Hrant Dink’in katledilişinin üzerinden 17 yıl geçti. Hrant’ın öldürülmesi yeni bir dönemi başlatırken AKP’nin cinayeti kendi siyasi ajandasına göre yorumladığını belirten Hrant’ın arkadaşları, “Cinayet karanlıkta bırakıldı” dedi.
Deniz GÜNGÖR
Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni ve BirGün Yazarı Hrant Dink’in, 19 Ocak 2007 tarihinde tetikçi Ogün Samast tarafından Şişli Halaskargazi Caddesi’nde bulunan gazete binasının önünde katledilişinin üzerinden 17 yıl geçti. Samast’ın tetiğini çektiği bu cinayet başta Fethullahçı yapılanma olmak üzere devlet içerisindeki örgütlenmeler tarafından gerçekleştirildi. Cinayet AKP rejiminin inşası için hem iktidar hem de Fethullahçılar için bir fırsat olarak görüldü ve kullanıldı.
BİR DÖNEMİN AÇILIŞI
Dink’in öldürülmesi bir dönemin açılışı da oldu. Ogün Samast’ın Hrant Dink’i sırtından vurarak katletmesi AKP’nin o dönemki ortağı Fethullahçı çetenin desteğiyle hükümet olmaktan devlet olmaya geçiş kararı olarak yorumlandı.
2006 Şubat’ında Rahip Santoro cinayeti, 2006 Mayıs’ında Cumhuriyet gazetesine üç kez bombalı saldırı girişimi, 17 Mayıs günü Danıştay baskını haziran ayının başında ise “Atabeyler Operasyonu” kapsamında Özel Kuvvetler Komutanlığı mensubu askerlerin tutuklanarak cezaevine konulması bu sürecin önünü açtı. 12 Haziran günü Ümraniye’de bir gecekondunun basılıp çok sayıda silah ve mühimmat ele geçirilmesi ile birlikte “Ergenekon” olarak adlandırılacak operasyonlar, Türkiye’de eski rejimin tasfiyesi ve yenisinin inşası için en güçlü manivela olarak kullanıldı.
Dink cinayeti, bu rejim inşası sürecinin kamuoyu nezdindeki meşruiyetinin sağlanması adına ve Fethullahçı çetenin yargı ve emniyetteki kadroları aracılığıyla gerçekleştirildi. Sonuçta geçen kasım ayında Hrant Dink’i gazete binasının önünde öldüren Ogün Samast, koşullu salıverilme kapsamında Bolu F Tipi Cezaevi’nden tahliye edildi.
BUGÜN ANILACAK
Ömrü tehdit, baskı ve davalarla geçen Dink, bugün vurulduğu yerde, Agos gazetesinin eskiden bulunduğu şişli Osmanbey’deki Sebat Apartmanı’nın önünde anılacak. Katledilişinin 17’nci yılında arkadaşları BirGün’e Hrant Dink’i anlattı.
2007 yılından bu yana hukuk mücadelesi verildiğine dikkat çeken Dink’in avukatların Bahri Belen, ‘‘Ogün Samast’ın serbest bırakılması bizim, ailesinin ve duyarlı olan insanların acılarının tazelenmesine neden oldu” dedi.
CİNAYET KARANLIKTA KALDI
“Soruşturulması gereken yerlerle ilgili soruşturmalar yapılmadı” diyen Belen, “Trabzon kadar, Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Dairesi kadar İstanbul Emniyeti sorumlu olduğu halde dönemin İstanbul Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah ve emniyet görevlileri ile ilgili açılan davalarda düşme kararı verildi. Hem FETÖ üyesi olmuş ya da olma ihtimali olan kişilerin hem de suçlamaya maruz kalmamış emniyet ve jandarma mensuplarının sorumlulukları vardır. Hrant’ın öldürülmesindeki sorumluluk yalnızca FETÖ mensuplarında değildir” dedi.
