Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin’in sözlerinin ardından “gerici eğitim” tartışması sürerken cemaat ve tarikatların çok sayıda medresesi bulunuyor. Medreseler kanunen yasak olsa da bir denetleyen yok. Kaçak olarak faaliyette olan medreselerin bazılarında “hocalar” Diyanet tarafından belirleniyor. Hatta ödenekleri bile Diyanet’ten karşılanıyor. Binlerce çocuk, bu yapıların kıskacında karanlığa hapsediliyor.
Mustafa KÖMÜŞ
Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin’in “tarikat ve cemaatlerle protokollerin süreceğini” söylemesinin yankıları sürüyor. Tarikat ve cemaatlerle yapılan işbirliğiyle bu yapılar okullara yasal olarak girerken Kuran kursu adı altında faaliyet gösteren medreseler de dikkat çekici boyutta. Tarikat ve cemaatler, başta İstanbul ve Urfa olmak üzere ülkenin birçok noktasında açtıkları medreselerle çocuklara ulaşıyor. İktidarın kendilerine açtıkları alanda faaliyet gösteren cemaatler, bu yolla çocukları örgün eğitimden uzaklaştırıyor. Üstelik bu tarikat ve cemaatler “vakıf” adı altında çalışmalarını sürdürdükleri için hiçbir şekilde denetlenmiyor. Diyanet İşleri Başkanlığı ve Vakıflar Genel Müdürlüğü görevini yerine getirmediği için medreselerde olan çocuk sayısı bilinmiyor. Ancak yalnızca İstanbul’da binlerce çocuğun medreselerde “eğitim gördüğü” tahmin ediliyor.
KADROLAR DİYANET’TEN
Medreseler kanunen yasak olsa da faaliyetlerini aldığı desteklerle sürdürüyor. Eskişehir Osmangazi Üniversitesi’nden bir öğrencinin hazırladığı “Geleneksel Anlayışı Sürdüren Medreselerde İlmi Ve Sosyal Hayat (Siirt ve Ağrı Örneği)” isimli yüksek lisans tezi de bu kurumların varlığını sürdürdüğünü gözler önüne seriyor. Çalışmada yer alan bilgilere göre, iki kentteki medreselerdeki çocukların yaş ortalaması 16. Fakat medreselerde yalnızca çocuklar bulunmuyor. Çalışmada bir kursta 400, bir diğer kursta 35 kişinin bulunduğu aktarılıyor.
Tezde “hocalar” ve öğrencilerin görüşleri de yer alıyor. Buna göre, medresede görevli bir “hoca” aynı zamanda Diyanet’e bağlı bir camide kadrolu imam olarak çalışıyor. Hatta medreseler, Kuran kursu olarak faaliyet yürüttüğü için Diyanet’ten ödenek bile alıyor. Bazı ihtiyaçlar da Diyanet’ten verilen hizmetli kadroları aracılığıyla karşılanıyor.
Osmangazi Üniversitesi’nde hazırlanan çalışmanın bir benzeri, Mardin’de hazırlandı. Batman Üniversitesi bünyesine kaleme alınan “Cami, Medrese ve Kur’ân Kurslarının Kur’ân-ı Kerîm Eğitimi Açısından İncelenmesi (Mardin Örneği)” isimli tezde, şöyle deniyor:
“Günümüz medreselerinden bazıları resmi bir hüviyet kazanarak Kur’ân kursu adı altında faaliyet sürmektedir. Medreseler de çoğunlukla bire bir eğitim yöntemi kullanılmaktadır. Medreseler eğitim faaliyetlerine öncelikle Kur’ân-ı Kerim dersleri ile başlamaktadır. En temelden başlayarak verilen Kur’ân-ı Kerim dersleri ile öğrenci belli bir seviyeye getirilmeden diğer derslere geçirilmemektedir. Bu dersler de seviye farkından kaynaklı olarak bireysel bir şekilde olmaktadır.”
