Bu mevduat faizleriyle yatırım amacıyla konut almak artık tümüyle irrasyonel… Sağlamcı tasarruf sahiplere de konuta yatırım yapmak yerine altına yatırım yapmayı tercih ediyor.
KAMUDA TASARRUF PAKETİ PEK İKNA EDİCİ BULUNMADI
Merakla beklenen kamuda tasarruf paketi, genel olarak hayal kırıklığı yaratmışa benziyor. Paket; taşıtlar, binalar, kamu istihdamı, idari yapılanmada etkinlik, yurtdışı geçici görevlendirme giderleri, enerji ve atık yönetimi, haberleşme giderlerine odaklanıyor. Dikkat edildiğinde, halkın hükümete, ekonomi yönetimine ve devlet kurumlarına tepkisine neden olan ‘itibardan tasarruf edilmez’ iddiasıyla yapılan savurganlığı en azından bir ölçüde durdurmak gibi bir amacın olduğu ortada… Tabii ki bu tasarruflar da önemli, ancak asıl tasarruf yapılması gereken yatırımlar… Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in zorunlu haller dışında yeni kamu yatırım projesi alınmayacağını belirtmiş olması, paketin en önemli ve etkin kısmını oluşturuyor. Ancak, bunun çok muğlak olduğunu da belirtmek gerek, zira bugüne kadar yapılan yatırımların ne kadarının gereksinim ne kadarının ertelenebilir olduğuna karar veren kadro yerli yerinde duruyor. Bir diğer konu verimlilik, buna da vurgu yapılıyor, ancak kısa dönemde böyle bir dönüşüm sağlanması da mümkün görünmüyor. Yıllardır sözünü ettiğimiz liyakat meselesinin yansıması, kamu kurumlarındaki şişkinliği ve verimsizliği had safhaya çıkarmış durumda. Bir de halk nezdinde bu açıklamaların bazı olumsuz yansımaları olacak, ki oluyor zaten: “Demek ki bugüne kadar iktidar vergilerimizi har vurup harman savurmuş”. Umalım ki, gerçekten kamuda tasarruf paketi, tepeden en alt kademeye kadar sahiplenilir. Böylelikle Türkiye’nin en büyük sorunlarından biri olan kleptokrasi ve nepotizmden bir ölçüde azalır. Hedef üç yılda 1 trilyon liralık tasarruf… Bu yılki performans, üç yıllık hedefe ulaşılıp ulaşılamayacağını da netleştirecek.
PAKET PAKET, TAKSİT TAKSİT TASARRUF ÖNLEMİ OLUR MU?
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, kamuoyunda kamuda tasarruf paketinin yetersiz bulunacağını anlamış olacak ki, şöyle bir açıklama yapmaya da ihtiyaç duyuyor: “Bu açıklayacağımız ilk paket değil, son paket de olmayacak. Kamuda verimliliği artırarak tasarrufu amaçlıyoruz, çok güçlü bir izleme ve yaptırım modelini hayata geçiriyoruz. Bütün kamu ve tedbir paketinin kapsamında… Tasarruf tedbirlerinin üç ayağı var: Kamuda tasarruf, bütçede harcama disiplini, kamu yatırımları”… Cumhurbaşkanı Yardımcısı bu açıklamayı yaptığı hafta içinde bütçe açığımız da aldı başını gitti, nispet yapar gibi! Bütçede harcama disiplininin hayat geçirilmesinin en zorlu alan olacağını düşünüyorum. Zira bürokraside de ‘en tepeye daha yakın olanlar’ ve ‘biraz daha uzak olanlar’ var. Yani bazıları bu paketi delebilir, yine aynı şekilde ‘en tepeye çok yakın firmalar’ ve ‘daha az yakın firmalar’ var, onların da bazıları alacakları işlerin ‘öncelikli, acil’ olarak sınıflandırılmasını sağlayacak ilişkilere sahip. Bu sebeple kamuda tasarruf paketinin şekil şartlarının çok net, şeffaf ve denetlenebilir olması gerekiyor. Ancak, Hazine ve Maliye Bakanı’nın ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı’nın açıklamalarında ne böyle bir netlik var ne de denetimin nasıl yapılacağı konusunda bir ipucu… Araç alımının üç yıl yapılmayacak olması gibi, kamuoyunun gönlünü rahatlatacak bir-iki şey hariç! Ama mesele keşke o kadar basit olabilseydi. Sanırım, tüm bu eleştirileri karşılamak için, Yılmaz, bu paketin ne ilk ne de son olacağını açıklama gerekliliğini hissetti. Hep birlikte göreceğiz!
