Polonya asıllı İngiliz Gazeteci Ewa Jasiewicz, Gazze’ye yardım götüren filoda yer alanlardan biriydi. İsrail’in saldırısı sırasında ölümlerin yaşandığı Mavi Marmara gemisinin arkasındaki ‘Challenger 1’ gemisinde bulunan Ewa Jasiewicz Le Monde Diplomatique başta olmak üzere, Polish Edition, Özgür Gazze Hareketi gibi pek çok basın kuruluşunun da muhabirliğini yapıyor.
Kafilede hem gazeteci hem de aktivist olarak bulunduğunu belirten Ewa Jasiewicz, İsrail komandoları tarafından dövülmüş, hakarete uğramış ve silah kendisine doğrultulduğunda ise, ‘O an ölebileceğini düşünmüş’. 32 yaşındaki Deneyimli Muhabir Ewa Jasiewicz’in yaşadıklarını anlatırken zaman zaman gözleri doluyor. Ancak, ‘pişman değilim, yine giderim’ diye de özellikle vurguluyor.
Ewa Jasiewicz’e sorularımız ve verdiği yanıtlar şöyle:
Öncelikle geçmiş olsun. Gazze’ye yardım götüren filoda, yardım gönüllüleriyle birlikte gazeteciler, parlamenterler ve çeşitli kesimlerden temsilciler olduğunu biliyoruz. Siz gazeteci olarak mı, yoksa yardım gönüllüsü olarak mı katıldınız kafileye?
Hem gazeteci, hem de aktivist olarak. Yani ikisi birden.
İsrail askerleriyle ilk karşılaşma nasıl oldu ve hangi gemideydiniz?
Saldırı sırasında ölümlerin yaşandığı Mavi Marmara’nın hemen arkasındaki ‘Challenger 1’ gemisindeydim. Gemide benimle birlikte 16 kişi vardı. İngiltere, Hollanda, ABD, Almanya, Avustralya, Belçika, İrlanda, Filistin gibi pek çok ülkeden kişi vardı. Gemimizde iki de parlamenter bulunuyordu. Biri Sydney Morning Herald’ın muhabiriydi. Benim dışımda en az iki gazetecinin daha olduğunu hatırlıyorum. Kaptanımız da İngilizdi. İsrail Deniz Kuvvetleri’ne bağlı Zodiac botların süratle Mavi Marmara gemisine doğru yaklaştığını gördük. Yaklaşırken silah da kullanıyorlardı. Mavi Marmara’da bulunanlar, Zodiac botlardan gemiye çıkmaya çalışan İsrail askerlerine çöp gibi şeyler atarak, onların gemiye çıkmasını engellemeye çalıştılar önce. Biz de o arada, Mavi Marmara gemisinin kaptanını telefonla aradık ve onlara nasıl yardım edebileceğimizi sorduk. Mavi Marmara’nın kaptanı, “Siz sadece fotoğraf çekin ve yaşananları kamerayla kayıt altına almaya çalışın. Sonra da buradan bir an önce uzaklaşın. Kendinizi tehlikeye atmayın” dedi. Ardından İsrail askerlerinin gemiye helikopterlerden ateş ettiklerini gördük. Sonra da komandolar gemiye indiler.
Sizin gemide hiç Türk var mıydı?
Yoktu.
O an sizin geminize herhangi bir müdahale oldu mu?
O arada bize yöneldiler. Zodiaclar bize yönelince biz kaçmaya başladık. Bizim gemimiz onlardan daha hızlıydı. Ancak ne olduğunu anlayamadık, bir süre sonra gemimizin motorunda bir arıza meydana geldi. Daha sonra, arızanın motora bir müdahale ile gerçekleştiğini öğrendik. Bu nasıl oldu bilmiyoruz. Kuşkulu bir durumdu. Bu arıza nedeniyle hızımız kesilince, takip eden Zodiaclar bizi yakaladılar ve İsrail askerleri plastik mermilerle ateş ederek ve gaz bombası kullanarak gemiye daldılar. O an yaralananlar oldu. Onlara yardım etmemize bile izin vermediler. Gemimizi İsrail limanına çekmemiz için bizi zorladılar. Ben de, ‘Bu yaptığınız yasa dışı. Bize uluslararası sularda bu şekilde müdahale edemezsiniz ve biz sizin ülkenize böyle yasadışı bir biçimde gitmek istemiyoruz’ dedim.