‘MÜSLÜMAN TOPLUM İÇİN’
Bu tezlerin yanı sıra vakıfların internet sitelerinde de medreselere ilişkin detaylara yer veriliyor. Bu konuda başı ise “Medreseler ve Âlimler ve Medreseler Birliği” çekiyor. İnternet sitesinde tam olarak sayı verilmiyor fakat binlerce öğrencileri olduğu belirtiliyor. Birlik, “Ayrıca gündüzlü bayan ve erkek talebeler için açmış olduğumuz medreselerimizde de İslami eğitimlerimizi sürdürmekteyiz. Müslüman toplumun inşası için Âlim ve Âlimelerin üstlenmesi gereken sorumlulukların layıkıyla yerine getirilmesi temel hedeflerimiz arasındadır” diyor.
EN ÇOK İSMAİLAĞA
Medreseleri yaygın şekilde kullanan cemaatler arasında göze İsmailağa Cemaati çarpıyor. Özellikle İstanbul’da yoğunlaşan cemaatin medreselerinde bulunan çocukların okula gönderilmediği biliniyor. Cemaate bağlı vakıflardan olan Huzurlu Gönüller Eğitim Vakfı’nın Kocaeli, İstanbul ve Sakarya’da toplam 16 medresesi bulunuyor. Vakıf, misyonunu şöyle özetliyor: “Ailelere ve aile içinde bireyi tehdit eden problemlerin çözümüne dini açıdan katkı sağlamak, toplumun tüm kesimine dinin manevi desteğini ulaştırmaktır.”
Vakfın internet sitesinde yer alan bilgilere göre, 12 yaş ve üzeri çocuklar, medreselere kayıt edilebiliyor. Resmi günlerde izin yok, yalnızca dini günlerde izin sağlanıyor. “Eğitim”in 1 yıl hazırlık, 2 yıl hafızlık, 5 yıl Arapça olmak üzere toplam 8 yıl sürdüğü kaydediliyor. Vakıf, medreselerin resmi olarak var olduğunu da iddia ediyor.
İsmailağa’ya bağlı olan İlim Işığı Medreseleri’nde sadece kız çocukları bulunuyor. Medresenin verdiği bilgilere göre, 8 yaşından itibaren kız çocukları “kurslara” katılabiliyor.
İstanbul’da faaliyet gösterenlerden bir diğeri ise Fatih Medreseleri Vakfı. Kurumun internet sitesinde, “Fatih Medreseleri; 4 yaş 4 ay 4 günlük iken başlayıp, son nefese kadar devam eden, Kur’an-ı Kerim ve Dini ilimleri kabiliyetine göre öğreten ve yaşatan bir eğitim kuruluşudur” denilerek, kurum hakkında bilgi veriliyor. Fatih Medreseleri Vakfı’nın internette yer alan tanıtımında, “Hafız olmak isteyen veya İslam dinimizin öğretilerini ve buyruklarını öğrenmek isteyen çocuklarımıza desteklerimizi sağlamaktayız” ifadesi de kullanılıyor.
SİSTEMİ HEDEF ALDI
Megakentin birçok noktasında medresesi bulunan Erenler Vakfı, ülkede uygulanan eğitim sistemini de hedef alıyor. Vakfın internet sitesinde, “Batılı eğitim sisteminin en iyi taklitçisi ve takipçisi olmakla yarışıp övünürken taliplerine verdikleri unvanlarla (doktorluk, doçentlik vb.) onları bir seraba meftun etmektedirler” ifadeleri yer alıyor.
Erenler Vakfı gibi İlmi ve Fikri Araştırmalar Merkezi’nin (İFAM) de birçok medresesi mevcut. Merkezin tanıtımında, “İFAM; İhsan Şenocak hocanın on beş yıl önce birkaç ilahiyat fakültesi öğrencisiyle başlattığı halihazırda ise bir merkez ve on yedi farklı şehirdeki şubelerinde 1000’i aşkın ilim talebesiyle yoluna devam eden bir ilim, fikir ve hareket okuludur” deniyor.