Yaşanılan durum toplumun pratik anlamda tamamını etkileyen bir psikolojik travmadır
İLKER KÜÇÜKPARLAK
Psikiyatrist
Zaten pek de sıradan bir gündemimiz yoktu ama 15 Temmuz’dan itibaren olanları açıklamak için “sıra dışı” tanımı yeterli kalmayacaktır. Anladığım kadarıyla bu yarım kalmış darbe girişimi pek çok insan için gerçeklik algısını test eder biçimde yaşantılandı. Kimse kendisini boğaz köprüsü trafiğini kesen askerlerin sivillere ateş ettiğini göreceğine ya da askerliğini yapmaktayken Boğaz Köprüsü trafiğini kesip sivillere ateş etmeye zorlanacağına ya da Boğaz Köprüsü trafiğini darbe maksatlı kesen askerleri engellemek için oraya gittiğinde kendilerine ateş açılacağına hazırlamamıştı. Kimse kendisini tepesinden jetlerin alçak uçuşta geçeceğine, sonik patlamalarla camlarının sarsılacağına, ülkesinin parlementosunun ülkesinin jetleri tarafından bombalandığına tanıklık edeceğine de hazırlamamışken bunların hepsi oluverdi. Bu gerçeküstü ortam nedeniyle daha da kafa karıştırıcı olan bir yazı yazmayacağım, maddeler halinde gördüğümü aktarayım:
1- Yaşanılan durum toplumun pratik anlamda tamamını etkileyen bir psikolojik travmadır.
2- İnsan korktuğunda evrimsel olarak “savaş ya da kaç” şeklinde özetlenen bir fizyolojik ve psikolojik duruma girer. Korku sırasındaki fizyolojik değişiklikler; derin soluk alma, çarpıntı ve kan basıncının artması, kan şekerinin yükselmesi kişiyi bu savaş ya da kaç tepkisine hazırlayan doping etkisi görür. Bu fizyolojik değişiklikler kişinin olağandan daha kuvvetli olmasına, daha hızlı koşmasına, daha hızlı tepki vermesine yardımcı olur ve hayat kurtarıcı etkisi olabilir.
3- Fakat travma “çok korkmuş olmak” demek değildir. Korkmuş olup savaş ya da kaç tepkisi oluşmasına rağmen ne savaşabilmiş ne de kaçabilmiş olunan durumdur. Burada savaşmaktan kastedilen durumu değiştirebilmeye yönelik gayrettir. Deprem anında depremi ya da binanın çökmesini durduramaz kişi, dolayısıyla savaşamaz mesela. Ya da bir çatışma esnasında fiilen elinde bir silahla ateş ediyor olsa bile mevzinin neresine düşeceği öngörülemeyen bombaların varlığında o gökten gelen bombayı durdurması mümkün olmadığından işinin tamamen şansa kaldığını hissediyorsa savaş ya da kaç tepkisinin çöktüğünden bahsedebiliriz. Bu çaresizlik hâli psikolojik travmanın önemli bir bileşenidir.
4- Bu durumu yaşayan insanlara tanıklık etmek de travmatize edicidir ve buna ikincil travma denir. İkincil travma daha çok sağlık çalışanları, psikoterapistler, haberciler ya da avukatlar gibi mesleği gereği travmatize kişilerle çalışan gruplarda görülür. İkincil travmayı derinden yaşayan başka bir grup ise doğrudan travmaya uğrayan insanların yakınları ve o insanlarla özdeşim kuran diğer insanlardır. “… olurken neredeydiniz?” çıkışının bir nedeni budur. Bu yüzden örneğin Dağlıca Karakol baskını ile Suruç Patlaması Türkiye’de farklı kesimleri farklı biçimlerde travmatize edebilmektedir.
5- Bir olayda tedaviyi gerektirecek şekilde yaralanan her bir kişi başına yaklaşık 200 kişinin de tedavi gerektirecek biçimde ikincil travmaya uğradığı tahmin edilmektedir.* 15 Temmuz gecesi yaralanan yaklaşık 1500 kişi olduğuna göre ülkede kabaca 300 bin kişinin yardım gerektirecek biçimde ikincil travmaya maruz kaldığı öngörülebilir.
6- Korkutucu olay geçmişte kalabilirken travmatik olay geniş zamandadır. Helikopter korkutmuştur ve artık her uğultu helikopter sesine benzemektedir. “O” helikopter her an tepesindedir sanki. Yarın gitmeyi planladığı bir yer varsa o helikopterin orada olma olasılığı planın bir parçası olacaktır.
