The Guardian, Türkiye’nin İsveç’in NATO üyeliğini onaylaması sonrasında ülkedeki Kürtlerin durumunu mercek altına aldı. Haberde İsveçli Kürtler üzerindeki baskının arttığı vurgulandı, Kürt yazar Kurdo Baksi “Hiç bu kadar zor bir dönem yaşamadım” dedi.
İngiliz gazetesi The Guardian, Türkiye‘nin İsveç’in NATO üyeliğini uzun pazarlıklar sonrasında onaylamasıyla eş zamanlı olarak ülkedeki Kürt nüfus üzerindeki baskının arttığını yazdı. “‘Artık güvende değiliz’: İsveç’in Kürt nüfusu, NATO anlaşmasıyla gözden çıkarılmaktan korkuyor” başlıklı haberde, “İsveç’teki hatırı sayılır Kürt nüfus, Türkiye’nin NATO onayının bedeli olarak eylem talep etmesinin ardından artan bir baskının işaretlerini görüyor” denildi.
“Recep Tayyip Erdoğan İsveç’in NATO üyeliğini geçen ayın sonlarında nihayet imzaladığında Stockholm’den Washighton DC’ye, rahat bir nefes alındı” diyen The Guardian şöyle devam etti:
“Fakat siyasi liderler bu ilerlemeye kadeh kaldırırken, İsveç’teki bir topluluğun ruh hali kutlamadan çok uzak. Ülkenin epey büyük Kürt nüfusunun üyeleri, Stockholm’ün diplomatik başarısının kendileri pahasına geldiğini ve İsveç devleti tarafından sistematik olarak hedef alındıklarını hissettiklerini söylüyor.”
‘ONLARCA MASUM İNSANIN OTURMA İZİNLERİ SONLANDIRILDI’
İsveç’e çocukluğunda göç etmiş olan önde gelen ırkçılık karşıtı aktivisti, Olof Palme Barış Ödüllü Kürt gazeteci Kurdo Baksi, gazete ile söyleşisinde “İsveç’te şu anki kadar zor bir dönemi hiç yaşamadım” dedi. Baksi, ülkede yaşayan 50 bin ila 100 bin Kürdün “İsveç hükümetinin Erdoğan’ı tatmin etme girişimlerinden” olumsuz etkilendiğini söyledi.
The Guardian gazetesi, “Bazıları, İsveçli yetkililerin Erdoğan’ı kazanma çabasıyla İsveç’te yaşayan Kürtler üzerindeki gözetimini artırdığını, iltica talebinde bulunanların iç güvenlik polisi Säpo tarafından soruşturmaya tabi tutulduğunu ve Kürt yardım kuruluşlarının banka hesaplarının kapatıldığını söylüyor. Onlarca masum insanın oturma izinlerine son verildiğine dair haberler de var” ifadelerini kullandı.
‘OLOF PALME SUİKASTI SONRASI GİBİ’
Baksi de, oturma izinlerine son verilmesi için Säpo tarafından göçmenlik ofisine güvenlik bildiriminde bulunulan 42 Kürdün kendisiyle temas kurduğunu anlattı. Bu tür yüzlerce vaka yaşandığına inandığını anlatan Kürt yazar, “Bu kişilerin suç işlediğinden şüphelenilmiyor ancak Säpo, onların ‘olası terör faaliyetlerine’ karışan ve İsveç vatandaşlığına sahip kişilerle evli olduğunu ileri sürüyor. Säpo’nun teorisine göre, eğer böyle bir insanla yaşıyorsanız bir teröristi desteklemiş oluyorsunuz” dedi. Baksi, mevcut atmosferin eski İsveç başbakanı Olof Palme’nin 1986’da öldürüldüğü dönemi hatırlattığını söyledi.
‘KÜRTÇE RADYONUN KAPANMASININ ZAMANLAMASI TALİHSİZ’
The Guardian, İsveç Radyosu’nun “tasarruf tedbirleri” gerekçesiyle Rusça ve Tigrinya dilinin yanı sıra Kürtçe yayın yapan servisini 1 Nisan’da kapatma kararında “talihsiz bir zamanlama” olduğunu da vurguladı. Haberde, “Birçok İsveçli Kürt, bunun Türkiye’yi tatmin etmek adına kendilerini engelleme yönündeki aha geniş kapsamlı bir operasyonun parçası olduğuna inanıyor” denildi.
