Her ideolojinin bir asr-ı saadeti, bir de cahiliye dönemi vardır. Bu gün egemen batılı paradigmanın asr-ı saadeti “Aydınlanma dönemi” dir. Aydınlığın olduğu yerde, haliyle bir karanlık da olacaktır. O da “Orta çağ” dır. Kemalistlerin asr-ı saadeti; cumhuriyetin kuruluşundan, Menderes’in iktidar yıllarına kadar sürer. Cahiliye dönemleri ise İmparatorluğun son zamanları, “Hain padişahlar” özellikle de Vahdettin dönemidir.
Şimdi olduğu gibi eskiden de ilkokullarda, her vesile ile Cumhuriyetin kuruluşu, Kurtuluş Savaşı, Atatürk gibi konular anlatılırdı. Muhtemelen ilkokul 4. sınıftaydım, öğretmenimiz İstanbul’un kurtuluşunu anlatıyordu; ama savaştan söz etmemişti. Yunanlıları yenmiş, denize dökmüştük; ancak İngilizlerle bir savaş yaptığımızı öğrenmemiştik. Bu durum dikkatimi çekmiş olmalı ki sordum: “Öğretmenim! İngilizler İstanbul’dan niçin gitti?” Çocuk aklımla tatmin olmadığım şöyle bir cevap verdi: “Korkup kaçtılar!”
Aradan çok zaman geçmişti; ancak bu merakımı yenememiştim. Aynı soruyu bir tarih öğretmenine, başka bir şekilde sordum: “İstanbul’da İngilizler kaç kayıp verdi?” “Hiç!” Tekrar sordum: “Hiç mi?” Cevap verdi: “Hiç mi hiç!” Hatta aynı öğretmen, Fransızların ve İtalyanların da kayıp vermediğini ilave etti.
Bir gün sınıfa girdiğimde, tahtada asılı bir “Kurtuluş Savaşı haritası” gördüm. Daha önce de görmüştüm; ancak dikkat etmemiştim. Haritada rakamlarla, Birinci İnönü, İkinci İnönü, birde Sakarya Meydan Savaşı anlatılıyordu. Birinci İnönü; Yunan asker sayısı, Türk asker sayısı, Yunan topları, Türk topları… İkinci İnönü; Türk asker sayısı, Yunan topları… v.s. Sakarya Meydan Muharebesi (Bunun diğer ismi Başkomutanlık da olabilir.) Yine aynı, Yunan asker sayısı, Türk asker sayısı, Yunan topları, Türk topları… Oysa ben yedi düvele karşı savaştığımızı sanıyordum.
Aynı hususta hayret ettiğim başka bilgiler de örgendim. Bunlardan biri, Kurtuluş Savaşı’nda verdiğimiz kayıp sayısıyla ilgili. Kurtuluş savaşında milyonlar öldü sanıyordum; ancak ortaokul yıllarında siyah-beyaz televizyondan duyduğuma göre, ülkemizde her yıl trafik kazaları yüzünden, şehit sayısı kadar -dokuz bin civarında- kaybımız oluyormuş. Hayret ettiğim başka bir konu, bizim padişahı kovan İngilizlerin hala krallıkla yönetiliyor olmasıdır. İlkokul öğretmenimizden bunu duysaydım sorardım; çünkü bir gün Japonya’dan övgüyle söz ederken, Japonya’nın krallıkla yönetildiğini söylediğinde sormuştum: “Öğretmenim, krallar haindir! Kralın ülkesi kalkınabilir mi?” Şöyle cevap verdi: “Onların kralı başka, yüzüne sigara bile üflenebiliyor!” Keşke bizim de yüzüne sigara üflediğimiz bir kralımız olsaydı da, biz de İngilizler kadar küstah, Japonlar kadar çalışkan ve zengin olsaydık.
Boşuna merak etmeyin, ortada savaş da yok, kurtuluş da.