta boğulmaktır.[18]”[19] âyetlerinde eşcinsel ilişkinin biyolojik gerekçeleri üzerinde durulmaz. Tam tersine kadına yaklaşmayı standart ve alışılmış bir cinsellik görüp, onun yerine erkek erkeğe cinsel ilişki peşine düşen, bu konuda zevk meclisleri oluşturan ve eşcinsel ilişkiye yanaşmayan erkekleri zorlayıp işi zevk adına işkenceye kadar götüren eylemler yerilir. Âyetlerin sonunda ortaya bir suç konur. Bu cürüm türü bir suçtur. Cürüm; bedensel ceza çektirme, işkence yapma, kemikleri kırarak işkence etme anlamlarına gelir. Âyet, iknâ etmeyi, rızayı, gönüllüğü dikkate almayan; yaşayacağı zevk için işkence dâhil her türlü zorlama ve baskıyı deneyen zevk tutkunluğuna karşı çıkıyor. Bu tip davranışın toplumları felâketlere sürüklediğini belirtiyor.
Kur’ân’ın çirkin iş, yüz kızartıcı söz ve davranış, sınırı aşma ve taşkınlık yapma diye nitelediği eylemler eşcinsellik değildir; eşcinsel ilişkiye zorlama, keyif için her değeri çiğneme, baskılama, zorbalık ve dayatmadır. Kur’ân, hevesini Tanrı edinen bu tiplerin davranışlarını doğal bir ilişki biçimi olarak görmüyor, etik dışı eylemler sırasına koyuyor. Ancak geleneksel ulemâ, Kur’ân’ın zâlimce dayatmaya yapılan vurgusunu tereyağından kıl çeker gibi eşcinselliğe yönelterek Kur’ân’ın eşcinsel yönelimi suç saydığı biçiminde bir saptırmaya gidiyor. Böylece zulmeden, işkence yapan, hukûk çiğneyen, zorbalıkla yöneten, kan akıtan, baş kesen ve kemik kıran yöneticiler temize çıkarılıyor. Sarayların beslemesi olan ulemâ tüm zamanlarda ve bütün meselelerde olduğu gibi bu âyetin anlaşılmasında da üstüne düşen anlam saptırması görevini başarıyla uygulamıştır. Bu âyetlerde eşcinsel ilişki kuranlara dair ne bir ceza ne bir tehdit ne övgü ne yergi vardır; insanları eşcinsel ilişkiye zorlamanın, insanları zevk aracına dönüştürmenin reddedilmesi ortaya konmuştur. Âyetten anladığımıza göre hiçbir cinsel yönelim ve ilişki biçimi, hiçbir birey ve topluma dayatılamaz; dayatıldığı anda insanlık suçu işlenmiş olur.
Devam edecek…
____________________________________________________________________________
[1] Tevrat, Levililer 18: 22.
[2] Tevrat, Levililer 20: 13.
[3] İncil, Korintoslular’a I. Mektup 6: 8-10.
[4] İncil, Romalılar’a Mektup 1: 25-28.
[5] Gây: Erkek erkeğe cinsel ilişkiyi seçen.
[6] Lezbiyen: Kadın kadına cinsel ilişkiyi seçen.
[7] Bakara, 223/Nisâu-kum harsun le-kum fe’tû harse-kum ennâ şi’tum ve gaddimû li-enfusi-kum ve’t-tegu’l-lâhe va’lemû enne-kum mulâgû-hu ve beşşiri’l-mu’minîn(e)
[8] Fantezi: Sınırsız hayal; değişik heves, beğeni ve düşünüş.
[9] Nur, 31.
[10] İstismâr: Bir yeri işletme, bir şeyden faydalanma, iyi niyeti kötüye kullanma, birinin saflığından yararlanıp ona kötülük yapma, sömürme.
[11] Tedbir: Bir şeyin sonucu düşünülerek önceden yapılan hazırlık, önlem.
[12] Enbiyâ, 74/Ve lûdan âteynâ-hu hukmen ve ’ilmen ve necceynâ-hu mine’l-garyeti’l-letî kânet ta’melu’l-habâis(e) inne-hum kânû kavme sev’in fâsigîn(e)
[13] Ve lûdan iz gâle li-gavmi-hi ete’tûne’l-fâhişete mâ sebega-kum bi-hâ min ehadin mine’l-’âlemîn(e)
[14] Vemâ kâne cevâbe gavmi-hi illâ en gâlû ahricû-hum min garyeti-kum(s) inne-hum unâsun ye-tetahherûn(e)
[15] Haz-perest: Hoşlandıklarına tapan, tat aldığı şeylere tapan, neyden tat alıyorsa ona vazgeçilmez biçimde bağlanan.
[16] Sempati: Duygusal yakınlık, duygudaşlık, başkalarının acılarını paylaşma. (Sempatizan: Duygudaş, sempati duyan, duygusal yakınlık gösteren, başkasının acısını paylaşan.)
[17] Fe-enceynâ-hu ve ehle-hu illa’m-raete-hu kânet mine’l-ğâbirîn(e)
[18] Ve emtarnâ ‘aley-him metara(an) fe’n-zur keyfe kâne ‘âgibetu’l-mucrimîn(e)
[19] A‘râf, 80-84.