Kur’an’ın eksik olduğu ile ilgili getirilen teorilerden biri de her şey den bahsedilmemesi argümanıdır. Bu konuyla ilgili Maide 101 de ‘’Ey inanıp güvenenler (müminler)! Her şeyi sormayın; açıklansa hoşunuza gitmez. Kur’an indirilirken sorarsanız açıklanır ama Allah onlardan sorumlu tutmamıştır. Allah bağışlar, ikramı boldur.’’
Kur’an’da insan hayatıyla ilgili önemli olan her şey mevcuttur. Ancak bazı konular Kur’an ışığında kişisel tercihlere, örf ve adetlere bırakılmıştır. Önemli ve gerekli olan konularda, geldiği zaman itibariyle de dinamik bir ayet inme süreci de söz konusudur. Örnekler verirsek Bakara 275 de ‘’Faiz yiyenler, şeytanın aklını çeldiği kimsenin tavrından farklı tavır göstermezler. Bu (şeytanca tavır) onların “Alım-satım, tıpkı faizli işlem gibidir.” demeleridir. Allah, alım-satımı helâl, faizli işlemi haram kılmıştır. Kime Sahibinden (Rabbinden) bir öğüt ulaşır da faiz almayı bırakırsa, önceden aldıkları kendine kalır. Onun işi Allah’a aittir. Kim de devam ederse, onlar cehennem ahalisidir, orada ölümsüz olarak kalacaklardır.’’
Bakara 215 ve 219 (Kime) neyi harcayacaklarını soruyorlar. De ki: “Yapacağınız harcama; ana-baba, en yakınlarınız, yetimler, çaresizler ve yolda kalmışlar için olsun.” Hayır için yaptığınız her şeyi bilen Allah’tır. / Sana hamrı (sarhoşluk veren maddeleri) ve kumarı soruyorlar. De ki her ikisinde büyük bir ism (zararlar) ve insanlar için yararlar vardır. Ama bunlardaki ism yararlarından büyüktür. (Hayra) neyi harcayacaklarını da soruyorlar. De ki: Artanı!. Allah, âyetlerini size böyle açıklar ki düşünesiniz. Maide 4. ‘’Sana, kendileri için neyin helâl kılındığını soruyorlar. De ki “Temiz olanlar helâl kılındı.” Eğittiğiniz ve Allah’ın verdiği bilgi ile yetiştirdiğiniz avcı hayvanların, sizin için tuttuklarını “Bismillah (Allah’ın adıyla)” diyerek yiyin. Allah’tan çekinerek kendinizi koruyun çünkü Allah, hesabı çabuk görür’’. Ahzap 63 ‘’Sana kıyametin saatini soruyorlar; de ki: “Onun bilgisi sadece Allah katındadır; nerden bileceksin belki de kıyamet saati yakındır.” Bu gibi ayetlerle Kur’an’ın eksiksiz olma amacının bir göstergesi olan parça parça inme durumu vardır. Yine ilk örnek verdiğimiz Maide 101 den hareketle Peygamberin Kur’an dışında Kur’an eksik diye Kur’an’la eşdeğer hükümler koyması imkansızdır.
Ancak maalesef gereksiz olan konularda hadisler üretip bunu dini bir hüküm kaynağı yapmak İslam’a zarar vermiştir. Örneğin Abdullah İbn Ömer (r.a.) Rasulullah’ın (a.s.m.) şöyle buyurduğunu rivayet ediyor: “Biriniz yemek yediği zaman sağ eli ile yesin. Bir şey içtiği zaman da sağ eliyle içsin. Çünkü ancak şeytan sol eliyle yer ve içer.” (Tirmizl, Et ıme: 9; İbn Mace, Et’ıme: 8.) Aişe (r.anha) rivayet etmiştir: Rasulullah (a.s.m.) karpuzu yaş hurma ile yer ve şöyle buyururdu: “Hurmanın hararetini karpuzun serinliği ile karpuzun serinliğini de şu hurmanın harareti ile gideriyoruz.” (Ebu Davud, Efıme: 44; Tirmizl, Et’ıme: 36; İbn Mace, Et’ıme: 37.) Amr bin Şuayb (r.a.) dedesinin şöyle dediğini rivayet etmiştir: “Rasulullah’ı (a.s.m.) hem ayakta, hem de oturarak su içerken gördüm.” (Tirmizl, Eşribe: 1İbn Abbas (r.a.) rivayet etmiştir: “Rasulullah (a.s.m.) ancak saf ipekten yapılmış olan elbiseyi yasakladı. Üzerinde ipekli bir parça bulunan (veya dokuması başka bir madde olan) karışık kumaşları kullanmanın ise bir mahzuru olmayacağını söyledi. ” (Ebu Davud, Libas:9) Ebu Hüreyre (r.a.) Rasulullah’ın (a.s.m.) şöyle buyurduğunu rivayet ediyor: “Allah takma saç kullanana, kullanmak isteyene; dövme yapan ve yapmak isteyene lanet etmiştir.” (Buharı, Libas: 83; Müslim, Libas: 115; Ebu Davud, Tereccül: 5; Tirmizl, Libas: 25; Nesei, Ziynet: 24.) Ebu Hüreyre (r.a.) şöyle rivayet etmiştir: RasO.lullah (a.s.m.) aksırdığı zaman, eli ile yahut elbisesi ile yüzünü kapatır ve bu şekilde sesinin fazla çıkmasını önlerdi. (Ebu Davud, Edeb: 90; Tirmizl, Edeb: 6.)
