Marmara denizinin kurulmuş biri yeni iki tersane… Tuzla ve Yalova… İş cinayetleri ve taşeron çalışmayla gündeme gelen Tuzla’ya göre “genişliğiyle” alternatif olarak gösterilen Yalova tersanelerinin “kaderi” Tuzla’dan farklı çıkmadı.
Bölgede, sözleşmeye aykırı hareket edilerek, denize usule aykırı dolgu yapıldığı ve çevreye zarar verildiği gerekçesiyle dolgu imar planının Danıştay tarafından iki kez iptal edilmesine ve üç kez yürütmesi durdurulmasına rağmen hiçbir adım atılmadı. 5 Haziran 2008’de, iptal edilen dolgu imar planı ile ilave iskele planı birleştirilip yeni bir plan gibi onaylandı ve faaliyete devam edildi. Ancak bu karar alınırken, iddiaya göre, ilgili hiçbir kurumun görüşü alınmadı. Ayrıca metrekaresi 1.5 TL gibi sembolik bir ücret karşılığı işverenlere verilen tersane arazileri, milyon dolarlarla el değiştirdi.
Altınova’daki yeni tersane bölgesinde, iş müfettişleri Selçuk Karamalak ve Orhan Bakmaz’ın aksi yöndeki raporlarına rağmen ‘taşeron uygulamasına’ devam edildiği, üstelik tek tek eksikleri belirlenen işverenler yerine müfettişlere ‘uyarı’ cezası verildiği de ortaya çıktı.
Çalışma Bakanlığı müfettişleri Karamalak ve Bakmaz’ın teftiş raporuna göre ilk listede yer alan 42 şirketten yüzde 40’ı arazisini devretti. Yeni şirketler 29 yıllık anlaşmaları 49 yıla çıkardı. Tersane sahipleri arasında AKP’li Çevre ve Orman eski Bakanı Osman Pepe’nin üç oğlu da var.
FARK NE?
Peki Yalova ve Tuzla arasındaki fark ne? Ya da benzerlikleri ne? Yalova gerçekten alternatif mi? Yüzde 10 kapasite ile çalışan Yalova’nın “kaderi”, 134 tersane işçisine mezar olan Tuzla’yla aynı mı? Uzmanlar, işçiler, sendikacılar Tuzla ve Yalova’yı anlatıyor.
İŞ KANUNU HER GÜN İHLAL EDİLİYOR
Bilgi Üniversitesi Araştırma görevlisi Aslı Odman şöyle diyor: “Tuzla ile Yalova arasında fark yok. Değişmeyen şey, halen İş Kanunu’nun 2. maddesine aykırı bir şekilde parçalanmış taşeronlarla üretim yapılması.
Şimdi Tuzla’dan taşeron şirketler Yalova’ya geçiyorlar. Orada taşeronluk yapanların büyük çoğunluğu birikimini Tuzla’da yapmış. Yani Yalova’da hiçbir şeyin değişmeyeceği belli idi. Orada hazırlanmış İDO iskelesi var, Tuzla-Yalova arasında hizmet vermesi düşünülüyor. Bu doğrudan bir işçi transferi, taşeron transferi anlamına geliyor. Yani bütün emek rejiminin transferi anlamına gelecek. İskele henüz açılmadı ama o iskelenin varlığı bile iki çalışma tarzının, ölümlere yol açan taşeronlu ölüm tarzının birbirine eklemleneceğini gösteriyordu.”
Odman, taşeronlarla birlikte yapılan işlerde iş güvenliğini sağlamanın mümkün olmadığını belirtiyor, şöyle diyor: “Bu ne Tuzla’da mümkündü ne de Yalova’da mümkün. Ne kadar geniş olursa olsun, 50 tane taşeronun çalıştığı iş alanında iş güvenliğinin koordinasyonu resmen işveren yapmak zorunda olsa bile fiilen mümkün olmuyor. O yüzden Limter-İş’in söylediği ‘yasa uygulansın’ oldu hatırlarsanız. 2. madde uygulansın. Yani asıl işi kadrolu eleman yapsın. İşte eğitimsiz, kemer takmıyorlar, baret giymiyorlar denildi. Bu işin işverende bittiğinin ve her gün İş Kanunu’nun ihlal edildiğinin altına çizmek gerekiyor. Bu sadece bir yasanın uygulanması değil, işçilerin hayatlarının korunması anlamına geliyor.”
