Anayasa Değişikliği Paketi’nin ikinci tur oylamasına, birinci turdaki zafer sarhoşluğu ile giren AKP, paketteki 8. maddenin 327 oy alarak paketten düşmesiyle büyük hayal kırıklığına uğradı. Sonucu, AKP’li vekillerin kimisi ağlayarak kimisi oy veremeyen AKP’li vekillere küfür ederek karşıladı. Ama Başbakan Erdoğan ve AKP Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik, bu durumu, AKP grubundaki demokratik ortamın bir nişanesi ve başarısı olarak göstererek, pişkinlikle geçiştirmeyi yeğlediler.
Ancak burada şunu söylemek gerekir ki; AKP grubunun tutumunu, başbakan yardımcısı değil oy vermeyenlere ağlayarak küfür eden vekilleri yansıtıyordu!
İşin gerçeğine bakarsak, 8. maddenin, AKP’nin anayasa değişikliği paketinden düşmesi, paketteki 30 maddeden birinin düşmesi gibi sıradan bir “kaza” değildir. Çünkü 8. maddenin düşmesiyle, AKP için paketin varlık nedeni olan üç en önemli maddeden birisi düşmüş oldu! Onun içindir ki; bu maddenin düşmesinin, AKP grubunda sürüp gelen disiplindeki moral ve motivasyonu bozması kaçınılmaz görünmektedir. Bu da bundan sonraki maddelerdeki oylamaları sürpriz gelişmelere açık hale getirmektedir.
“Siyasi partilerin kapatılmasını zorlaştıran madde” olarak sunulan 8. maddenin pakete konmasının iki amacı vardı. Bunlardan birincisi, AKP üstündeki “kapatılma tehdidi”ni ortadan kaldırmak, ikincisi ise BDP’ye ve tabanına; “Bakın, Kürt partilerinin kapatılmasını da zorlaştırdık” diyerek Meclis’te BDP’den, eğer bir referandum olursa da BDP tabanından ve parti kapatmaya karşı olan kişi ve çevrelerden destek almaktı.
Bu madde düşünce, AKP’nin, Kürtleri ve demokrat çevreleri yedekleme tezgahı da bozuldu!
Dahası bu madde, HSYK ve Anayasa Mahkemesi’ne atamaları cumhurbaşkanına veren ve böylece yargıyı pratikte AKP’nin kendisine göre yeniden düzenlemesine imkan tanıyan maddelerle birlikte, bu paketin merkezindeki üç maddeden birisiydi. Diğer maddeler de, bu üç maddeyi geçirmek için pakete yerleştirilmiş rüşvet babından teferruattı.
8. maddenin ikinci tur oylamasında, gelişmeleri yakından izleyenler AKP grubunda en az 10 fire verildiğini öne sürüyorlar. Ki, Başbakan ve Hüseyin Çelik’in “Hayırlı olmuştur”, “Yolumuza devam ediyoruz, hamdolsun!” gibi açıklamalarına baktığımızda; bundan sonraki oylamalarda bazı maddeler bir “kazayla” bitse bile, AKP içindeki ilişkilerin güle oynaya devam etmesi beklenmemelidir. Daha oylamadan hemen sonra 8. maddeye oy vermeyen “hainlerin” üstüne yoğun bir baskı kurulacağını tahmin etmek zor değildir. Dahası, paketin oylanması bittikten sonra AKP içinde bir operasyonun kaçınılmaz olduğunu da şimdiden söyleyebiliriz.
Elbette oylamadan hemen sonradan başlayarak; “komplo teorileri” de üretilmeye başlamıştır. AKP’nin basındaki sözcüleri ve onlara işaret çakan AKP önde gelenleri, olayı aslında AKP içindeki “derin devlet” grubunun bir komplosu olarak göstermekte; böylece, Çömez’le de bağlantı kurarak, işi Ergenekon ilişkilerine kadar götürmektedirler. Bir kısım Erdoğan hayranı ise olup biteni “Yok canım, Başbakan istemeden AKP içinde sinek uçmaz. Başbakan bu işin böyle olmasını istemiştir. Ve mutlaka bir hikmeti vardır” diye açıklamaktadır. Bazı yorumcular ise Erdoğan’ın derin devletle pazarlık içinde bu maddenin geçmesini önlediğini, böylece Kürtlere taviz vermediğini devlete göstermek istediğini savunmaktadırlar ki; eğer olanlar Erdoğan’ın bilgisi dahilinde olmuşsa, bu son tez daha da inandırıcılık kazanmaktadır.
Olayları, nesnel temelleriyle değil de komplolarla açıklama; olup biteni hep bir komploya, bir “darbe hazırlığına” bağlama, ömrünü doldurmuş hükümetlerin (egemenlerin) ruh halinin ifadesidir. Onlara göre her şey darbe ve komplodur, her yer komplocu doludur!
AKP Hükümeti için son aylarda giderek çoğalan komplo ve darbe takıntısı, atık onun “doğal ömrünü tamamladığı”nın işareti sayılırsa, doğru bir tespit yapılmış olur.
Evrensel