Liselerde eğitim müfredatının gericileşmesine, okul yönetimlerinin hükümet yanlısı tutumlarına ve okul idarelerinin baskıcı tutumuna karşı lise öğrencileri laik, demokratik, bilimsel ana dilinde eğitim taleplerini içeren bildiriler yayımlıyor. Bildiri yayımlayan liselerin sayısı her geçen gün artarken, bildiriler değişik biçimde protestolarla da destekleniyor.
Açıklanan bildirilerde okul yönetimlerinin baskıcı, öğrencileri zapturapt altına alma tutumlarına tepki gösterilerek dayanışma ve birlikte mücadele vurgusu yapılıyor. Açıklanan bildirilerde öğrenciler kendisinden önce harekete geçen öğrencileri selamlayarak, dayanışma ve birlik isteklerini de ifade ediyor.
Öğrencilerin tepkilerine karşı Milli Eğitim Bakanlığının yaptığı ilk iş, müfettişler göndererek, öğrencileri ifadeye çağırmak, tepkilerin arkasındaki ‘Karanlık odakları aramak’ oldu. Ve beklendiği gibi Cumhurbaşkanı da vaziyete müdahale etti.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Yaşanan bunca hadiseden ders almayan birtakım güçlerin, üniversiteleri, liseleri tahrik ettiğini görüyoruz” diyerek, bir adım sonra, “Bu eylemlerin arkasında ‘üst akıl’, ‘İç ve dış karanlık odaklar var’” demek için bir girizgah yaptı.
LİSELER AĞIR BASKI ALTINDA!
Lise öğrencileri, 15-19 yaşlarındaki gençlerdir. Yani sözcüğün gerçek anlamıyla delikanlıdırlar. Ve bu yaştaki gençler, bir düşünceleri varsa bunu açıkça söyleyecek, hatta daha yaşlı kuşakların aşırı göreceği eylemlere dökecek yaştadırlar.
Eğer liseli gençler, fikirlerini açıkça söyleyemiyorsa, bunun için kimi sembollere ihtiyaç duyuyorsa, kimliklerini saklamak zorunda kalıyorlarsa bunun iki nedeni olabilir.
Bunlardan birincisi liseli öğrencilerin çok ağır baskı altında olduğu, fikirlerini söyleyenlerin, okuldaki uygulamaları, ders içeriklerini eleştirenlerin idare tarafından cezalandırılacağı, bu cezaların okuldan atmaya, emniyete, savcılığa şikayete kadar varacağını bilmelerindendir.
İkincisi ise öğrencilerin, bütün baskılara karşı fikirlerini ifade etmesi, bunu bir biçimde gösterecek bir bilince kavuştuklarını ve ağır ceza tehditlerine karşın düşüncelerini açıklama cesaret ve kararlılığını gösteren bir tutum alabildiklerini göstermektedir.
VELİLER NEREDE?
Ülkemizde son yıllarda öğrenci velisinin prototipi, elinde avucunda ne varsa, çocuğunun daha iyi bir okula girmesi, okulu bitirdiğinde de iyi bir mesleği, işi olması için harcamaktan çekinmeyen kişidir. Ancak son yıllarda okulda ne öğretildiği de (eğitimin müfredatı) özellikle laiklik üstünden ve Hükümetin “Dindar-kindar nesiller yetiştirme” girişimleri karşısında tartışılmaya başlanmış, veliler bu konuda da endişelenmeye başlamıştır. Ancak bu güne kadar bu tepkiler, kısmi olarak kalmıştır.
Ne var ki, Hükümet girdiği yolda hiç bir endişe, yasa, kural gelenek tanımadan adımlar atmaya devam etmiş, neredeyse bütün milli eğitim kadrosunu imam hatipleştirerek, seçmeli ve zorunlu derslerin içeriğini daha da dinileştiren, girişimler yapmakta ısrarlı olmuştur.
Okul yönetimlerinin öğrencilerin istek ve görüşlerini umursamayan tersine kendi amaçlarını öğrencilere dayatan bir yönetim tarzı, öğrencileri sindirme, iktidara ve idareye biati esas alan bir disiplin tüm eğitim kurumlarında baş ilke haline getirilmiştir.