POLİTİKA FAİZİNİN ARTMAYACAĞI KONUSUNDA HERKES HEMFİKİR
Ne de olsa baz etkisi haziran ayından itibaren kendini gösterecek, sebze-meyve fiyatları çok düşmese de en azından mevsimsel sebeplerle çok artmayacak ya, ekonomi yönetimi biraz rahat! Enflasyondaki artış oranının en azından eylül ayına kadar devam edeceğini düşünüyorlar. Bu sebeple de hemen herkes hemfikir, TCMB Para Politikası Kurulu’nun bu perşembe günü yapılacak toplantısından bir politika faizi artırımı kararı beklemiyor. Reuters anketine katılan 16 ekonomistin tamamı politika faizinin bu ay sabit tutulacağı fikrinde. AA Finans’ın beklenti anketine ise 15 ekonomist katılmış. Ekonomistlerin politika faizindeki değişikliğe ilişkin beklentilerinin medyan değeri, faizin yüzde 50’de sabit bırakılması yönünde… Genel seçimlerin ardından, Haziran 2023’ten bu yana yeni ekonomi yönetiminin sıkılaştırma politikalarının sonucu olarak TCMB, politika faizini sonuncusu mart ayında olmak üzere toplamda 4,150 baz puan yükseltti. İki kez de sürpriz faiz artırımlarıyla özellikle yurtdışı piyasalarda sıkılaştırma politikalarının sürdürülebilir olduğu mesajını vermeyi bildi. Ancak meselenin bir başka yüzü var, verilerin, başta da enflasyon verilerinin gerçekliği! Hanehalkının enflasyon beklentisi yüzde 96’yken TCMB’nin revize enflasyon tahmini yüzde 38! ENAG ile TÜİK arasındaki enflasyon verileri arasındaki fark yüzde 100’e yakın! Hal böyle olunca, politika faizinin etkisi ekonomi yönetiminin beklentilerini karşılamıyor. Söz gelimi tüketim düşmüyor, kredi kartı harcamaları artıyor. Zira vatandaşın enflasyon beklentisine göre, TL mevduata para yatırmak parasının erimesi anlamına geliyor. Tasarruf yerine pahalanacağına kesin gözüyle baktığı hangi ürün varsa, acil ihtiyacı olmasa bile satın almayı tercih ediyor. İşte bu sebeple ekonomi yönetiminin soğuma beklentileri çarşı-pazarda karşılık bulmuyor.