7- Travmadan sonra kişi çaresizlik ve hayatının kontrolünün kendisinde olmadığı hislerine kapılır. Kendisinin zayıf ve beceriksiz, hayatın da tehlikeli ve öngörülemez olduğunu hisseder. Travmatik durumu değiştirmeye ilişkin çaba gösterebilmiş olmak bu açıdan koruyucu olabilir. Darbe girişimi iktidara yakın sivil kesimlerin gayreti ile engellendiğinden bu kişilerle özdeşenlerin çaresizlik duygusu -ve dolayısıyla ikincil travmalarının derinliği- darbe girişimini evden çıkmayan kesimlerinkine göre daha az olabilir.
8- Bütün bunların sonucunda kaçınma tepkileri denen durum ortaya çıkabilir. Evden çıkmama bazen penceresiz odada oturmayı tercih etmeye kadar varabilir. Makul bir önlem ile kaçınma davranışı arasındaki fark elbette içinde bulunulan bağlama göre değişecektir.
9- Travmanın psikoterapisinde bu bağlamı anlamak çok önemlidir. Kişi travmatik olayı geniş zamanda yaşar ve güvenlik duygusunun tesis edilebilmesi için ön koşul önce sahiden güvenli bir ortam oluşturulmasıdır.
10- Kişi nereden yaralıysa travmada ilk orası kanar. Eski yaralar açılır. Aktüel travma ile eski yaranın pek ilişkisi olmasa bile durum böyle olabilir. Ülkemiz yakın tarihini düşündüğümüzde travmanın yükü katlanarak artmaktadır.
11- 4 ve 7. maddeler nedeniyle toplum kesimlerinin darbe girişiminden etkilenme biçimleri farklı olacaktır. Ankara Garı’na bir anıt yapılması ve anmalar düzenlenmesini önermiştim, elbette bu önerim Boğaziçi Köprüsü için de geçerli. Ankara’dan farklı olarak köprüde insanlar kayıplarına rağmen bir şeyi başardıkları duygusuna sahip olduklarından bu anma kutlama tonunu da barındıracaktır. Bu kutlama havası çok yadırgansa da muhafazakâr kesimin yıllarca taşıdıkları darbe travmasını yendikleri tarihsel anın kutlanması kaçınılmazdır. Hem kimliklerin hem de olayların sonuçlanma biçiminin farklı olması bu travmalara verilen tepkilerin de farklı olmasını doğuruyor ve bu gayet doğal. Buna karşın travmaya verilen bu tepkilerin farklı oluşu toplumsal kutuplaşmayı daha da arttırıyor gibi gözükmekte. Muhafazakâr kesim darbe girişiminin engellenmesine katkıda bulunmayan ya da engellenmiş oluşunu yeterince coşkuyla kutlamayan kesimlere kırgın hissediyor ve zaman zaman gözdağı veriyor gibi gözükmekte. Diğer cenah da tabloyu bütünüyle bu gözdağı merceğinden ele almakta ki dediğim gibi travma ilk olarak eski yaraları açar ve gözdağından rahatsız olmaya yetecek kadar yaradan zengin bir tarihimiz var.
Normal koşullarda çatışmaya zorlanan erlerin, çatışmayı reddeden erlerin, çatışmaya zorlanacağını düşünüp endişelenen erlerin, bu erlerin ailelerinin, darbeciler tarafından yaralanan sivillerin, darbeciler tarafından öldürülen ve yaralanan sivillerin yakınlarının, darbeci olduğu şüphesiyle sorgulananların ve hatta bizzat darbeci olup işkence ile sorgulananların travmalarını çalışacak bir oluşumu nasıl organize edebiliriz diye düşünmek gerekirdi. Bu öncelik sağlandıktan sonra da mevcut koşulların toplumsal kutuplaşmayı azaltan bir dinamiğe evrilmesinin mümkün olup olmadığı düşünülebilirdi. Gelin görün ki şartlar henüz normal değil ve bu organizasyon bu boyutuyla hiç gerçekçi gözükmüyor. O zaman Türkiye Psikiyatri Derneği’nin darbe girişimine ilişkin basın açıklamasının son cümlesini hatırlayalım:
“…Hayatın bir an önce normal akışına dönmesi ve sağduyulu olmanın yaşanan acıların yarattığı olumsuz ruhsal etkilerin düzelmesine katkı sağlayacağı görüşümüzü kamuoyuyla paylaşıyoruz.
Bu süreçte yaralananlara acil şifalar, hayatını kaybedenlerin yakınlarına da sabır diliyorum. Hepimize geçmiş olsun.”
*Kaynak: U.S. Department of Health and Human Services. Mental Health Response to Mass Violence and Terrorism: A Field Guide. DHHS Pub. No. SMA 4025. Rockville, MD: Center for Mental Health Services, Substance Abuse and Mental Health Services Administration, 2005.