Faiz neden haramdır? Çünkü topluma bir hizmet sunmadan tüketme imkânı sağlar ki bu haksız bir kazançtır ve haramdır. Faizci, insanların muhtaçlıklarını istismar eder ve onlara karınlarını doyurma karşılığı adeta “Ahlaksız bir teklif” sunar. İşte bu yüzden Kur’an faizciler hakkında çok ağır bir üslup kullanır: “Faiz yiyenler mezarlarından sanki şeytan çarpmış gibi kalkarlar… (2:275)”
Araf suresi 163. Ayetin konusu cumartesi yasağının ihlalidir. Bilindiği gibi İsrailoğulları cumartesi günü bütün dünyevi işlerden ve dolayısıyla balık avından kaçınmakla yükümlüydüler. Rivayete göre balıklar o gün inadına daha fazla görünüyor ve kıyılar balık kaynıyormuş. Bu tahrik edici duruma dayanamayan Yahudiler cuma günü ağlarını serip, pazar günü toplayarak kendilerini güya yasağa riayet etmiş sayarlarmış. Alleme Fadlullah bu ayeti tefsir ederken şöyle diyor: “Yasaklanmış bir hedefe yasaklanmamış bir yoldan varmak da haramdır.”
Bankaların nasıl kredi verdiğini bilmeyen yoktur. Bankadan çektiğin krediyle istediğini alır, borcunu da taksit taksit ödersin. Tabi bu sana biraz pahalıya mal olur. Zaten faiz de budur; ancak faizsiz finans kurumlarından böyle para alamazsın. Onlar, “Ne istiyorsan söyle! Biz alır, sana satarız. Sen de bize borcunu taksit taksit ödersin.” derler. Aslında bu, cuma gününden ağ serme gibi kulağı tersten gösterme yönteminden başka bir şey değildir. Üstelik bedeli daha da ağır olur; fakat İş kitabına uydurulmuş ve olay altı bin altı yüz 66’ya bağlanmış olur.
Otomobil kredisi aramak için finans kurumlarından birine uğramıştık. Maliyet diğer bankalardan daha yüksek çıkanca sormuştuk da müşteri temsilcisi, “Ben paramı bu rakamlara satabiliyorum. Neden daha aşağı ineyim ki?” diye cevap vermişti. Faiz aklamanın bir bedeli olacak elbette!
Yine çok zaman önce Hekimoğlu İsmail’in ziyaretine gitmiştik. Bir ara arkadaşım, finans kurumlarını,“Kar ortaklığı adı altında, faizcilik yapıyorlar.” diye şikâyet etti. Hekimoğlu bu görüşten hiç hoşlanmadı ve “Kedinin de tüyü var, devenin de… O halde kedi devedir denilebilir mi?”diye itiraz etti. Ardından da bazı fetva kitaplarını kütüphanesinden çıkarıp önümüze attı. O kitaplardan birinin yazarını hala hatırlıyorum: Osman Cilacı. Diğerlerini hatırlamıyorum. Bozacı ve Şıracı olabilir.
Tarihte, benzer hilelerin (Zekât vermemek için yıl dolmadan malı eşine devretmek gibi) yapıldığı söylenir. Bir fıkıh kitabında bunun başka bir örneğini okumuştum:
“Soru: Az bir suyla dağ başında kalan adam suyu içse abdeste kalmıyor, abdest alsa içmeye kalmıyor. Bu adam ne yapacak?
Cevap: Abdest aldığın suyu bir oluktan geçir ve tekrar geri kazan. Akan su temiz sayıldığı için suyu yeniden kullanabilirsin.”
Kur’an’da infak etmeyi teşvik eden sayısız ayet varken, çalışma ve kazanmayı teşvik eden hiçbir ayet olmaması çok ilginçtir. (“İnsana kazandığının dışında başka bir karşılık yoktur.” ayeti herkesin Allah nezdinde ancak ameline göre muamele göreceği ve haksızlığa uğramayacağı anlamındadır.)
Helal kazanç lafı duyduğumda neden cin çarpmış gibi oluyorum acaba?