Ak Parti’den bir dönem belediye başkanlığı yapmış olan bir arkadaş anlatmıştı. Ak Parti, kendisinin belediye başkanı adaylığı teklifi götürdüğü ismi açıklamaz, başka bir isim açıklar. Aday açıklama toplantısında, ismi açıklanmayan aday mikrofona davet edilir. Amaç gönlünü almak ve önünü kesmektir; fakat aday çok kızgındır. Kendisinden beklenen konuşmayı yapmaz. Olayı anlatır ve konuşmasını şu cümle ile bitirir: “Kalkınmanızı bilmem ama adaletinizin…”
Hem işletme, hem de okul olan bir kurumda çalıştığım yıllardı. Aynı işi yapan işçi, memurdan neredeyse üç kat fazla kazanıyordu. Memur Mustafa meydanda yüzük satar, işçi Faik yer içer bitiremezdi. Nöbetçi olduğum bir gün işçi Faik, nöbeti memur Mustafa’dan devralmak için, akşam dokuzda geldi. Geç kaldığı için özürler diliyordu. Meğer akşamın sekizini sabahın sekizi sanmış.
İşçi Faik sadece memurdan değil, öğretmenden, mühendisten hatta okul müdüründen fazla kazanıyordu. Bunun bariz bir haksızlık olduğuna şüphe yoktu; ama nedeni ne olabilirdi acaba? Ben böyle şeylerin sorumsuzlukla açıklanabileceğine o zaman bile inanmazdım, planlı olduğunu düşünürdüm. Ücret dengesi memur lehine olsaydı bu durum, “Sen çalışırken o, okullarda dirsek çürütüyordu.” şeklinde açıklanabilirdi. Kahredici dengesizlik, arkasında hain bir oyun olduğunu gösteriyordu: “Kürt-Türk, yetmedi Alevi-Sünni, yetmedi Kemalist-İslamcı, yetmedi işçi ve memur… Hepsi birbirine düşman olsun!” diyen bir İngiliz oyunu.
Bizim parti hükümet olduğunda, “Eşit işe eşit ücret” verecek bu zulmü ortadan kaldıracaktı. Hükümet oldular; ancak adaletsizlik hala sürmekteydi. Bunun anlaşılabilir bir sebebi vardı. Şöyle düşünüyordum: “Hükümet oldular; ama iktidar olamadılar. Ergenekon Ak Parti’ye iş yaptırmıyor, başarılı olmasını istemiyor.”
Ne var ki bu gerekçe kalkalı da yıllar oldu; ama zulüm hala devam ediyor. İşçi, memurdan fazla kazanıyor. Üç kat emekli ikramiyesi alıyor ve emekli maaşı daha fazla. Nedenini de şöyle açıklıyorlar: “Fazla prim yatırdı.” Bu gerekçe bana, rahmetli Erbakan’ın bir sözünü hatırlatıyor: “Birinci suçunu ikinci suçuna gerekçe yapmak”
Demek ki Ak Parti’nin adalet ve zulüm gibi bir sorunu yokmuş. Demek ki her şey iktidar içinmiş.
Kim bilir belki de İngiliz oyunu devam ediyordur. Kim bilir belki de Ak Parti İngiliz (İkinci cihan harbinden sonra yerini alan A.B.D.) ipine dolanmıştır. Kim bilir…
Bahsettiğim eski başkan, şimdi üst düzey bir belediye görevlisi. Konu açılınca şöyle dedi: “Galiba haklısınız. Bizde bir çaycı, mesailerle dört bin dört yüz alıyor. Ben yedi yirmi dört çalışıyorum, üç bin üç yüz alamıyorum.”
İnşallah bir gün bu Ak Partili arkadaş mikrofona çağırıldığında: “Kalkınmanızı bilmem ama adaletinizin…” demez.