Ali Şeriati,1973’lü yılların İran’ında, o yıllarda esaslı bir kültür ocağı işlevi gördüğü anlaşılan “Hüseyniye-i İrşad adlı merkezin salonunda, Dine karşı Din ( Mezhep aleyhi mezhep) konulu konferansına başladığında salondan “ Ne diyor bu adam” sesleri yükselmeye başlar.
Dindarlık ikliminin bitki örtüsü türban değildir!
Çünkü Şeriati’nin sarf ettiği cümleler yenilir yutulur cinsten değildir ortalama bir Müslüman dindarın zihnini allak bullak edecek sözlerdir. Şöyle demektedir:
“19. Yüzyılda söylenmiş olan şu söz doğrudur: Din halk kitlelerinin afyonudur. Böylece halk, ahiret ümidi ile dünyadaki mutsuzluk ve yoksulluğa katlanır. Toplumda olan her şeyin ilahi irade ile gerçekleştiğini;dolayısıyla da statükoyu da değiştirmek ve halkın durumunu iyileştirmek için çalışmanın Tanrı’nın iradesine karşı çıkmak demek olduğunu telkin eden din halkın afyonu demektir. 18- 19 yüzyıl bilginlerinin şu sözü de doğrudur: Din, insanların bilimsel nedenler karşısındaki bilgisizliklerinin ürünüdür. Yine, şu söz de doğrudur: Din, halkın evham , boş ve kurutuntudan ileri gelen korkusunun ürünüdür. Ve şu söz de: Din, feodal dönemin ayrıcalıklarının ve ayrımcılığının, servet sahipliği ve yoksulluk biçiminde beliren iktisadi ilişkilerin ürünüdür. ( Dine karşı din s 40-41)
Bu durumda sorulacak soru şu Devrimci Tevhid dini mi Statükocu Şirk dini mi Hangi Din? Bu sözleri 80’li yıllarda duymaya başlayan Türkiye Dindarlığı, Şeriati’yi itikadı bozuk, solcu, komünist ilan etmekte gecikmedi.
Şimdi Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez ki bana göre gelmiş geçmiş en devrimci dil sahibi adamdır. Dinin afyon yüzünün ne kadar boca edildiğini Görmez’den gelmeyerek dinin değişime açık yüzünün halk tabanında da sorgulanmasını sağlayarak yeni bir soluk kazandırmıştır. Bravo seviyorum ben bu adamı. İzmir ziyareti sırasında sarf ettiği sözler taze ahkam kesiciler tarafından yanlış anlaşıldı. Her doğrunun kaderi üç maymunun giyotininden yanlışlıkla kesilerek budanır. Bilirsiniz. Mehmet Görmez İzmir’ de olacak din görevlilerinin irfan sahibi olması gerektiğini söylerken İzmir’in imana gelişini değil bu şehrin sosyolojik yapısının göz önünde bulundurulması gerektiğini söylemiştir.
Kusura bakmayın da yıllarca camilerin hutbe kürsülerinde vallahi yanacaksınız billahi yanacaksınız diye cehennemde cayırtı egzersizlerini halkın gözüne sokan bilinçsiz adamların hutbesini değil muhit manifestosunu dinledik. Mehmet Görmez gözlemlediğim kadarıyla bunu değiştirmeye çalışıyor. Din camiden çıkıp sokağın ve dünyanın değişimine avludan sıçrayış yapmakla kendini tamamlayamaz.
Benim söylemeye çalıştığım da bu. Sadece ahiret ve ölüm fenomeni olarak uzatmalı uhrevi işler silsilesini devam ettirmek için algılanan dini, her zihne her ruha taşımak taşeron bir cihat algısıyla değil irfan sahibi insanlarla sağlanabilir.
Benim dedem de abdest birikimcisiydi, ninem secde de uyurdu ayakları sadece muhit dindarlığına özgü Türkiye vecizi olarak kalacak.
CHP’li bir milletvekili de durumdan helal vazife çıkarıp “İmanometreniz mi var demiyor mu? Doğru siz kafa tası boyutları ölçmekle dinden ölçü almayı karıştırdınız haklısınız. Kafatası yanında bu kadar sığ yorumlar da siyasetinizin promosyonu olsa gerek. İlahi..
(Haber7)