ENFLASYON BEKLENTİSİNDE POLYANNA SENDROMU…
Vatandaşın beklentisi yüzde 96, ancak ekonomistlerin ve patronların beklentisi gayet iyimser! Piyasa katılımcılarının enflasyon beklentilerindeki düşüş mayıs ayında da devam etti. TCMB piyasa katılımcıları anketinin mayıs ayı sonuçlarına göre, piyasa katılımcılarının 12 ay sonrasına ilişkin enflasyon beklentisi yüzde 33.21 olarak kaydedildi. Bir önceki ankette bu beklenti yüzde 35.17 seviyesindeydi. 2024 yıl sonu enflasyon tahmini de yüzde 44.16’dan yüzde 43.64 seviyesine geriledi. Oysaki yerli ve yabancı pek çok uzman, uzun süredir yüzde 50 ve üstü bir rakam beklentisini dile getiriyor. Ki bu beklenti bile çok iyimser sayılabilir. TCMB yılın ikinci enflasyon raporunda, 2024 yıl sonu enflasyon tahminini yüzde 36’dan yüzde 38’e çıkarmıştı. Ve bunun da yeni revizyonları zorunlu hale getirdiği konusunda hemen herkes hemfikir. Piyasa beklentisindeki bu düşüş, büyük olasılıkla önümüzdeki üç ayda enflasyondaki düşüş beklentisinden kaynaklanıyor, ancak nedense ‘inatçı enflasyon’un gelişmiş ekonomilerde bile ne kadar zorlu çıktığını kimse dikkate almak istemiyor. Üstelik o ülkelerin hiçbirinde, resmi bir kurum enflasyon rakamlarını makyajlamadığı halde! Buna rağmen, TCMB’nin mayıs ayı piyasa katılımcıları anketinde 24 ay sonrasına ilişkin enflasyon tahmini ise yüzde 22.05’ten yüzde 21.33’e çekildi. Bu kadar iyimserlik hayal kırıklığına sebebiyet verir gibime geliyor. Yanlış veriler üzerinden projeksiyonların hiçbir zaman doğru çıkmadığını bir kez daha hatırlamak gerek!
TL MEVDUATA YÖNELİŞ ARTACAK
TCMB haftalık para ve banka istatistiklerine göre, bankacılık sektörünün toplam mevduatı 10 Mayıs ile biten haftada, 37 milyar 402 milyon 635 bin TL azalışla 16 trilyon 111 milyar 815 milyon 618 bin TL’ye indi. Son haftalarda yükselişini sürdüren 1-3 aylık mevduat faizinde dengelenme, kredi ve ticari kredilerde de hafif bir gerileme oldu. Bir önceki hafta yüzde 68 civarında seyreden 1-3 aylık mevduat faizleri yüzde 68.2’ye yükseldi. Bankalardaki TL cinsi mevduat yüzde 1.57 yükselişle 9 trilyon 144 milyar 583 milyon 30 bin TL, yabancı para cinsinden mevduat ise yüzde 2.12 azalışla 6 trilyon 234 milyar 425 milyon 772 bin TL oldu. Bankalarda bulunan toplam yabancı para cinsinden mevduat, geçen hafta 204 milyar 269 milyon dolar düzeyinde gerçekleşirken bu tutarın 172 milyar 629 milyon doları yurtiçinde yerleşik kişilerin hesaplarında toplandı. Yurtiçi yerleşiklerin toplam yabancı para cinsinden mevduatında, parite etkisinden arındırılmış veriler göz önünde bulundurulduğunda, 10 Mayıs itibarıyla 4 milyar 292 milyon dolarlık azalış görüldü. Döviz kurlarında dramatik bir yükselişin olmayacağına ikna olan tasarruf sahibi, borsa ve altın dışında tek alternatif olarak TL mevduatı görüyor artık. Borsanın geldiği seviyelerin çok üzerine çıkacağı ve rallinin devam edeceğinin bir garantisi yok. Sağlamcı ve getirisini net olarak bilmek isteyenler gelecek haftalarda da TL mevduata yönelecek. KKM’den çıkışların da artarak sürmesi beklenebilir.
