Türkiye’nin başındaki Erdoğan bir güvenlik görevlisi gibi; ihbar ediyor, emir veriyor ve tutukluyor. Bayan Merkel ve Avrupa Birliği üyesi kurum ve ülkeler bu güvenlik görevlisiyle sanki ikinci balaylarını yaşıyorlar.
Peki ne oldu da bu kadar iyiler?
Kendi şehirlerini bombalıyor, Anayasa’yı ve demokrasinin tüm kurallarını ihlal ediyor.
Onu iktidar yapan ve Cumhurun başına gelmesini sağlayan siyasetin kurallarını kaldırıyor. İşlediği suçlar nedeniyle yargının önüne çıkmamak için yeni suçlar işliyor.
İşi zorbalığa ve eşkıyalığa kadar vardırdı!
Barış isteyen akademisyen, gazeteci, milletvekili ve STK temsilcilerini hapsetme emrini verdi. Emrinden hemen sonra üç akademisyen barış bildirisine imza attıkları için tutuklandılar!
Bu satırları okuduğunuz şu saatlerde Yrd. Doç. Dr. Esra Mungan, Yrd. Doç. Dr. Muzaffer Kaya ve Doç. Dr. Kıvanç Ersoy cezaevi hücresinde volta atıyorlar.
Türkiye’yi bir iç savaşa sokan ve Kürt şehirlerini askeri kuşatmaya alıp binbir suç işleyen devlete, “bu suça ortak olmayacağız” diyen 89 üniversiteden 1128 akademisyenin arasındaydılar.
O bildiride imzası olan akademisyenlerin bazılarının evleri polis tarafından basıldı ve gözaltına alındılar, pek çoğu soruşturmalara maruz kaldı, bazı üniversiteler haklarında işten çıkarma ve uzaklaştırma kararları aldı.
Güvenlik görevlisi, akademisyenlerin gözaltına alındıkları saatlerde herkesi terörist ilan ediyordu: “Akademisyen olması, gazeteci olması, STK temsilcisi olması aslında o kişinin terörist olduğu gerçeğini değiştirmez.
Tetik çeken terörist olabilir ama teröristin amacına ulaşmasını sağlayan bunlardır. Terör örgütlerine destek verenlerin adliyenin bir kapısından girip, diğerinden çıkmasına tahammül edemeyiz”.
Güvenlik görevlisi bay, üniversiteler, gazeteciler, STK’lar, milletvekilleri ve tüm toplum ona biat etsin istiyor. Köle bir Türkiye istiyor ve bu düşünü gerçekleştirmek için baskı rejimini güçlendiriyor.
Güvenlik görevlisi, HDP’li milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılması için hergün emirler yağdırıyor.
İnsanlar Türkiye’de doğmuş olmanın bedelini bodrumlarda yanarak, Kızılay’da alevlerle tutuşarak ödüyorlar.
Tüm bunlar, güvenlik görevlisi demokratik siyasetin kurallarını hiçe saydığı, Kürtlere diz çöktürmek istediği ve keyfine amade bir rejim kurmak istediği için oluyor.
Pervasız iktidar hırsıyla tutuşan bu adam hükmettikçe ölmeye devam edeceğiz.
Kamplaştırıyor ve kötülük üretiyor.
Kötülük ve acı yaratarak Türkiye toplumunun birlikte yaşama iradesini yok ediyor.
Bilgi Üniversitesi’nde ders veren Chris Stephenson, meslektaşı Mungan, Kaya ve Ersoy’un duruşmasını izlemek için gittiği Çağlayan Adliyesi kapısında çantasında HDP’nin Newroz daveti bulunduğu için gözaltına alındı. Chris, sonraki gün (16 Mart 2016) sınır dışı edildi.
Chris Stephenson 25 yıldır Türkiye’de ve sınırsız oturum izni vardı. Eşi TC vatandaşı ve bir kızı var. İngiliz vatandaşı olmasaydı muhtemelen tutuklanacaktı. Neyse ki Türk vatandaşı değildi… Çantasındaki Newroz daveti nedeniyle bütün hayatı, eşi, kızı, işi, dostları… Hepsi bir güvenik görevlisinin keyfiliği yüzünden darmadağın oldu!
Bu güvenlik görevlisine dur demezsek bu keyfilik bir gün hepimizi bulacak. Bahanesi, barış bildirisi okumak olabilir veya çantamızdan Penguen dergisi çıktığı için vs. olabilir…
Newroz bayramı etkinliklerini yasaklamış durumda. Kürt kentlerinde adeta sıkıyönetim uygulaması var.
Muhtarlara çektiği söylevde güvenlik görevlisinin ağzından şu cümle döküldü: ‘Ben gidersem devlet ve gider’. Adolf Hitler, Saddam Hüseyin ve Hüsnü Mübarek gibi devleti kendisinden ibaret sayıyor ve kendisine yönelik bütün eleştirileri devlete yöneltilmiş sayıyor. Bu nedenle her eleştiriyi her demokratik etkinliği ve özgürlük talebini kendine tehdit sayıyor ve buna karşı harekete geçiyor.
Biri demokrasiden ve hukuktan korkuyor, çünkü bu durumda kaybedeceğini ve işlediği suçlar nedeniyle yargı önüne çıkacağını biliyor öbürü ise mültecilerden korkuyor!
Güvenlik görevlisinin mültecileri gönderme tehditlerine diz çökmüş durumdalar!
Ülkesine mültecilerin gelişini önlemek için güvenlik görevlisiyle işbirliği yaparak demokrasi ve insan hakları ihlallerine göz yumuyor.
Biri zorba, anladık peki ya öbürü?