YASAL KÖLELİK
Hüseyin Atabiy. Hem Tuzla hem de Yalova’da çalışmış bir tersane işçisi. Kendi deyimiyle Yalova’da “yasal kölelik” yaşanıyor. Atabey, tersaneler bölgesinin açılması ile iş alanı sınırlı olan Yalova’da yeni bir iş sahası açıldığını belirtiyor. “Ama” diyor ve şöyle devam ediyor:
“Çok kötü koşullarda. Örnek veriyorum; bir tersanede inşaatı daha bitmeden gemi yapımına başlandı. Tuzla tersanesinden gelen şirketlerin bir bölüm inşaatıyla birlikte gemi yapmaya başladılar. Tuzla’da taşeronluk bile yapamayacak kişiler, Yalova’ya getirildi. BUralarda İş Kanunu değil de işverenin belirlediği şartlar belirleyici oluyordu. Çalışma süresi 7,5 saat, burada 8,5 saat çalışılıyor. Sosyal hakların çok büyük kısmı verilmiyor. Kesinlikle sigortalar ödenmiyor. Fazla mesai yaptırılıyor.”
MESAİ DIŞI İŞ KAZASI
İnşaatlarla birlikte açıldığı ilk haftada bir kişinin öldüğünü söyleyen Atabey, “İş kazaları devam etti. Ancak bunlar çok güzel örtbas edildi. Hastaneye götürülüyor, rapor tutulmuyor. Kendi yaşadığım bir olayı anlatayım: Arkadaşımla birlikte çalışıyoruz. Elektrik çarptı, kalbi durdu. Toprağa çıkardım, suni teneffüs yapmaya çalıştım. Yarım saatte üç defa kalbi çalıştı, tekrar durdu. Götürdük hastaneye, patron bizi geri gönderiyor. Orada bir rapor tutturuyor, ‘Mesai saati dışında çalışmasından dolayı böyle bir iş kazası geçirmiştir'” diyor.
BURADAKİ SİSTEM BU!
Atabey, birkaç kere Çalışma Müdürlüğü’ne şikayet için gittiklerini kaydediyor: “Çalışma Bölge Müdürlüğü’ne yazı yazdık. 1 yıl sonra cevap geldi. Çağırıyorlar, işverenle birlikte ama. Müfettiş, arkadaşımıza şöyle diyor: “Buradaki sistem bu.” Yani çalışma şartları çok ilkel. Ben bunun adını yasal kölelik koydum. Buradaki taşeronlar hükümetin elinde. AKP’ye yakın olmayan bir taşeron iş yapamıyor. Her yerden bağlamışlar. SSK İl Müdürlüğü’ne şikayete gidin, incelemeye gitmiyorlar. ‘Ne gereği var’ diyorlar.”
ÜÇ FARK VAR
Limter-İş Sendikası Genel Başkanı Kanber Saygılı ise iki tersane arasında çok büyük farklar olmadığını ifade ediyor: “Üç fark var. Yalova tersaneleri çok geniş bir alana sahip. 4,5 km gibi bir sahil alanına sahip. İkincisi, Tuzla tersanelerini 46 patronun bir araya geldiği GİSBİR diye bir dernek yönetiyor. Yalova’yı 42 patronun oluşturduğu Anonim Şirket yönetiyor. Küçük bir fark daha; Yalova biraz da gözden ırak. Bunlar dışında Tuzla ile Yalova’da hiçbir fark söz konusu değil.”
Saygılı, başta taşeronluk sistemi olmak üzere Tuzla’daki sistemin Yalova’ya götürüldüğünü belirtiyor, “Yalova’da 2008 yılından bugüne kadar 4 arkadaşımız can verdi. Bu arkadaşlarımız elektrik çarpması, yüksekten düşme ve cisim çarpması sonucu öldü. Tuzla’da ölümler bu nedenlerden yaşanıyor. Yalova’da sadece patlama olmadı. Maalesef ki, önümüzdeki günlerde orada da patlama olacak” diyor.