‘KÜRT DİASPORASININ KURUMLARINI ADIM ADIM KAPATIYORLAR’
İsmi CK olarak verilen 35 yaşındaki yüksek lisans öğrencisi de, PKK ile bağlantılı olduğu iddiasıyla Türkiye’de dokuz ay tutuklu kaldıktan sonra İsveç’e sığınma talebinde bulunduğunu, başvurusunun beş yıldır işleme alınmadığını anlattı. Türkiye’de kendisine yöneltilen suçlamayı kesin bir dille reddeden CK, Säpo’nun iltica başvurusunda bulunan Kürtlere yönelik soruşturmalarının yeni olmadığını ama NATO süreciyle daha yaygın hale geldiğini savundu. Kürt Kızılayı’nın İsveç’teki banka hesaplarının kapatılmasına da atıf yapan CK, “İsveç’teki Kürt diasporasının kurumlarını adım adım kapatıyorlar. Bu yüzde 100 olarak Türkiye’nin İsveç’le görüşmesiyle ilgili” dedi.
İRANLI KÜRT VEKİLDEN ELEŞTİRİ
NATO sürecindeki çıkışlarıyla tanınan eski İsveçli Kürt milletvekili Amineh Kakabaveh ise “Dünyanın en demokratik ülkesi olan İsveç, en diktatoryal ülkelerden birine yöneldi” eleştirisi getirdi. İranlı bir Kürt olan Kakabaveh, ülkedeki Kürtlerin birçoğunun mevcut atmosfer hakkında konuşmaktan çekindiğini söyleyerek “İsveç’te her zaman değerlerden, insan haklarından, göçmen veya sığınmacıların güvenliğinden bahsederiz ama artık güvende değiller” dedi.
KÜRT RESTROANI SAHİBİ RUZER: ARTIK İSVEÇ’İN DE SİYASİ GÜNDEMİ VAR
Stockholm’ün Hammarby Sjöstad mahallesindeki bir Kürt restoranının sahibi olan 60 yaşındaki Cihanê Ruzer de, İsveç’te kendini güvende hissettiğini fakat 1996’da Türkiye’den taşındığı ülkenin NATO’ya başvurusundan sonra önemli bir değişim geçirdiği yorumunu yaptı: “Buraya geldim çünkü İsveç’in insan haklarını savunan ülkeler arasında olduğunu biliyordum. Ne yazık ki İsveç de bu çizgiyi terk ederek siyasi bir gündemi olan ülkelere yöneldi.”
SÄPO’DAN SUÇLAMALARA RET
Säpo’nun bir sözcüsü ise The Guardian’a yaptığı açıklamada suçlamaları reddetti. Sözcü şunları söyledi:
“Güvenlik servisi, İsveç’in güvenliğine yönelik tehditlere karşı koymak ve bunları önlemek için sürekli çalışıyor. İsveç’in NATO başvurusundan önce de böyleydi, hâlâ da öyle. Bir güvenlik teşkilatı olarak belirli azınlıkları, etnik grupları veya diğer grupları hedef almıyoruz. Güvenlik teşkilatının çalışmaları, İsveç’in güvenliğine tehdit oluşturan veya oluşturabilecek kişileri hedef alır. Teşkilatın çalışmaları kapsamında AB veya BM gibi uluslararası kuruluşlar tarafından terör örgütü olarak nitelendirilen örgütlerin faaliyetlerini de hedef alıyoruz. Bu örgütlerden biri de PKK’dir.”
GÖÇ KURUMU: SİYASİ SÜREÇLE İLGİSİ YOK
İsveç göç kurumu da oturma izni iptallerinin siyasi gerekçelerle gerçekleştiği suçlamasını reddederek, sığınma veya vatandaşlık başvuruları gibi vakaların mevcut mevzuata göre incelendiğini savundu. Kurumun sözcüsü, “Bunun siyasi süreçle hiçbir ilgisi yok” dedi. (DIŞ HABERLER)