KREDİ KARTLARI BAKİYESİNDE DÜŞÜŞ SADECE YÜZDE 0.08
Yüzde 80’lere ulaşan ihtiyaç kredileri, yüzde 0.7 düşüşle 10 Mayıs bitimli haftada yüzde 79.9’dan yüzde 79.2’ye gerilerken, ticari kredilerde faiz yüzde 65.7’den yüzde 65.6’ya indi. Mevduat bankalarındaki tüketici kredileri, yüzde 0.43 artarak 1 trilyon 565 milyar 928 milyon 726 bin TL oldu. Aynı dönemde, taksitli ticari krediler yüzde 0.16 düşüşle 1 trilyon 475 milyar 338 milyon 28 bin TL’ye, kredi kartları bakiyesi ise yüzde 0.08 azalışla 1 trilyon 856 milyar 443 milyon 368 bin TL’ye indi. Mevduat bankalarındaki tüketici kredilerinin 402 milyar 140 milyon 867 bin TL’si konut, 68 milyar 515 milyon 480 bin TL’si taşıt ve 1 trilyon 95 milyar 272 milyon 379 bin TL’si diğer kredilerden oluştu. Bankacılık sektörünün TCMB dahil toplam kredi hacmi de 10 Mayıs ile biten haftada 27 milyar 669 milyon 275 bin TL artarak 12 trilyon 708 milyar 863 milyon 994 bin TL’ye yükseldi. Toplam kredi hacmi, geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 45.40 artış kaydetti. Ticari kredilerde sıkılaştırma önlemlerinin etkisi bi ölçüde görülüyor, ancak aynı şeyi kredi kartları harcamalarında göremiyoruz. Bunun sebeplerinin başında yüksek enflasyon ortamında öne çekilen tüketimin yanı sıra, dar ve orta gelirlinin başta gıda olmak üzere, temel tüketim harcamalarını kredi kartlarıyla yapıyor olması geliyor. Görünen o ki, ekonomi yönetimi şimdilik kredi kartı harcamalarını faiz oranlarını artırarak sınırlamayı tercih edecek. Bu, belki öne çekilen tüketimi bir oranda azaltabilir. Oysaki taksit sınırlaması çok daha net sonuç alınabilecek bir çözüm.
BÜTÇE AÇIĞI ALDI BAŞINI GİDİYOR
Nisan ayında merkezi yönetim bütçesi 177.8 milyar TL açık verdi. Mart ayında bütçede 209 milyar TL’lik açık kaydedilmişti. Hazine ve Maliye Bakanlığı tarafından açıklanan verilere göre, nisan ayında bütçe giderleri 773.6 milyar TL, gelirler ise 595.8 milyar TL olarak gerçekleşti. Aynı dönemde 114.02 milyar TL’lik faiz gideri oluştu. Faiz dışı denge nisanda 63.8 milyar TL açık verdi. Nisanda vergi gelirleri yüzde 109.6 artışla 487.9 milyar TL oldu. Giderler tarafında ise personel giderlerindeki artış dikkat çekti. Personel giderleri yüzde 138.3 artışla 209.4 milyar TL olarak gerçekleşti. Ocak-nisan döneminde ise bütçe açığı 691.3 milyar TL olarak kaydedildi. Orta Vadeli Program’da (OVP) 2024 yılında bütçe açığının 2.7 trilyon TL olacağı öngörülmüştü. Ocak-nisan döneminde bütçe gelirleri geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 110.1 yükselerek 2 trilyon 233 milyar 11 milyon TL’ye çıktı. Bütçe giderleri de aynı dönemde yüzde 102.3 artarak 2 trilyon 924 milyar 323 milyon TL’yi buldu. Ocak-nisan dönemi faiz dışı açığı 326.8 milyar TL olarak açıklandı. Şimdi kamuda tasarruf paketiyle, ekonominin en ciddi sorunlarından biri olan bütçe açığının ne oranda azaltılabileceğini göreceğiz.
