Ki, insan, ancak, kendi özeyleminin alemidir.
(Klas Duruş, 35)
İşte bu sözler 1984 yılında Nuri Pakdil’in kaleminden dökülmüştü. Ona bu sözleri yazdıran sebebi bilmesem de tam olarak burada, bu cümlelere atıfta bulunmamın sebebi Pakdil kadar değerli başka bir kalem sahibi: İhsan Eliaçık.
Her ne kadar iki ayrı kulvar, iki ayrı fikir olarak görünseler de hayranlık uyandıran tavır birdir; Duruş.
İlahiyatçı Yazar İhsan Eliaçık, geçtiğimiz günlerde iki yayınevi (Tekin ve Doğu) aracılığı ile katıldığı Kayseri Kitap Fuarında fikren, fiziken, ruhen saldırıya uğramış; kitaplarının, fotoğraflarının, afişlerinin, okurlarının içeride olduğu kapının tam dışında bırakılmak istenmişti.
Bütün bu linç girişimleri olup bittikten sonra kendisine geçmiş olsun dileklerimi yüz yüze iletmek istediğimi söyleyip yanına ‘Klas Duruş’umla gittim. Kitabım, kalemim; sevgili arkadaşım.
İhsan Eliaçık’ın karşılaştığı saldırı sonrasında gösterdiği sukunet, bana Pakdil’in kitabını hatırlatmıştı, yanıma yol arkadaşı olarak bu kitabı seçmiştim…
Israrımı tüm yorgunluğuna ve yoğunluğuna rağmen kırmadı ve kısılmış sesiyle bir kez de, sosyal medyadan takip ettiğim olayı kendisinden dinlemiş oldum.
Çileyi çeken yazıyı yazandır.
Bin çile de bin çeşit yazı demektir.
(s.36)
Yazdıklarından çektiği bu eziyetlere rağmen, yayınevlerinin stantları terk etmesi, Ataol Behramoğlu gibi önemli bir edebiyatçının saldırıyı kınayarak aynı kitap fuarındaki programını iptal etmesi, halkın kışkırtmalara gelmeden yazarına sahip çıkması motive ediciydi hepimiz için.
Saldırıyı anlatırken sürekli telefonu çalıyor, kendisine geçmiş olsun dilekleri geliyor ve kısılan sesi konuştukça açılıyordu. ‘’Yalnız değilsiniz’’ telefonları sık sık gelirken kendisiyle yeni tanışmış olmanın heyecanı, yaşadıklarının üzüntüsüyle dinliyordum anlattıklarını.
Önceki günlerden okurlarına, geleceğinin duyurusu yapılmış, kendisi geleceğini bildirmişti. Kayserili olmasından ötürü hatrı sayılır bir kitleye sahip İhsan Eliaçık. Kendi memleketinde, kendi yayınevlerinin bulunduğu fuara girişi yasaklandı.(?) Bu yasaktaki tutarsızlığı anlatan Eliaçık: ‘’Ben, kendi memleketim olduğu için, ve bu zorbalığı da sineme çekemeyeceğim için, karakterim buna müsait olmadığı için gideceğim dedim.’’
Bu cümlelerde yaptığı vurgular, sesinin tonundaki yükselme, keşke bir ruha bürünüp bu olayları sineye çekenlere bir uğrasa…istedim.
‘’Muaviye Münafıklığı Yapıyorlar’’
İhsan Eliaçık, kendisine haksız bir yasak koyulduğunu, fuara katılan iki yayın evinden kitaplarının çıktığını, kendisinin bu fuarda bulunması gerektiğini söyledi.
Yasağı koyup, orda okurlarıyla buluşma hakkını elinden almak isteyenler için, ‘’Onlar Muaviye münafıklığı yapıyor, koydukları yasağı bile savunamıyorlar. Bu yasağı koyma hakları yok. Kitaplarım içerde, afişlerim içerde ama ben dışarıdayım.’’ Diyerek yasak koyulacaksa kitaplarının, afişlerinin de içerde olmaması gerektiğini; koydukları yasağı savunamadıklarını dile getirdi.
Eliaçık’ın fikirlerinden bihaber olan saldırgan güruhun tutarsızlığını bizzat kışkırtmaya çalıştıkları halk teşhir etti.
Anlamak fiilinden meşaleler yapılmalı: yeryüzünde birbirimizi görebilmek için.
‘’FENERLER YANSIN’’ Kaç canlı bir karanlık ki bu!
(s.76)
Anlamak fiili diyor Pakdil, meşaleler diyor…
Fikirlerini bilmeyen, kendisini okumamış, hiç dinlememiş olan kişilerin saldırısına uğradı İhsan Eliaçık. İkinci bir Sivas mı istiyorlar, halk yazarını linç etsin mi istiyorlar? Kitap sever insanlar bir kalem sahibine mi saldırsın istiyorlar?
Evet.
Eliaçık karşılaştığı saldırı için: ‘’Yumruk attılar, tekme attılar, ölmüş anama küfür ettiler’’ dedi. ‘’Halkın tepkisi olmasa linç edilecektim.’’
‘’ Bense onlara hiçbir şekilde karşılık vermedim. Ağzımı açsam küfür etti diyecekler; kolumu kaldırsam saldırdı diyecekler; yanımda birkaç kişiyle gitmiş olsam fuarı bastı diyecekler.’’
‘’Hayır! Yazar havlu atmaz!
Olsa olsa, sukutu duvara asar, tüfek gibi; bakar.’’
(s.33)
Atıfta bulunduğum cümlelerin sebebi olan tavır: ‘’Öylece durdum. Onlara sadece acıyan bakışlarla baktım.’’
Bu bir duruştur. Nuri Pakdil’in şahitliğindeki Klas Duruş ne ise İhsan Eliaçık’ın şahitlik ettiği bu saldırıda gösterdiği bakış aynıdır.
Kendisine yapılan bu saldırı karşısında İhsan Elaçık, sessiz bir duruş sergileyip, provokatörlerin amacını bakışlarıyla ezdi. Ve olaylar yazarının yanında duran halk tarafından sosyal medyada ifşa edildi. Kayseri Kitap Fuarına leke sürenler kendi kendilerini rezil etmiş bulundu.
Ne söylüyorum ben? Eğriyse düzeltilmeli, kirliyse arındırılmalı, kanlıysa kazına kazına temiz yeri ortaya çıkarmalı demiyor muyum?
(s.53)
İşte bu süreç sancılı. Kir, bulaştığı yerden temizlenirken acı verir. Fikrin, sözün ve vicdanın kan tutmaması gerekiyor. Kalemin kırıldığı, sözün ezildiği, sözleşmenin çiğnendiği, bir insanın hakarete uğradığı yerde yücelmeli insanlığımız. Çünkü erdem, bunu gerektirir.
‘’Vicdan, insanın kendi içindeki peygamberidir.’’
Vicdan demişken… Bütün ayrıntıları İhsan Eliaçık’ın bizzat kendisinden dinlemiş olarak sohbetinden çok anlamlı bir cümle: ‘’Aslında iki peygamber vardır: İçerideki peygamber ve dışarıdaki peygamber. Vicdan, insanın kendi içindeki peygamberidir. Dışarıdaki peygamber ise içerideki peygamberi uyarır.’’
Hani inançlı insanlarız vesselam (!), vicdanımızın sesi kısılmasın isterim.
Vera Cengiz
AdilMedya