“Bütün siyasi cinayetler olağanüstü dönemler ve olağanüstü yasalar yapmak için yapılır” diyen Belen, “Bu cinayetlerin aydınlatılması bu cinayetlerin yeniden işlenmemesi hem de cinayetler demokratik toplumun, insan haklarına dayalı bir hukuk devletinin oluşumunun önüne geçmesi nedeniyle tehlikeli ve o nedenle aydınlatılması gerekir’’ ifadelerini kullandı.
AGOS Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Yetvart Danzikyan ise ‘‘Hrant Dink cinayetini AKP yönetimi hep siyasi ajandasına göre yorumlamıştır. AKP çevreleri cinayette Ergenekon örgütünün sorumluluğu olduğunu söylüyordu. Yalnızca Hrant Dink cinayeti değil, ondan önce Trabzon’da rahip Andrea Santoro öldürüldü. Hrant’tan sonra da Malatya’da Zirve Yayınevi Katliamı yaşandı ki çok kısa aralıklarla gerçekleşen cinayetlerdi. Zirve Yayınevi Katliamı’nda ise 3 protestan Türkiye Cumhuriyet vatandaşı öldürüldü’’ diye konuştu.
‘‘AKP 2011-2012 yılları arası ‘Ergenekon örgütü bu cinayetleri AKP’yi zor durumda bırakmak için işliyor’ diyordu’’ diye konuşan Danzikyan, ‘‘Ne zaman ki AKP ve Gülen cemaati arasında bir savaş patlak verdi o zaman yine 3 cinayeti arka arkaya sıralayarak ‘Gülen cemaati AKP’yi zor durumda bırakmak istiyor, devletin içerisindeki hakimiyetlerini genişletmek için’ dediler’’ dedi.
Danzikyan şunları aktardı: ‘‘2015’de kamu görevlilerin yargılandığı davanın iddianamesi de bu mantıkla yazıldı. Kaldı ki biz bu cinayeti devletin içerisindeki tek bir grubun faaliyetiyle izah edilemeyeceğini, devlet içerisindeki birçok grubun içerisinde olduğunu söylüyorduk. Cinayetin karanlıkta kaldığını ve Dink ailesinin taleplerinin karşılanmadığını söyleyebiliriz.’’
DAVADA NELER YAŞANDI?
Katledilişinin ardından dönemin Başbakanı Tayyip Erdoğan’ın “Hiçbir cinayet Ankara’nın karanlık dehlizlerinde kaybolmayacak” sözleriyle faillerin bulunacağı sözünü verdiği cinayet davası 131’inci duruşmada karara bağlandı. Dink’in öldürülmesinden sonra cinayetten 20 kişi hakkında dava açıldı. Sanık Ogün Samast’a, cinayeti işlediği ve ruhsatsız silah bulundurduğu gerekçesiyle 22 yıl 10 ay hapis cezası verildi. Yasin Hayal cinayeti azmettirmekten, Ahmet İskender ve Ersin Yolcu ise cinayete yardım etmekten 12 yıl 6’şar ay ceza aldı. İlk davada 15 Mayıs 2013’te İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi Emniyet ve yargıdaki Fetullahçı yapının etkisiyle Dink cinayetine ilişkin “Örgüt yoktur” kararı vermişti. Yargıtay’ın 2013’te kararı bozmasının ardından İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi’nde tekrar yargılama yapıldı ve aralarında Fethullah Gülen, Ekrem Dumanlı, Zekeriya Öz’ün bulunduğu firari sanıkların dosyaları bu davadan ayrıldı. Eski Emniyet Müdürü Ali Fuat Yılmazer, Ramazan Akyürek, eski Trabzon İl Jandarma Alay Komutanı Ali Öz, Ercan Gün, eski mülkiye müfettişi Mehmet Ali Özkılınç, Abdullah Dinç’in de aralarında olduğu 26 sanığa hapis cezaları verildi. Geçtiğimiz Kasım ayında ise Hrant Dink’i gazete binasının önünde öldüren Ogün Samast, koşullu salıverilme kapsamında Bolu F Tipi Cezaevi’nden tahliye edildi. En son açılan davada ise tahliye olan Samast, “FETÖ’nün üyesi olmamakla birlikte örgüt adına suç işlemek” suçlamasıyla hakim karşısına çıktı.