Malumunuz veçhile Meşhur bir Türküdür, Kütahya’nın Pınarları türküsü. Gel gelelim Kütahya’ya gidip orayı sağlıklı bir biçimde gözlemlerseniz bu kez Kütahya’da pınarların içinde dramların da akıştığını fark edeceksiniz.
İşte Kütahya’nın pınarlarında akışan bazı dram örnekleri.
Bir şehir düşünün en büyük zenginlik kaynağı o meşhur türküye konu edilmiş olan pınarları. Hemen hemen her bölgesinden şifalı sular fışkırıyor fakat termal turizmi konusunda Kütahya’da birkaç otel dışında tesisleşme yok ve termal diyince akla gelen yer Afyon olmuş bile…
Hepimizin damak tadında güzel bir yer tutan Leblebi… Ülkemizin ihracat kalemlerinden biri. Leblebi deyince aklımıza Çorum geliyor; Çorum deyince aklımıza Leblebi geliyor… Fakat Çorumlular leblebiyi nereden alıyor biliyor musunuz? Kütahya’nın Tavşanlı ilçesinden…Tavşanlı’da Leblebi imal ediliyor, Çorumlular işleyip satarak leblebinin kazandırdığı paranın en önemli girdisini kendi memleketlerine taşırken Kütahyalı sadece hamallığını yapmış oluyor…
Osmanlı döneminde Sarayın moda merkezi olan Kütahya’nın Sıtkı Ustası, Mehmet Gürsoy’u ve Cemile GÜL’ü yaptıkları çalışmalar ile bugün dünyaya nam salmış durumdalar. Sıtkı OLÇAR 2008’de, Mehmet GÜRSOY 2009’da UNESCO tarafından “yaşayan hazine” seçildiler Ama bu isimleri Türkiye’de bilen kaç kişi var ki. Zaten bu güzide isimler Kütahyalının da pek umurunda değil. Kütahyalı bu dünyaca ünlü isimleri, onların çalışmalarını ve Kütahya’nın yetenekli ev hanımlarının, ev işlerinden arta kalan zamanda evlerinde yaptıkları o harika çini ve işleme sanatlarını Türkiye’ye ve dünyaya pazarlayarak çok ciddi anlamda turist çekebilme potansiyeline sahipken henüz Kütahya’da bu konuda atılmış somut bir adım bulunmamakta…
Kütahya’nın bir Germiyan sokağı var ki içine girince konakları ile adeta sizi büyülüyor. Bu sokakta henüz bir elin parmakları kadar konak restore edilmiş. O bile sanatın havasını ruhunuza ilmek ilmek işliyor. Şayet bu sokak komple restore edilip Kütahyalı sanatçılara verilse ve gerekli tanıtımı yapılsa Türkiye’nin en çok ziyaret edilen sanat merkezi olur. Fakat kimin umurunda…
Kütahya’nın valisi yapılması gereken faaliyetlere ve basına kapısını kapatmış şehri tanıtmak için ayağına kadar gelen, ona mikrofon uzatan ulusal bir televizyona röportaj bile vermiyor. Başka valiler bütçe oluşturup tanıtım çalışmaları yaparken, kalkıp basının ayağına giderken beyefendi makamında oturup ağzını bile yormaya tenezzül etmiyor. Yazık çok yazık…
Kütahya’nın merkezine girerken yol kenarlarına bakın çöpleri, bakımsız ve özensiz ağaçları, yola uzanan otları görünce Kütahya Belediye Başkanının hakkında zaten gerekli kanaate varıyorsunuz. Bir şehrin girişi ancak bu kadar kötü olur. Giriş kötüyse, ne gelişme bekleyin oradan, ne de güzel bir sonuç.
Kütahya Ticaret ve Sanayi Odası Başkanına gelince, şehrin gelişmemesinin en büyük nedenlerinden biride o ve ailesi Gürallar İmparatorluğu diyebiliriz… Kütahya’da yaşayan hemen hemen herkes onlara işçilik etmiş ve hali hazırda onlara işçilik etmeye devam eden binlerce insan var. Şimdi size soruyorum kendi markalarını Türkiye’de en ön sıralara taşıyan bu aile neden Kütahya gibi sanatı ve sanatçısı ile Türkiye’nin gözbebeği olacak, termal kaynakları ile Afyon’un, Leblebi üretimi ile Çorum’un önünde yer alarak refah içinde geçinecek bir şehir yaratmak için çabalamadı? Neden Kütahya’yı Türkiye’ye açmak için uğraşmadı? Bu her Türk vatandaşının gururla yapması gereken bir görevdir. Fakat Kütahyalı iş adamları içinse enayilik gibi görünüyor. Dünyanın bir çok bölgesine ihracat yapan Kütahyalı bir işadamı aynen bize bu cümleyi sarfetti; “ana ne, ben niye Kütahya’nın tanıtımına katkı yapacakmışım…” Memleketimiz niye gelişmiyor diyenlere bu adamları pardon adam iltifat oldu bu bireyleri örnek veriyorum. Bu bireyler var oldukça bu memleket gelişmez ve bu memlekette yoksulluk azalmaz.
Kütahya’da hiç güzel şey yok mu kardeşim diyenlere ise var diyorum çok güzel şeyler var ama Kütahyalı iş adamları ve yerel yöneticilerin Kütahya’ya ve halkına hizmet vermemeleri beni o kadar üzdü ki önce bu konuya parmak bastım. Hele birde Kütahya’nın ardından Denizli’ye geçince ve Denizli’nin çalışkan iş adamalarını, Denizli’nin çalışkan Belediye Başkanını, kıymetli Ticaret ve sanayi oda başkanını ve o saygıdeğer valisini ve onların Denizli için bir ekip ruhu oluşturarak yaptıkları ve yapmayı planladıkları hizmetleri görünce başta Denizli halkı ve ülkem adına çok sevindim fakat Kütahya garibanları adına ise çok üzüldüm. Maalesef bu gidişle şehrin yoksulları Kütahya’nın zengin iş adamlarına daha uzun yıllar hizmet edecek gibi görünüyor.