Bunlar gibi birçok üretilen hadis İslam Dünyası’nın ne kadar gereksiz şeylerle uğraştığının kanıtıdır. Bunların Kur’an da olmaması onun eksik olduğu anlamına gelmez. Yüce Allah bu gibi günlük içtihatlarda Kur’an ışığında insanları örfe, geleneğe, yaşanan zamana göre serbest bırakmıştır. Bu Hz. Musa ve İsrailoğulları nın şu kıssasında da dolaylı olarak Kur’an da bahsedilmiştir. Bakara 67-71. Ayetlerde Bir gün Musa halkına, “Allah bir sığır kesmenizi emrediyor!” dedi. “Sen bizimle eğleniyor musun!” dediler. O da “Kendini bilmez biri olmaktan, Allah’a sığınırım!” dedi. “Bizim için Sahibine (Rabbine) sor, o nasıl bir şeydir, bize açıklasın!” dediler. Dedi ki O, şöyle diyor: ‘Ne yaşlı ne körpe, ikisinin ortası bir sığır.’ Haydi, emri yerine getirin!” “Bizim için Sahibine (Rabbine) sor, bize ne renk olduğunu da açıklasın!” dediler. Musa dedi ki Rabbim şöyle diyor: “O sarı bir sığırdır, sapsarı renkte, görenlere zevk verir.”
“Bizim için Sahibine (Rabbine) bir daha sor, onun nasıl bir şey olduğunu iyice açıklasın! Bize göre o özellikler birçok sığırda var. Allah bulmamızı tercih ederse biz onu buluruz!” dediler. Dedi ki Sahibim şöyle diyor: “O bir boğadır; ne koşulup toprağı sürmüş ne de ekin sulamıştır. Salmadır; alacası da yoktur.” “Şimdi tüm bilgiyi getirdin!” dediler ve boğayı kestiler. Neredeyse emri yerine getirmeyecekler’’ vahyedilen bu olayda İsrailoğulları nın sığırı kesmemek için birçok gereksiz soru sorup süreci uzattığı bu şekilde asıl amaçlarının gerçek emri geciktirip ya da ertelemek, vazgeçirmek olduğu kıssadan bellidir.
Din adamlarına aşırı güvenme sorunu da bir başka konudur. Bu durum maalesef ki çok suiistimal edilmiştir. Tabi ki kastım tüm din adamlarına değildir ancak dilimize de yerleşen ‘’her gördüğün sakallıyı hoca sanma’’ durumu aynen geçerlidir. Özellikle çoğu tarikatlar bu durumu iyi kullanıp İslam’ı dejenere etmektedir. –Kur’an’ı tek başına anlamazsın bize uy anla.- Aklın yetmez sen âlim misin ki ?- Bizim hocamızdan asla yanlış söz çıkmaz o ‘’Allah Dostu’’dur, – Kur’an yetmez o nedenle şu âlimimizin kitabını oku, o zaten meleklerle irtibat halindedir yanlış yazamaz – gibi sözlerle insanlar korkutulup Kur’an’dan uzaklaştırılır. Halbuki Kur’an da Tevbe 34 de ‘’Ey inanıp güvenenler! Bilginlerin ve din adamlarının birçoğu insanların mallarını haksız yolla yer ve onları Allah’ın yolundan engellerler. Altını ve gümüşü kasalarda saklayıp da Allah yolunda harcamayanları acıklı bir azap ile müjdele.’’ Bakara 79 da ‘’Fakat elleriyle kitap yazan, sonra geçici bir çıkar için “Bu Allah katındandır!” diyenlerin çekeceği var. Hem yazdıklarından dolayı çekecekleri var hem de kazandıklarından dolayı çekecekleri var !’’ Şura 21 de ‘’Yoksa bu dinde onlar için, Allah’ın onaylamadığı kurallar koyan ortakları mı var? Eğer hesabın mahşere bırakıldığı sözü olmasaydı hemen yargılanırlardı. Yanlış yapanlar için acıklı bir azap vardır.’’ Bu ayetlerden hareketle her insanın çok dikkat etmesi ve aklını kullanması, Kur’an’ı iyi bilip tuzaklara düşmemesi konusunda birçok ayette uyarılar yapılmıştır. Ahzap 66-69 da
Yüzleri ateşte çevrildiği gün şöyle diyeceklerdir: “Ah keşke Allah’a boyun eğseydik, keşke Elçiye de boyun eğseydik!” “Rabbimiz! Biz yöneticilerimize ve büyüklerimize boyun eğdik, onlar da bizi yoldan saptırdılar.” “Rabbimiz! Onlara bu azabın iki katını ver; onları tamamen dışla” derler. Bu durumun Yüce Allah tarafından kabul edilmeyeceği büyüklere sorgusuz sualsiz Kur’an’ı bilmeden itaatin kişileri günahlardan kurtarmayacağı net bir şekilde ifade edilmektedir. Cehennem deki kavgalardan biri de belki de en önemlisi Araf 38 ve 39 da ‘’Allah onlara: “Sizden önce gelmiş insanlar ve cinlerle beraber şu ateşe girin!” diyecektir. Oraya giren her toplum (ümmet), kendi yoldaşına lanet edecek; hepsi orada derlenip toparlanınca da sonrakiler öncekiler için şöyle diyeceklerdir: “Rabbimiz! Bizi işte bunlar saptırdılar. Sen bunlara o ateşin azabını iki kat ver.” Allah diyecek ki “Hepinizinki iki kat ama bilmiyorsunuz’’ Öncekiler de sonrakilere şöyle cevap vereceklerdir: “Sizin bizden ne farkınız var ki? Siz de kazandığınıza karşılık bu azabı tadın.” bu şekilde vahyedilmiştir. Burada öğrendiğimiz şudur ki Kur’an’ı bilmeyip öğrendiklerini Kur’an’dan sanıp o şekil inananlar veya yine sorgulamadan şu- bu kişilerin anlattığı gerçek dindir, Kitabı okumaya gerek yok diyenler yani sürü çobanlarının arkasından giden koyun gibi olma durumu Cehennem den kurtulmak için bir sebep değildir. Çünkü insanoğluna akıl verilmiştir.