BİR KREDİ KARTI HARCAMALARI UYARISI DA GARANTİ BBVA’DAN
Kredi kartı harcamalarındaki artışa karşı önlemlerin alınması beklenirken özellikle de taksit sınırlaması ve limitlerin azaltılması gündemdeyken, birden bire bu önlemlerden vaz geçildi ve sadece faiz artırımıyla harcamalardaki artışın önünü kesilebileceğine karar verildi. Bunun siyasi bir karar olduğunu tahmin etmek güç değil. Zira bu önlemler, dar ve orta gelirli kesimin ay sonunda açlıkla yüzleşmesi anlamına gelebilirdi. Ancak sorun ortada duruyor. Bir uyarı da özel banka yöneticisinden geldi. Garanti BBVA’nın ‘İhracatta Sürdürülebilir Gelecek’ buluşmalarının beşincisinde, bankanın genel müdürü Recep Baştuğ, enflasyonla mücadele, bankaların kredi politikası ve TCMB’nin bundan sonra atacağı adımlarla ilgili konuştu. 2024’ün bireyler için zor geçtiğini, 2025 yılının da şirketler için zor geçebileceğini söyleyen Recep Baştuğ, “Parasal sıkılaşma politikaları gereği bireysel kredilerde bankaların yüzde 2 büyüme sınırı var. Kredi kartları bunun dışında. Geçen yıl normal krediler yüzde 50 artarken kredi kartları bunun üç katı arttı. Geçtiğimiz yıl çılgınca bir tüketim yapıldı. Bunun baskılanması ve düşmesi lazım… Kredi kartlarıyla alakalı büyümenin önüne geçecek bir şeylerin yapılması gerektiği düşünüyor ve bekliyoruz” dedi. Bu uyarının bir özel banka yöneticisinden geliyor olması önemli, zira çok ciddi bir borç bakiyesi oluşmuş durumda… Ekonomi yönetiminin tedbirleri sonbahar itibarıyla sonuç vermediği takdirde, Türkiye ekonomisini yeni şoklar bekleyebilir ve bu kredi kartı borç bakiyesi de bankalar için ciddi bir sorun olma potansiyeli taşıyor.
KISA VADELİ DIŞ BORÇ STOKU 232 MİLYAR DOLAR
Döviz rezervlerindeki görece toparlanmayla birlikte, artık kısa vadeli dış borçlar bir önceki yılda olduğu kadar korkulu bir rüya değil, ancak hala ciddi bir sorun ve artmaya da devam ediyor. TCMB verilerine göre, kısa vadeli dış borç stoku mart sonu itibarıyla 2023 yıl sonuna göre yüzde 0.1 artışla 175.4 milyar dolar oldu. Bu dönemde, bankalar kaynaklı kısa vadeli dış borç stoku yüzde 4.1 oranında artarak 71.2 milyar dolar olurken, diğer sektörlerin kısa vadeli dış borç stoku yüzde 3.7 oranında azalarak 58.2 milyar dolar düzeyinde gerçekleşti. Mart sonu itibarıyla, bir yıl veya daha az kalmış dış borç verisi kullanılarak hesaplanan kalan vadeye göre kısa vadeli dış borç stoku 232 milyar dolara ulaştı. Borç stokunun 19.5 milyar dolarlık kısmı, Türkiye’de yerleşik bankaların ve özel sektörün yurtdışı şubeleriyle iştiraklere olan borçlarından meydana geliyor. Toplam dış borç stokunun içinde kamu sektörü yüzde 23.1, TCMB yüzde 19.8, özel sektör ise yüzde 57.1 oranında paya sahip… Şu anda döviz kurlarının pek kıpırdamaması ve en azından Avrupa Merkez Bankası’nın büyük olasılıkla haziran ayında faiz indirimlerine başlayacak olması dış borç stoku açısında olumlu bir haber. Fed’in bu yıl içinde faiz indirimine gidip gitmeyeceği hala belirsiz, ancak dövizde şok yükselişler olmayacağı söylenebilir. Döviz rezervlerindeki toparlanma ve döviz kurlarındaki mutedil hava yine de rehavet yaratmamalı, zira Türkiye ekonomisinin büyüklüğü ve kırılganlık riskleri dikkate alındığında dış borç stokumuz hala bir sorun.
