Karikatürist ve aktivist Kianoush Ramezani, ülkesinden uzakta yaşayan birçok İranlı sanatçıdan biri. Tehdit ve baskıdan kaçıp Paris’te yaşamını sürdüren Ramezani, Paris katliamıyla ilgili “Radikal İslamcı terörün nasıl işlediğini bilen birisi olarak yaşananlara şaşırmadım. Fransız toplumunda terör eylemlerine yönelik masumane bir tedbirsizlik mevcut. Çünkü radikal İslamcı terörle ilgili bilgisizler” diyor.
1973 doğumlu Kianoush Ramezani, 2009 seçimleri öncesine dek İran’da yaşayan ve burada karikatürler çizen bir sanatçı. Birçok karikatürü The Guardian, Arte, Courrier International gibi yayın organlarında yayınlanan Ramezani, ayrıca İran İnsan Hakları organizasyonu için de çalışan bir isim. 2013 yılından bu yana United Sketches adlı bir organizasyonun kurucluğunu ve başkanlığını üstlenen Ramezani, bu organizasyon dahilinde sürgündeki başka sanatçılarla dayanışma içinde. United Skecthes’i bir nevi ülke olarak tanımlarsak, bu yapı dahilinde 31 farklı ülkeden kültür elçileri olarak sanatçılar yer alıyor ve düşünce özgürlüğü, insanları hakları alanında kendi ülkerinden sanatçılara destek olmaya çabalıyorlar. Ramezani, Paris saldırılarının olduğu sırada Berlin’de Interfilm Kısa Film Festivali kapsamında jüri üyesiydi ve kendisiyle hem Paris’te yaşananlar üzerine, hem de kendi deneyimleri üzerine konuşma şansımız oldu.
Sürgündeki her sanatçının farklı bir hikayesi var. Ancak 2009 seçimleri yakın dönem için önemli bir kırılma noktası. İran’ı neden terk etme gereği duydunuz? Sizi buna ne zorladı?
Aslında benim için durum 2006’dan beri gitgide kötüleşiyordu. Çünkü ABD merkezli uluslararası bir toplumsal destek projesine dahildim. Yani 2009 seçimlerinde yaşananlar ülkemi terk etmem için tek sebep değildi, ama bardağı taşıran son damlaydı, ülkemdeki atmosferin benim tahammül sınırlarımı aştığı günlerdi. Asla ülkemi terk etmeyi düşünmemiştim. Başka bir ülkede yaşamakla ilgili hiçbir planım yoktu. İran’da projeler yapmak istiyordum. Fakat daima gözlem altındaydım. Sindirme politikalarına maruz kaldım, tehditler aldım. 2009’daki seçimler insanların tek umudu haline gelmişti. Ama bana sorarsanız o umutları da çalındı. Ardından sessiz ve büyük bir protesto oldu. 3 milyon insan devrimden bu yana ilk kez sokaktaydı. Devlet bu durumdan çok korktu ve sert tepki verdi. İnsanlara işkenceler yaptılar, haksız yere tutukladılar, hatta öldürdüler. Artık İran’da tek seçeneğim kalmıştı. Ya bu işi bırakacağım ya da kendime otosansür uygulayarak yaşamaya devam edeceğim. Ben de bir karar verdim ve korkarak yaşayacağım ülkemden ayrıldım. İnsanlar ne düşünüyor bilmiyorum ama İran’da halkın önemli bir kısmının ruhunda her daim direniş ve kurallara karşı koyma güdüsü var. Özellikle de İslam rejimine karşı. Ama karşı koyma yöntemleri farklı. Şiddetten ve kargaşadan kaçınıyorlar. Çünkü vaktiyle meşum İslam Devrimi’ni yaşadılar. Ve bu İslam Devrimi’ni mümkün kılanın İslamcılar değil, maalesef kendi devrimlerini çaldıran solcular olduğunu biliyorlar. Haliyle yeni jenerasyon radikal, vahşi ve şiddete dayalı bir devrim istemiyor. Böyle bir devrime inanmıyorlar. Ben de bunu destekliyorum.
Yurtdışında yeni bir hayat kurarken ne gibi güçlükler yaşadınız?
Hayatım boyunca ne yaptıysam geride bırakmıştım, bu yeni ülkede, Fransa’da, kendimi ispat etmek yaratıcı olmak zorundayım. İlk yıl sokaklarda yaşadım farklı farklı evlerde misafir olarak kaldım. Fransa’da mülteciler ne yaşıyorsa onu yaşadım. Neyse ki bağlantılarım vardı. Sınır Tanımayan Gazeteciler başta olmak üzere sanatçı, altivist, gazeteci birçok dosttan yarıdm aldım. Bu bağlantılar bana yardımcı oldu. Hemen Fransızca öğrendim. Dil öğrenmemin de yardımını daha sonra gördüm. Böylelikle daha kolay oldu.
İranlı karikatüristlerle Avrupalı meslektaşlarınızı kıyaslar mısınız? Arada ne gibi farklılıklar var çalışma yöntemi açısından?
İranlı karikatüristlerle Avrupalı karikatüristler arasındaki en büyük fark tarz. Biz daima sansürün etrafından dolaşmak için görsel olarak kompleks karikatürler yaparız. Artistik olarak kendine has bir havası vardır ama aynı zamanda seni daima tatminsiz hissettirir. Çünkü tam olarak söylemek istediğini söyleyememişsindir. Avrupa’da daha sert ve provokatif karikatürler yapıyorlar. Ayrıca karikatürlerde çok fazla metin yer alıyor. Biz asla metin kullanmayız çünkü bir metinde söylemek istediğini söylemişsindir, geri dönüşü yoktur. Devlet sorgusunda reddedemezsin, ama resim her zaman başka türlü yorumlanabilir.
Paris’te yaşıyorsunuz. Son saldırılar sizi nasıl etkilediniz? Öğrendiğinizde ne düşündünüz?
Şok edici bir olay olsa da, beni şaşırttığını söyleyemem. Çünkü radikal islamcı zihniyeti tanıyorum. Fransız toplumunda terör eylemlerine yönelik masumane bir tedbirsizlik mevcut. Çünkü radikal islamcı terörle ilgili bilgisizler. Bu zihniyetin nasıl işlediğini bilmiyorlar. Charlie Hebdo olayları için de benzer bir hissiyat içindeydim. Onlara tehlikede olduklarını, radikal islamcıların hedefi olabileceklerini, dikkatli olmalarını söyledim. Ama nedense “Fransa’dayız burada bir şey yapamazlar” gibi bir hissiyatları vardı. Ve işin ilginç tarafı, Charlie Hebdo saldırılarından sonra gelişen büyük tepkilere rağmen olay hemen unutuldu. Halbuki sadece 10 ay geçti. Ve temel soru şu: Bu kadar büyük bir hadiseden sonra Fransız devleti neden önlem almadı? Şahsen kendimi Fransa’da da güvende hissetmiyorum.