Onlar nasıl tepki verdi?
İtiraz edince bir İsrail komandosu ayağındaki postalla yüzüme tekme attı. Yaralanmadım, ama beni sersemletti. O arada hepimize saldırıyor ve biz tepki gösterdikçe de hem dövüyor, hem de küfür ediyorlardı. ‘Ağzını, yüzünü si…rim’, ‘O, si…ğimin ağzını kapat’, ‘Si..ğimin pi.leri’ diye bağırıyorlardı. Sonra bizi gemideki odalara hapsettiler ve kaptanımızı da adeta rehin alarak gemimizi zorla limana götürdüler. Bizi gemiden indirirken, liman İsrail asker ve polisleriyle doluydu. Bizi onların nefretli bakışları arasında teşhir ederek götürdüler. Biliyorsunuz, böyle bir ‘teşhir’ uluslararası hukukta bir suçtur. Bunu onlara da söyledik.
Ewa, gemiye çıktıkların da plastik mermi ve silah kullandıklarını da söylemiştin. O silahlar size de doğrultuldu mu?
Evet öleceğimi düşündüğüm anlar oldu. İsrail askerlerinden birinin bana ateş etmesi an meselesiydi. O anda çok korktum ve öleceğimi düşündüm.
Sana silahı doğrultan İsrailli asker, senin gazeteci olduğunu biliyor muydu?
O an böyle bir ayrım hiç kimse için söz konusu değildi. Onlar sadece saldırıyor, küfrediyorlar ve işlerini yapıyorlardı. Biz, o gemide bulunanlar olarak hepimiz, onlar için sadece birer teröristtik.
Peki bunları yaşarken aklından hiç, ‘Benim burada ne işim var?’ gibi bir pişmanlık duygusu geçti mi?
Hayır, bugün yine aynı şeyi yaparım. Oradaki insanların yardıma ihtiyacı var. Bir adım atarken riskleri göze alırsınız ve bazen de o riskler realize olur. Öyle de oldu.
Daha önce başka benzer riskler yaşamış mıydın?
Evet. Örneğin, Gazze’de bin kişinin katledildiği bombardıman sırasında da oradaydım ve bombalar üzerimize yağıyordu. Aylarca Gazze’de kaldım o dönemde.
Limana çıkarıldıktan sonraki süreçte ne gibi muamelelerle karşılaştınız?
İsrail askerleri ve polislerinin bakışları arasında teşhir edilerek sahile çıkarılmamızdan sonra da, düşman ve terörist muamelesi orada da devam etti. Gözaltı öncesi tıbbi kontrolden geçirildik ve ardından da sorgulandık. İtirazlarımıza rağmen fotoğraflarımızı çektiler, bizi kameraya aldılar. Her anımızı görüntülediler. Birbirimizde konuşmamıza bile izin vermiyorlardı. Sadece bir kez telefonla konuşabildim ve İsrail’de gözaltında olduğumuzu söylerken gardiyan telefonu eliyle kapattı. Gözaltında bulunanların kendi ülkelerinin büyükelçileriyle telefonla görüşmelerine dahi izin verilmedi.
Türkiye’ye ne zaman getirildiniz?
Dün sabah (Perşembe). Ve sadece kendimizi getirebildik. Ben belki uzun kalabileceğimizi düşünerek, iki aylık kıyafet almıştım yanıma. Bu kıyafetlerin hepsine el koydular. Ayrıca iki cep telefonuma ve bilgisayarıma da el koydular. Yanımda 300 paund param vardı, İsrail askerleri onu da aldılar. Türkiye’ye beş parasız ve aç olarak döndüm.
Hoş geldin ve tekrar geçmiş olsun. Son olarak, bir gazeteci gözüyle, bu röportajda yer almasını istediğin, konuşurken atladığımız, sana enteresan gelen başka bir şey var mı?
Hayır, zaten bunların hepsi enteresan!
Fatih Polat- Evrensel