KONUTA YATIRIM YAPMAK ARTIK TÜMÜYLE İRRASYONEL
Hatırlarsanız, Türkiye Ekonomi Modeli’nin uygulanma sürecinde düşük faiz politikası ve dövizin baskılanması sebebiyle, en önemli yatırım araçlarından biri haline gelen konut ve otomobile yatırım artık ‘out’… Konut fiyatlarında artış uzun süre sonra ilk kez şubat ayında yıllık enflasyonun gerisine düşmüştü. Bu gerileme mart ayında daha da derinleşti. TCMB tarafından açıklanan konut fiyat endeksine göre, Türkiye genelinde konut fiyatları mart ayında bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 51.99 arttı. Aylık artış da yüzde 1.21 oldu. Aynı dönemde, yıllık enflasyon yüzde 68.5 olarak gerçekleşmişti. Konut fiyat artışıyla yıllık enflasyon arasındaki makas 16.5 puana çıktı. Mart ayıyla birlikte, Türkiye genelinde konut fiyatları metrekare başına ortalama 31,884 TL’ye yükseldi. Üç büyük il kapsamında bakıldığında, İstanbul’da fiyat artış hızının yavaşladığı, bununla birlikte Ankara’da yükseldiği görülüyor. İstanbul’da konut fiyatları mart ayında yıllık olarak yüzde 40.4 arttı. İstanbul’da metrekare fiyatı 46,012 TL oldu. Ankara’da ise fiyatlar yıllık bazda yüzde 63.9 artarak 25,038 TL’ye yükseldi. Diğer büyük il olan İzmir’de ise artış yüzde 49.5… İzmir’de mart itibarıyla, ortalama metrekare fiyatı 36,726 TL olarak kaydedildi. İstanbul’da özellikle yaşlı konut satışlarında yaprak kımıldamıyor. Bunun sebeplerinden biri beklenen İstanbul depremi bir diğeri ise artık bu tip konutların prim yapmayacağına yönelik netleşen kanaat. Zaten bu mevduat faizleriyle yatırım amacıyla konut almak artık tümüyle irrasyonel… Sağlamcı tasarruf sahiplere de konuta yatırım yapmak yerine altına yatırım yapmayı tercih ediyor.
KONUTA YATIRIM YAPMAK ARTIK TÜMÜYLE İRRASYONEL
Hatırlarsanız, Türkiye Ekonomi Modeli’nun uygulanma sürecinde düşük faiz politikası ve dövizin baskılanması sebebiyle, en önemli yatırım araçlarından biri haline gelen konut ve otomobile yatırım artık ‘out’… Konut fiyatlarında artış uzun süre sonra ilk kez şubat ayında yıllık enflasyonun gerisine düşmüştü. Bu gerileme mart ayında daha da derinleşti. TCMB tarafından açıklanan konut fiyat endeksine göre, Türkiye genelinde konut fiyatları mart ayında bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 51.99 arttı. Aylık artış da yüzde 1.21 oldu. Aynı dönemde, yıllık enflasyon yüzde 68.5 olarak gerçekleşmişti. Konut fiyat artışıyla yıllık enflasyon arasındaki makas 16.5 puana çıktı. Mart ayıyla birlikte, Türkiye genelinde konut fiyatları metrekare başına ortalama 31,884 TL’ye yükseldi. Üç büyük il kapsamında bakıldığında, İstanbul’da fiyat artış hızının yavaşladığı, bununla birlikte Ankara’da yükseldiği görülüyor. İstanbul’da konut fiyatları mart ayında yıllık olarak yüzde 40.4 arttı. İstanbul’da metrekare fiyatı 46,012 TL oldu. Ankara’da ise fiyatlar yıllık bazda yüzde 63.9 artarak 25,038 TL’ye yükseldi. Diğer büyük il olan İzmir’de ise artış yüzde 49.5… İzmir’de mart itibarıyla, ortalama metrekare fiyatı 36,726 TL olarak kaydedildi. İstanbul’da özellikle yaşlı konut satışlarında yaprak kımıldamıyor. Bunun sebeplerinden biri beklenen İstanbul depremi bir diğeri ise artık bu tip konutların prim yapmayacağına yönelik netleşen kanaat. Zaten bu mevduat faizleriyle yatırım amacıyla konut almak artık tümüyle irrasyonel… Sağlamcı tasarruf sahiplere de konuta yatırım yapmak yerine altına yatırım yapmayı tercih ediyor.
