Erdoğan-Davutoğlu yönetiminin, ülke ve bölge sorunları karşısındaki çözümsüzlüğü derinleştikçe, gerçeklerin üstünü örtme ya da gerçeği çarpıtma girişimleri de olağanüstü yoğunlaşmış bulunuyor.
Ellerindeki devasa propaganda aygıtını da kullanarak, gerçeği ters yüz etmek için her yolu, her imkanı, her makamı kullanmayı, apaçık gerçekleri görmezden gelmeye, kavramların içeriklerini kendi amaç ve ihtiyaçlarına göre değiştirmeye kadar götürdüler.
Bu yalan, çarpıtma, gerçeğin üstünü örtme kampanyasına Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez de katıldı. Üstelik de herkesin gördüğünü, duyduğunu, bildiğini, görmeyerek, duymayarak, bilmeyerek!
MEĞER GÖRMEZ SADECE ‘GÖRMEZ’ DEĞİLMİŞ!
Geçtiğimiz hafta sonunda, Edirne Milli Eğitim Müdürlüğü tarafından düzenlenen ‘Türkiye’de Din Eğitimi ve Öğretimi’ toplantısında konuşan Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez, İslam dünyasında yaşanan en büyük sorunun eğitimden kaynaklandığını öne sürdükten sonra, Müslüman ülkelerde “canlı bombalı” terör saldırılarını hatırlatarak, kendisine Türkiye’de bu tür eylemlerin olmamasının nedenini sorduklarını belirtiyor. Şöyle diyor Diyanet İşleri Başkanı; “Bütün Müslümanları bu kötülükler sarmışken, sizin ülkenizde niye bunlar olmuyor. Batılısı da doğulusu da soruyor. Benim verdiğim cevap şu oluyor. Hamdolsun bizde imam hatip liseleri var. Neden imam hatip liseleri çok önemli, çünkü imam hatip liselerinin müfredatı kainatın ayetleriyle, kitabın ayetlerini birlikte veriyor.”
Burada her ne kadar; “Diyanet İşleri Başkanına gerçekten böyle sorular soracak kadar Türkiye’de yaşananları bilmeyen birileri kalmış mı?” diye bir soru akla gelse de, verdiği yanıta bakarsak “Görmez hangi ülkenin Diyanet İşleri Başkanıdır?” sorusu bütün diğer soruları bastırmaktadır.
Çünkü, sadece son bir yıl içinde 8 canlı bomba saldırısında yüzlerce vatandaşın hayatını kaybettiği, ülkenin bir yarısında kentlerin top ve tank ateşine tutularak yakılıp yıkıldığı, kadınların, çocukların, 80’lik yaşlıların bile sokaklarda katledilmesinin günlük olay haline geldiği Türkiye’nin Diyanet İşleri Başkanı, “Bütün Müslümanları bu kötülükler sarmışken, bizim ülkemizde bunlar olmuyor” diyebilmektedir.
Biz Diyanet İşleri Başkanının soyadından aldığı ilhamla en azından bazı gelişmeleri “Görmez”den geldiğini biliyorduk. Ama bu son konuşması göstermektedir ki, Diyanet İşleri Başkanı sadece “görmez” değil, “duymaz” ve “bilmez”dir de!
ERDAOĞAN’DAN YERLİ VE MİLLİ CİHAT TANIMI!
Gerçekleri çarpıtma ve yok sayma elbette sadece Diyanet İşleri Başkanıyla sınırlı da değil. Dahası Diyanet İşleri Başkanı “protokol sırasına” girenlerden biridir sadece; ama Diyanet İşleri Başkanı olması nedeniyle önemlidir!
Diyanet İşleri Başkanının söylediklerinin diğer bir boyutunu, ondan bir gün sonra “Kutlu doğum haftası” toplantısında konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “tamam”ladı!
IŞİD ve öteki cihatist grupları kastederek Cumhurbaşkanı; “Sorsanız, ‘Cihat yapıyoruz’ diyorlar. Halbuki cihat, asla terör değildir. Terör örgütü kurup Müslümanlara zulmetmek değildir. Masum insanların canlarına kastetmek değildir. Cihat, diriliştir, hayat vermedir, ihya etmedir, inşa etmedir” diyerek, bugüne kadar kimsenin tarif etmediği biçimde “yerli ve milli bir cihat” tarifi ile IŞİD ve öteki cihatist grupları eleştirirken, cihatizmi de aklamaya yöneldi. Ne var ki, bugüne kadar, el Kaide ve IŞİD’in katliamlarını, insanlık dışı saldırılarını savunamadıklarında “İslam bu değil” diye mevzi kazananlar ne kadar inandırıcıysa, asıl cihatizmin “hayat verme”, “ihya etme”, “inşa etme” olduğunu iddia etmek de o ölçüde inandırıcı olacaktır!
CİHATİSTLER ‘CİHAT’I NASIL ANLIYOR!
Çünkü “cihat”, sözlüklerde bile açıkça maddi ve manevi bütün imkanları Allah yolunda, İslam için kullanma olarak tarif edilmektedir. Tarih boyunca da cihat, Müslüman olmayanlara karşı Müslümanların topyekün, ellerindeki bütün imkanlarla savaşmaları olarak anlaşılagelmiştir.
Kendini cihatçı ilan eden gruplar da cihadı böyle anlamaktadır. Nitekim, bugüne kadar el Kaide ve IŞİD başta olmak üzere cihatist örgütlerin katliamlarına, yağma, yakıp yıkma eylemlerine, kendileriyle aynı inançtan olmayanları öldürmeleri ya da köle pazarlarında satmalarına karşı dikkate alınır hiçbir “fetva merkezi”, bir İslami otorite merkezi ve kişi; bunların yaptıklarını “din dışı”, “sapkınlık” olarak suçlayan bir fetva vermemiştir. Çünkü, bu cihatist grupların eylemlerinde “cihat” kavramının tarihsel olarak da oluşan içeriğine, “kitaptaki yeri”ne aykırı bir tutum söz konusu değildir.
Erdoğan ya da Görmez’in gerçekleri görmezden gelmelerini, politikalarının ihtiyacına göre eski kavramlara yeni içerikler uydurmalarını, taraftarları ötesinde kimsenin ciddiye almayacağı ortadadır.
‘İSLAM ÜMMETİNDEN OLMA’ KUTSANIYOR!
Nitekim son günlerde Cumhurbaşkanı, ırkçılığa, mezhepçiliğe karşı olduğunu öne sürerken, ümmetçiliği, “İslam ümmeti”nden olmayı kutsayarak, aslında ezilen ulusların kendi kaderlerini tayin haklarını savunmalarını ve mezheplerin inanç özgürlüğü taleplerini “ırkçılık” ve mezhepçilik” olarak göstererek, “gayrimeşru”, “insanlığın baş düşmanı” ilan etmektedir. Ki, Erdoğan-Davutoğlu yönetimi, giderek daha fazla dini referansları öne çıkararak, eski kavramların içeriğini ihtiyaçlarını uygun hale getirmeye, kendi politikalarına meşruiyet zemini oluşturacak biçimde değiştirmeye yönelmiştir.
Görünen odur ki, Erdoğan-Davutoğlu yönetiminin, bir yandan görmezden gelerek gerçeklerin üstünü örterken öte yandan “kavramların içeriğine yönelik operasyonlar” diyebileceğimiz girişimlerle gerçeği ters yüz etme çabalarını giderek yoğunlaştıracağını söylemek yanlış olmaz. “Muhafazakar toplum” planlarına ve girişimlerine meşruiyet sağlamak için bunu yapıyorlar, yapmaya da devam edecekler!