Savaşta büyük kahramanlıklar gösteren bir asker, dönüşte arkadaşları tarafından törenle karşılanır. İş hayatına atılır ve orada da başarılı olur; ancak bu yeni durum, eski dostlarının ondan uzaklaşmasına neden olur. Bir de vergi kaçırdığı iddiası ile şikâyet edilince, kahreder ve ülkesinden ayrılır. Başka bir çevreye yerleşir. Yeni memleketinde girdiği işlerde de başarılar kazanır; ancak bu defa onu şikâyet eden olmaz.
Bu hikâye anlatıldıktan sonra kitapta şu soru sorulmaktaydı: “Neden acaba?”
İçinde yaşadığı toplum tarafından hemen kabul edilen ve “Seni bize Allah gönderdi. Zaten geleceğini biliyorduk; çünkü atalarımız arasında senin şu mübarek sözlerinin aynısını söyleyen kimseler de varmış ki onlar seni bize isminle haber verdi.” diye karşılanan peygamber hiç olmadı. “Neden acaba?”
Hz. Musa’nın takipçileri Hz. İsa’yı, Hz. İsa’nın takipçileri -üstelik adıyla haber verilmesine rağmen- Hz. Muhammed’i neden peygamber saymazlar?
Her türlü dünya menfaatini teperek Hz. Peygamberi birlikte destekleyen ve onu, “Anam babam sana feda olsun!” diyerek canından aziz bilen sahabe, üstelik birbirlerini de canları kadar sevmişken, Peygamberimizin vefatından sonra birbirleriyle savaştılar. Neden acaba?
“Şu koca dünyada dinimizi özgürce yaşayacağımız bir karış toprağımız bile yok.” diyen Müslümanlara İmam koskoca bir ülke hediye ettiği halde, neredeyse bütün İslami örgütlerin “İran İslam devleti değil.” demelerinin nedeni nedir acaba?
Keşke İran’la ilgili sözleri bundan ibaret olsaydı. Mısır İhvanı’ndan biri ile bu konuyu tartıştık. Bir ara öfkelendi ve ağzından baklayı çıkardı: “Amerika vursa da kurtulsak!”
“Okur-yazar” değil, gerçek bir yazar arkadaş şöyle dedi: “İran başka, Hizbullah başka.” İsrail ile savaştığı için Hizbullah’ı koruyor; ancak Suriye’yi desteklediği için İran’a kızıyor.
Hasedin rasyonel bir izahı yoktur. Çünkü hasedin aslı, kendine menfaat istemek değil, başkasının zararını istemektir.
Birinin iyiliği bir başkasına neden batar acaba?
Başka günahların az da olsa yararı olur. Çalar yersin, içer zevkini çıkarırsın. Oysa hasedin hiçbir yararı yoktur. Haset kibirle iç içedir. Haset İblisin yumuşak karnıdır.
İhsan Süreyya Sırma “Mekke dönemi ve işkence”, “Medine dönemi ve cihat” isimli kitaplar yazmıştı. Serinin üçüncü kitabını yazmak isterse teklifim şudur: “Halifeler dönemi ve haset” İsrail ve İran’ın er geç karşı karşıya geleceği öngörülür. Şayet bu gerçekleşirse -ki öyle görünüyor- iki taraftan birinin sonu olur. Yarın İran, İsrail ve Amerika’yı orta doğudan çıkarıp da İslam dünyasına egemen olursa, kimse adını Ali Rıza veya Haydar diye değiştirmesin, takip ediyorum!