TÜRK DÜNYASININ EKONOMİK ORTAKLIĞI İÇİN YENİ BİR UMUT
Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, Türk Yatırım Fonu Guvernörler Kurulu Açılış Toplantısı’nda yaptığı konuşmada, Türk Devletleri Teşkilatı bünyesindeki işbirliği çerçevesinde, Türk Yatırım Fonu’nun operasyonel hale getirilerek güçlendirildiğini açıkladı. Şimşek, “Bugün fonun operasyonel hale getirilmesine ilişkin ilk kararların alınacağı tarihi bir toplantı gerçekleştiriyoruz. Türk Dünyası 2040 Vizyon Belgesi çerçevesinde, Türk Yatırım Fonu’nu kurmaktaki en büyük amacımız, Türk devletleri arasındaki ekonomik ve ticari ilişkilerin gelişmesini sağlamaktır. Türk Yatırım Fonu’nu 500 milyon dolar kayıtlı sermayeyle kuruyoruz. Türk Yatırım Fonu hem kamu hem de özel sektör yatırımlarımızın ivmelenmesini sağlayacaktır” dedi. Türkiye ve Orta Asya’daki Türk cumhuriyetlerinin gerçekten de ekonomik potansiyeli yüksek. 2024 yılı sonu itibarıyla 1.9 trilyon dolar ekonomik büyüklüğün yanı sıra, 178 milyon nüfusa sahipler. Türk Yatırım Fonu’nun temel amacı, Türk devletleri arasındaki ekonomik ve ticari ilişkilerin gelişmesini sağlamak olacak. Bu fonla, hem kamu hem de özel sektör yatırımlarımlarında artış hedefleniyor. Ayrıca, fon birçok alanda projelere teknik destek verecek. Ekonomi yönetimi, Türk Yatırım Fonu’nun yüksek standartlı bir uluslararası finans kuruluşu olmasını hedefliyor. Fon, organizasyon yapısı, karar alma mekanizmaları, insan kaynakları, risk yönetimi, izleme ve denetleme fonksiyonlarıyla her açıdan uluslararası en iyi uygulamalara uygun olarak faaliyet gösterecek. Türk dünyasının ekonomik işbirliği süreçleri ve potanisyelini geliştirmesindeki en büyük engel ise siyaset… Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan, Türkmenistan ve Azerbaycan’ın hepsi eski SSCB ülkeleri ve hala pek çoğunun Rusya Federasyonu ile sıkı bağları bulunuyor. Yine Orta Asya’da Çin’in ekonomik hegemonyası çok güçlü ve sunduğu imkanlar da öyle. Tabii ki Türkiye’nin öncülüğünde başlatılan bu fon girişimi önemli, ancak kısa vadede büyük beklentiler içinde olmamak gerek.
