Derneklerle yapılan protokoller aracılığıyla, korunmaya muhtaç çocukların bakımı bir kez daha derneklere bırakıldı
MELTEM YILMAZ | @meltemmmylmz
Türkiye genelindeki 100 bine yakın korunmaya muhtaç çocuğun, dernek adı altında faaliyet gösteren ancak bu alanda yetkisi olmayan “taşeron elemanlara” emanet edildiği ortaya çıktı. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, hangi derneklerin korunmaya muhtaç çocuklardan sorumlu olduğu bilgisini kamuoyuyla paylaşmazken; apartman dairelerinde, dernek görevlisi adı altındaki kişilerin bakımı altında yaşamlarını sürdüren bu çocukların neler yaşadığı ise tam bir sır.
Son olarak Aladağ’daki Süleymancılar yurdunda yaşanan facianın gerisinde devletin denetimsizliğinin ortaya çıkmasının ardından benzer bir skandalın da korunmaya muhtaç çocuklar alanında yaşandığı öğrenildi.
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’na bağlı kurumlarda yaşayan kimsesiz çocuklar, 2007 yılından itibaren, “Sevgi Evleri” ve “Çocuk Evleri”ne yerleştirilmişti. Yapılan protokolle bu evlerin idaresi ağırlıklı olarak dernek ve vakıflara bırakılmış, bu boşluktan ise FETÖ yararlanmıştı.
Yıllarca FETÖ yetiştirdi
Yıllarca “Sevgi evleri” ile “Çocuk evleri”nde yapılanan FETÖ, burada korunmaya muhtaç çocuklara yönelik çeşitli faaliyetler yürüttü. 2014 yılında ise hükümet ve cemaat arasındaki kavga patlak verdikten sonra, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, “sevgi ve çocuk evlerinde cemaat mensuplarının bulunduğunun tespit edildiğini” belirterek, bu evleri belediyeye devretmek için harekete geçti. Yakın zamanda da Aile ve sosyal politikalar Bakanlığı yeni bir yönetmelik yayınlayarak “Çocuk Evleri”ni, Bakanlık’a bağlı Çocuk Koordinasyon Merkezi’ne bağladı. Ancak sonuç değişmedi.
Derneklerle yapılan protokoller aracılığıyla, korunmaya muhtaç çocukların bakımı yine derneklere bırakıldı. Bir başka değişle, geçmişte paralel yapının doldurduğu boşluğun yerini, bu defa hükümete yakın başka dernek ve vakıflar aldı. Dahası, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, hangi derneklerin korunmaya muhtaç çocukların sorumluluğunu aldığını da açıklamadı.
Yeni ‘abi’ ve ‘abla’lar
Bugün, Türkiye’nin her yerinde, apartman dairelerinde, 5- 6 çocuğun bir arada yaşadığı Çocuk Evleri her ne kadar Bakanlık’a bağlı görünse de bu evlerde görev yapan taşeron elemanları, ağırlıklı olarak dernekler sağlıyor. Bir başka deyişle devlet, korunmaya muhtaç çocukları, derneklerin seçtiği taşeron bakıcılara emanet etmiş durumda.
Örneğin İstanbul’da 56, Bursa, Ankara ve Yozgat’ta olmak üzere 82 Çocuk Evi’nin sorumlusu, AKP eski milletvekili Prof. Dr. Muzaffer Güzelyurt’un başkanı olduğu Mutlu Yuva Mutlu Yaşam Derneği, internet sitesinde yapığı açıklamada, bu evleri “5-6 çocuğun, bir evde özenle seçilmiş ve yetiştirilmiş ev ablaları-abileri gözetiminde olduğu” şeklinde açıklıyor. Ancak bu durum, söz konusu “abi” ve “abla”ların kim olduğu sorusunu akla getiriyor. Zira, bu alanda hiçbir eğitimi, uzmanlığı ya da yetkisi olmayan kişilerin çocukların gelişiminden nasıl sorumlu olabileceği merak konusu. Söz konusu derneğin başkanı, Prof. Dr. Muzaffer Gülyurt ise, “ilmin ayetlerde olduğu” açıklamalarıyla tanınıyor. Söz konusu derneği bu “abi” ve “abla”ları neye göre seçtiklerini öğrenmek için aradık ancak yetkili bir isme ulaşamadık.
‘Devlet sorumluluğu devredemez’
Uzmanlar, korunmaya muhtaç çocukların derneklerin getirdiği taşeron işçilerin değil, başlı başına devletin gözetimi altında olması gerektiğine dikkat çekiyor. Sosyal Hizmet Uzmanı Bülent İlik, şu ifadeleri kulandı:
“Korunmaya muhtaç çocuklar konusu, sosyal devletin temel sorumluluğu olan, hiçbir şekilde devredilmemesi gereken bir alan. ‘Bu sorumluluğu birileri alsın, kamu kontrol etsin’ diyemezsiniz. Gelişim döneminin en önemli aşamasındaki çocuklardan söz ediyoruz, bu çocukların temel sorumlulukları devlettedir.
İkinci önemli konu, korunmaya muhtaç çocuklara bakım hizmetinin, uluslararası standartlara uygun olarak meslek elemanlarının sorumluluğunda, denetim ve gözetiminde yapılması gerekir. Taşeron firmalardan alınan personelle yürütülecek bir hizmet değildir bu. Örneğin Malatya Çocuk Yuvası davasına bakın. Sonuç ne oldu? İki bakıcı kadına ceza verildi. O bakıcı kadınlar kültürel olarak kendi çocuklarına da şiddet uygulayan kadınlardı. O nedenle bu alanda görev yapacak kişilerin çocuk gelişimciler, sosyal hizmet uzmanları, psikologlar olması şarttır.”