Yazımızın başlığı bir kitap adıdır. İlkin şunu söylemek isterim; o, sıradan bir kitap değildir. Çünkü o, “bu zamanda böyle de bir insan var mı/olur mu?” dedirten/dedirtecek adam gibi bir adamı anlatan kuvvetli bir eserdir… Kitabın içindekiler bölümüne baktığımızda şunları görüyoruz: Yayına hazırlayanın Önsözü; Bölüm I. Kendi Dilinden Yaşamı ve Düşünceleri; Bölüm II. Dostlarının Kaleminden Kemal Kelleci(70 Kişi); Bölüm III. Kriter Dergisi Röportajı; Bölüm IV. Kelleci Sözlüğü ve Deyimleri; Bölüm V. Hayatına İlişkin Çeşitli Görseller; İndeks.(*)
Kitapta benim de bir yazım bulunduğu için, Kelleci hakkında burada fazla bir şey söylemek istemiyorum. Şu anda gerçekten yazılması gereken bir kitaptan söz ediyoruz. Bu çok değerli kitabın ortaya çıkmasında emeği geçen herkesi tebrik ediyorum, çünkü onlar büyük bir iş yaptılar. Allah kendilerinden razı olsun. İyi ve güzel işler yapıp hayırlı eserler bırakan insanlar, elbette öldükten sonra anılmalı, bıraktıkları tecrübelerden yararlanılmalıdır. Fakat kişinin, yaşarken, yaptığı hayırlı işler/salih ameller nedeniyle çeşitli şekillerde onurlandırılması, ayrı ve çok değerli bir davranış olup başlı başına güzel bir iştir. Bu anlamda Kemal Kelleci mutlu olmuştur ve bunu hak etti diye düşünüyorum… Şimdi sözü, kitapta yazısı bulunan 70 kişiden bazılarının yazılarından seçtiklerime bırakıyorum. Okuyup görelim; Kemal Kelleci için neler söylemişler? Alıntıların sonundaki sayılar, metnin kitapta bulunduğu sayfa numaralarıdır. Okumada kopukluk olmasın diye alıntı yaptığım yazıların yazarlarının adlarını yazmamayı uygun gördüm. Yazı, aforizmalar tadı verecek diye umuyorum.
“Yeri gelmişken bir genel değerlendirme yaparak diyebilirim ki, biz Büyük Doğu’dan Diriliş’ e aktık, sonra da Diriliş’ ten Kur’an’a geldik. Bize çok faydası oldu Sezai Ağabeyin.” 48
Söyleşide bir soru:
“Kur’an’ı anlamaya ve anladığınızı aktarmaya yönelik çalışmalarınızın fikri mücadele sürecinizde en önemli yeri tuttuğunu ve bu çerçevede meal çalışmalarına yoğunlaştığınızı biliyoruz. “Kur’an’a geliş” sürecini bize biraz ayrıntılı anlatabilir misiniz?” 48
“Eski edep lisanındaki isim söylememe Kemal Kelleci’de de yerini bulmuştur. İsminizi söylemeye başladıysa artık onun yanında bir merdiven kat etmişiniz demektir. Yoksa adınız ya “enişte” ya da “bizim kız” olarak yıllarca devam eder.”140
“Bugün, yüzlerce meal hazırlanmışsa, her evde birden çok Kur’an Meali varsa, Kur’an dersleri ilköğretim ve lisede seçmeli ders olarak okutulmaya başlandıysa, Kur’an’ı anlamaktan korkulmuyorsa, bütün bunlar bir hayal olmaktan çıkıp gerçekleştiyse, Kemal Kelleci’nin bunun oluşumundaki çabalarını yadsımamak gerekir.”140
“Hikmet Zeyveli’ye bir şekilde düşüncesi sorulduğunda şuna benzer konuştuğunu hatırlıyorum: “Hep tefsir, hadis, fıkıh usulleri yani Kur’an hakkında yazılanları okuyup duruyorsunuz! Ama Kur’a’ı okumuyorsunuz! Siz önce baştan sona Kur’an’ı bir okuyun da bir karar verin. Bu Kitap Allah’ın kitabı mı, değil mi?” deyince orada bulunan biri sordu: “Var mı doğru düzgün bir meal?” Yanıt daha da bir uyarıcıydı: “Aklınız var ya! Allah çelişkisiz bir Kitap diyor, bakın bakalım var mı bir çelişki? Var ise o Allah’tan değil! Ya senin anlayışında ya da çeviride sorun vardır!” Böylece basit ve sade ölçütünü de ortaya koyuyordu.” 159
“Kelleci’nin “Evet, biz Kur’an diyoruz!” söylemi karşısında, üzerimize yapıştırılmak istenen “Mealcilik” yaftasıyla karşı karşıya kaldık. Anlaşılsın ve dahi yaşansın diye indirilen Kur’an’ı ana dili farklı olanlar anlamak istediklerinde mealden veya çevirilerden başka nereden okuyacaklardı? Üstelik Kur’an’ı anlamak için okuyanlar “samimi” iseler, bu yaftayı hiç hak etmiyorlardı. Çünkü Resulullah bir kere esası belirlemişti; “Din samimiyettir = ed-dinu nasihun.” “174
“Hocam, Kemal Kelleci ağabeyin evinde kalıyorum, benden başka bir de zenci ve yabancı Şerif Ali var, her şey çok güzel, Allah’a şükürler olsun, şimdilik orada idare edeceğim.” 191
“Bir kişi hakkında ya yazdıkları üzerinden ya da yaşadıkları üzerinden konuşulabilir.”201
“Sabrın gerçek anlamının direniş olduğunu siz öğrettiniz bizlere… Teşekkürler efendim. Yolunuz açık olsun, Rabbimiz sizden sonsuz hoşnut olsun!” 213
“Allah razı olsun Kemal Abiden. Anadolu’ya sırtında tefsir taşıyan adam… Onun bu gayret ve çabalarını, fedakârlıklarını düşününce kendimden utanıyorum.”219
“Üstat ne diyor?