KÜRESEL PİYASALARIN GÖZÜ BU VERİLERDE OLACAK
Bu hafta piyasaları şekillendirecek pek çok veri açıklanacak. Verilerin yanı sıra, Fed tutanakları takip edilecek. 2024’ün ilk yarısı biterken birkaç ülke haricinde, enflasyonla mücadelede önemli ölçüde başarı kaydedilmiş görünüyor. Bunun anlamı, merkez bankalarının pek çoğunun sıkılaştırma politikalarına son vereceği ve faiz indirimleri dönemine girileceği… Fed’in temkinli tutumu sürüyor. ABD’de TÜFE, mart ayında aylık yüzde 0.4 ve yıllık yüzde 3.5 artmıştı. Fed Başkanı Jerome Powell, ÜFE’de manşet verilerin yüksek olduğunu, ancak önceki verilerin aşağı yönlü revize edildiğini belirterek, verileri ‘karışık’ olarak nitelendiriyor. Powell’ın bugün yapacağı açıklamalar ve diğer Fed yetkililerinin demeçleri bu sebeple piyasaların ilgi odağında olacak. Yine ABD’deki işsizlik maaşı başvurularıyla yeni konut satışlarının yanı sıra öncü imalat sanayi, hizmet sektörü ve bileşik satınalma yöneticileri endeksi (PMI), dayanıklı mal siparişleri ve Michigan Üniversitesi tüketici güven endeksi verileri takip edilecek. Euro Bölgesi’nde durum biraz daha net gibi… AMB’nin haziran ayında faiz indirimlerine başlaması bekleniyor. Takip edilecek veriler arasında, pazartesi günü Almanya’da ÜFE, salı günü Euro Bölgesi’nde ticaret dengesi, çarşamba İngiltere’de TÜFE ve ÜFE, perşembe günü Euro Bölgesi genelinde öncü imalat sanayi, hizmet sektörü ve bileşik PMI, cuma günü ise Almanya’da büyüme ve İngiltere’de perakende satış verileri yer alıyor. Asya’ya gelince… Bu hafta Japonya’da açıklanacak veriler önem taşıyor. Pazartesi üçüncül sanayi faaliyet endeksi, çarşamba çekirdek makine siparişleri ve dış ticaret dengesi, perşembe öncü imalat sanayi ve hizmet sektörü PMI ve cuma günü TÜFE verileri açıklanacak.
2024’TE ALTIN VE GÜMÜŞÜN PARILTISI GÖZ KAMAŞTIRIYOR
2024 yılının başta altın olmak üzere, tüm değerli metallerin yükselişine tanıklık edeceği konusunda pek çok uzman hemfikirdi. Görünen o ki, başta altın olmak üzere değerli metallerin fiyatları beklentilerin ötesinde bir artış gösteriyor. Yılın ikinci yarısında, gerek faiz indirimleri gerekse küresel ekonomideki toparlanmayla birlikte, talepte artışın da etkisiyle değerli metallerin fiyatlarında artış sürecek. Halihazırda gümüşün yıldızı parlıyor. Bunun iki sebebi var, biri yatırım amaçlı talep diğeeri ise yeni teknolojilerde gümüş kullanımının artışı… Ons gümüş fiyatı 2013’ten bu yana ilk kez 30 doları aşarak altından daha güçlü ve hızlı bir artış sergiliyor. Gümüş yüzde 2.4 artışla ons başına 30,437 doları aşarak 11 yıldan fazla bir sürenin en yüksek seviyesine ulaştı. Gümüş bu yıl yüzde 28 artış göstererek altını geride bıraktı ve yılın en iyi performans gösteren ana emtialarından biri haline geldi. Bir diğer önemli emtia olan altın ise, Fed yetkilerinin şahin söylemlerinin ardından piyasaların faiz rotasını yeniden belirlemesiyle yönünün yukarıya çevirdi. Küresel gerilimler ise dönem dönem ons altına doping yapmaya devam ediyor. Altın piyasaların son haftalarda faiz indirimlerine ilişkin tahminlerini artırmasıyla art arda ikinci haftalık yükselişine doğru ilerliyor. Spot altın, haftanın son işlem gününde yüzde 1 yükselişle 2,400 doları aşarak tarihi zirvesini yeniledi. Gram altın bugün sabahın erken saatlerinde 2,525 TL’yi buldu. İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi ve Dışişleri Bakanı’nı taşıyan helikopterin düşüşünün ardından bölgede gerilimin yükselmesi bekleniyor. Altın gerilimin artması durumunda, bu hafta boyunca ciddi ataklar yapabilir.