Eğer veliler, okul aile birlikleri, liselerin mezunlarının kurduğu dernekler, vakıflar, Hükümetin, milli eğitimin; disiplin, eğitim müfredatı, okullardaki partizan kadrolaşmayı sorgulayan bir mücadelenin içine girmezse, veliler görmelidir ki; okusun diye büyük fedakarlıklar yaptıkları çocukları bir “Kur’an kursu” kültürüyle AKP ve liderine biat etmiş bir “kul” olarak okulları bitirecektir!
Nitekim, ODTÜ Mezunları Derneği; “Karanlığın karşısında onurlu bir duruş sergileyen ve başka bir dünyanın var olduğuna inanan bu gençler geleceğimizdir. Tüm ODTÜ’lüleri ve başka bir dünyaya inanan tüm ODTÜ dostlarını geleceğimize sahip çıkmaya çağırıyoruz” diyerek, ODTÜ’lülere çağrı yaparken aslında tüm velilere yapmaktadır.
EĞİTİMCİLER VE SENDİKASININ SORUMLULUĞU
Veliler gibi öğrencilerin sesine kulak vermesi gerekenlerin birisi, hatta birincisi ise eğitimcilerdir, onların sendikalarıdır. Özellikle de Eğitim Sen’de örgütlü eğitimcilerin son yıllarda daha çok dile getirdikleri “laik eğitim” talebi etrafındaki mücadelesi, şimdi ortaya söylenen bir laf olmaktan çıkıp, doğrudan okulun, lisenin içinden yükselen bir sese dönüşmüştür. Bu sese katılması, yanıt vermesi gereken ilk kişiler de eğitimciler, laik, bilimsel eğitim isteyen, eğitim müfredatının demokratikleştirilmesini isteyen eğitimciler olmak durumundadır. Burada laik eğitimden yana eğitimcilerden beklenen, öğrencilere yönelik disiplin yaptırımlarına karşı çıkması, öğrencilere destek vermesi, idarenin baskılarını kamuoyunda teşhir etmesidir. Ancak okullardan gelen haberler, laik eğitim yanlısı bilinen eğitimcilerin önemli bir çoğunluğunun liselerdeki gelişmeler içinde bir tutum almaktan çok, çekindikleri, hatta öğrencileri geri çeken bir tutum takındıkları biçimindedir. Oysa eğitimcilerden beklenen, idarenin öğrencileri zapturapt altına almasına açıkça karşı duran, öğrencilerin tepkileriyle eğitimcilerin laik eğitim mücadelesini birleştiren bir tutum almasıdır. Çünkü öğrencilerin bu konuda yükselttiği ses eğitimciler için de son derece önemlidir. Eğitimciler ve eğitim sendikaları burada öğrencilerin yanında açıkça yer aldıkları ölçüde, kendi taleplerini de gerçekleştirebilirler. Bu onların tarihsel sorumluluğudur. Aksi eğitimcilerin geleneksel laik eğitim mücadelesine sırtlarını döndükleri anlamına gelir.
LAİK-DEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİ DEMOKRASİ MÜCADELESİDİR
Elbette lise gençliğinin baskı altına alınmasına karşı çıkması ve laik eğitim talebi etrafında öne çıkan öğrencilere pratikte sahip çıkması gerekenler, belki veliler ve eğitimcilerdir. Ama elbette ki; laik eğitim mücadelesi Türkiye’nin demokratikleşmesi mücadelesinin en önemli yanlarından birisini oluşturmaktadır.
Onun içindir ki; Türkiye’nin demokrasi güçleri, aydınları, demokratları, emek örgütleri, ilerici sendikacıları vb. gibi laik-demokratik bir Türkiye’den yana olan herkes, liseli öğrencilerin bu çıkışına destek olmak, öğrenci mücadelesinin ezilmemesi için elinden geleni yapmakla karşı karşıyadır. Çünkü liseli gençlerin çıkışı, aysbergin görünen yüzüdür ve eğitimde yapılan, yapılmak istenen değişikliklerden çok daha geniş bir öğrenci kesimi derin bir hoşnutsuzluk içindedir. Tepki gösteren liseler arasında bazı imam hatip liselerinin olması da hoşnutsuzluğun nerelere kadar uzandığını göstermektedir.
Bu yüzden liseli öğrencilerin sesine sesimizi katmak, laik- demokratik, bilimsel, ana dilinde bir eğitim mücadelesi için liseli gençliğe yönelik baskı ve terörize etme girişimlerine tutum almak önümüzdeki aylarda daha da önem kazanacaktır.