Kur’an’ın anlaşılamayacağı ile bağlantılı sunulan argümanlardan biri de akla yer verilmemesidir. Kur’an ile ilgili özellikle aklın kullanılması sorgulanması bu konularda yasaklanır. Bu şekilde geleneğin öğretilerine de boyun eğilecek ve sorgulamak günah sayılacaktır. Halbuki Kur’an da akıl en önemli kavramlardan biridir. Araf 179 da ‘’Cinlerin ve insanların çoğunu sanki Cehennem odunu olsunlar diye yetiştirdik. Onların da kalpleri vardır ama (gerçeği) kavramazlar, gözleri de vardır ama ilerisini görmezler, kulakları da vardır ama (söz) dinlemezler. Onlar en’âm (koyun, keçi, sığır ve deve) gibidirler. Aslında daha düşük seviyededirler. Onlar tam bir gaflet içindedirler.’’ Enfal 22 de ‘’Allah katında canlıların en kötüsü, aklını kullanmayarak sağırlık ve dilsizlik edenlerdir.’’ Bu ayetlerde aklı önemsememek durumu hayvanlardan bile düşük seviyede görülmüş, Yüce Allah’ın gazabına uğranılacağı vahyedilmiştir. Yasin Suresi 62. Ve 63. Surelerde ‘’Yemin olsun, şeytan, içinizden birçok nesli saptırmıştı. Aklınızı hiç işletmiyor muydunuz? Alın size, tehdit edildiğiniz cehennem!’’ aklını kullanmamanın şeytanın bir hedefi olduğu ve bunu gerçekleştirenlerin şeytanlarla birlikte Cehennem e gideceği vahyedilmiştir.
Kur’an Ateizmi de tanımaz. İnsanoğlu doğmatik olarak inançlıdır. İlk insanlardan, balta girmemiş orman kabilelerine her insan bir yaratıcı inancı içinde olmuştur. İslam Dünyasın da kafir, müşrik ve münafık kavramlarını bilmede yanlış anlaşılmalar vardır. Kafir (örten gizleyen) ile Müşrik (şirk işleyen ortak koşan) anlamına gelir. Yine Münafık (ikiyüzlü) anlamına gelip inanmış gibi görünen ama içten gerektiği gibi inanmayan, yanlışını gizlice empoze edip nifak sokan anlamına gelir. Yani ateist diye bir durumun kalben ve ruhen mümkün olmadığı, bizzat Yüce Allah’a inanan ancak yanlış şekilde O’na yaraştığı gibi inanmayan müşrik, kafir ve münafık kişilerin Cehenneme gideceği ayetlerde yazar. Zümer 71 de ‘’Ayetleri görmezlikten gelenler (kafirler), bölükler halinde Cehennem’e gönderileceklerdir. Oraya varınca kapıları açılacak ve oranın bekçileri şöyle diyeceklerdir: “Size içinizden elçiler gelip Rabbinizin ayetlerini yüzünüze karşı okumadılar mı? Böyle bir günle karşılaşacağınızı söyleyip sizi uyarmadılar mı?” Onlar: “Evet” diyecekler ama o kâfirlerin azap çekeceklerine dair o söz, artık yerine getirilmiş olacaktır.’’ şeklinde vahyedilir. O kişilerin büyük bir kısmı da akıllarını kullanıp Kuran’ı düşüne düşüne okumadıkları için Cennet e gideceğini sanıp Cehennem e giden kişiler olacaktır. Bu durum yine Yusuf 106 da yüzümüze tokat gibi çarpmaktadır. ‘’Onların çoğu (araya bir aracı koyup)müşrik olmadan Allah’a güven duymazlar’’.