İnsandır sanıyordum mukaddes yüke hamal,
Hamallık ki, sonunda ne rütbe var, ne de mal!”223
“Önce biz, yürüyen, yaşayan Kur’an olmalıyız diye düşünüyorum.”231
“Gençleri kıskandıran heyecanında en ufak bir azalma, eksilme yok. Yine içinde kitaplar olan askılı çantasını omzuna atıp uzun saçlarını savura savura yarınlara, o hiç bitmeyen, bitmeyecek olan umutlara, umutlarla buluşmaya gidiyor. Yani gençlere. Bizim kızlara. Eniştelere. Onlara umut taşıyor, onlardan umut devşiriyor yeniden yeniden.”235”
“Babam Kemal Kelleci, çocukluğumdan orta yaşlılığımı idrak ettiğim günümüze kadar yaptıklarıyla ve yapmadıkları ile hayatım üzerinde derin izler bırakmış bir insandır. Çocukluk döneminden başlayarak ilk gençlik dönemleri de dâhil olmak üzere bizimle yoğun olarak annemiz ilgilenmiştir. Daha sonraki dönemlerde babamın yönlendirmeleri söz konusudur. Yukarıda bahsettiğim ilk dönemlerde babam bizim için gerçekten de, kız kardeşimin, kapıya gelen ama bir ay kadar gözaltında tutulduğu için tanıyamadığı babam için söylediği “Anne, kapıda yabancı bir adam var!” konumundadır. Bir başka deyişle “kapıdaki yabancı” dır.”260
“Büyük sosyologumuz Cemil Meriç “Bir Babanın Şikâyetleri” adlı denemesinde “Çocuklarım her şey olabilirlerdi, gergedan olmayı tercih ediyorlar. Öyle boğazımı sıkıyor ki bu düşünce! Saraydan ahıra kaçış. Ne yapabilirim Allah’ım! Ne yapabilirim! Anlayamıyormuşum. Evet anlayamıyorum. Ve anlatamıyorum.” İfadeleri ile ebeveynlerin nasıl bir açmaza düştüklerine çok çarpıcı bir misal oluyordu. 274
“Gençliğin kartal yavruları gibi kursaktan yani birebir ve doğrudan ana kaynaktan beslenmesi önemliydi. Çöplükten beslenme gençlik zihinsel obez oluyordu. Ayın güneşi tilavet etmesi gibi gençliğin de ışığını doğrudan, Kur’an’dan almasının en doğru yol olduğunda ısrar ediyordu. Gençlere “Hayat geç kalanı affetmez, Arapça dilini öğreninceye kadar Kur’an’ı Kerim meali üzerinden yürüyün!” diyordu.”275, 276
“Okumazsanız kuzu kalırsınız, koç olamazsınız.” 293
“Gadamer; “Hareket eden kişi için, ufuk değişir!” 310
“Soruyorum: Peki neden Sezai Karakoç okuyorsun abi?” Cevap: Sezai Karakoç, bir tez avcısı ama daha çok şiirin içindeki vehmin akıl üzerine hâkim gözüdür.”310
“Sayın Kemal Kelleci’yi anlatmak, gerçekten zor bir iştir. Kimi dostluklar vardır ki, nasıl başladığı bilinilemez. Sanki hep süregelmiş bir dostluktur bu dostluk. Sayın kardeşim Kemal Kelleci’yle olan dostluğum da böylesi bir dostluktur. Kemal Kelleci çok vefalı, çok özverili bir insandır. Hayatı, hemen hemen, herkese yardımcı olmakla geçmiştir. Özellikle, yoksul öğrencilere yardımcı olabilmekte, onlara burs bulabilmek için çaba göstermekte, eşine az rastlanabilir bir kişiliktir. Bu çabaları, girişimleri destansıdır. Burs almaları için, kefil olduğu öğrencilerin, ödenmeyen kredilerin birçoğunu, kendisi ödemek zorunda kalmıştır. Soyu tükenen örnek insanlardan birisidir Kemal Kelleci. Çile çeken adamdır. Olağanüstü esprilidir. Kemal Kelleci, biz arkadaşları arasında, sınırsız bir sevgi çemberi içindedir. … Bir konuda hemen hüküm vermez, “Hele biraz düşüneyim” der. Kodomanlardan, hepimiz gibi gıcık aldığı doğrudur. İkbal hırsı asla olmamış, herkese kucak açmıştır. … Herkes kendi hayatının roman olduğunu söyler ya, dostum Kelleci’nin hayatı gerçekten bir romandır.”316, 317
“Hak verilmez, alınır. Siz malaklar gibi yatarken kimse size bir şey vermez.”324
“Hayat dediğiniz serüven pek çok tekrardan ibaret değil midir?”326
“Zihninde kurguladığı meal-tefsir ilişkileri! Tefsirden meale, mealden tefsire doğru evrilen zihni bir süreç.”336
“Zihni süratli çalışan, önüne çıkan bir hakikat karşısında da erken idrakler geliştiren birisi.”337
“Bütün mesele, bir şeye karşı bizim duyduğumuz açlığın şiddetinde gizli.”338
“””””””””””””””””””””””””””””””””””””
(*) Kapıdaki Yabancı Kemal Kelleci, Yayına Hazırlayan: Mehmet Ali Kelleci, Öncü Kitap, 1. Basım, 2014/Ankara
AdilMedya