Hangi coğrafyadan gelirse gelsin ya da kökeni ne olursa olsun bütün entegrizmlerin tehlikesine işaret ettiği ve bir ‘kültürel intihar’ başlığına çok daha layık tarifiyle dile getirdiği ‘Entegrizm Üzerine’ adlı yapıtında Roger Garaudy, öncelikle geleceğimizin olası iki büyük sorununu dillendiriyor.
Öyle bir çağda yaşıyoruz ki, ya birbirimizi yok edeceğiz ya da diyalog[1] içine gireceğiz. Başka bir tercihimiz yok.
O zaman kendi kabuğunda yaşamak demek olan entegrizmler, daha fazla çatışmacı, daha fazla bölünen insanlar doğurarak başından birinci tercihi kabul edebilir.
Peki, nedir entegrizm? Dini veya siyasi olsun bir inancı, tarihin bir önceki döneminde sahip olduğu kültür yapısı veya müesseseleriyle özdeşleştirmektir. Böylece mutlak bir doğruya malik olduğuna inanmak ve onun kabullenilmesini dayatmaktır.[2]
Hiçbir problemin dar bir cemaate ve onların dogmalarına dayanılarak çözülemeyeceği çağımızda entegrizm en büyük tehlikedir. Diyalog entegrizmin karşıtıdır.[3] Bütün entegrizmlerin ilk adresi Batı, tek kabul edilebilir gördüğü kendi yaşam modelini zorla dayatarak en büyük diyalogsuzluğu göstermektedir. Şimdilerde üçündü dünya ülkelerindeki entegrizm ve onun bütün şekilleri, rönesansla birlikte Batı’nın kendi kültür ve gelişme modelini bu uluslara zorla kabul ettirme arzusundan doğmuştur.[4]
Kısacası Batı entegrizmi, adeta kendi dışındaki her varlığa bu tuzağı kurmak için var olmuştur. Sanırız Batı entegrizminin diğer entegrizmlerden farklı tarafı bu olsa gerek.
Garaudy’nin ‘ideolojik savunma’ dediği bu durumu üstün ırkların aşağı ırklar üzerinde doğal haklarının var olduğu savı en iyi şekilde açıklar.
Batı koloniciliğinin bizzat kendi eliyle kurduğu BM, IMF, UNESCO gibi kurumlar bu doğal hakkın(!) devamı için değil midir? Cemil Meriç’in deyişiyle ‘Asya ile Afrika’yı terbiyeli bir sirk hayvanı haline getirmek, kurdun dişlerini törpülemek ve köpekleştirmek’ için.[6]
Belki de entegirzmin en tuzak dolu şekli şuydu: Geleneklere gerici bir sadakatle bağlılık ve ‘teolojik’ fanatizm lekeleri taşıyan, tek kıstası tabiat ve insanlara bilim ve teknik sayesinde hükmetme demek olan ‘ilerlemeye’ ve ‘uygarlığa’ ilk ağızda karşı duran diğer yaşam biçimlerinin tümü üzerindeki bilimsel ve teknikçi Batı’nın dokunulmaz üstünlüğüne olan inanç.[7]
Bu pozitivist anlayış ‘asimilasyoncu’ denilen bütün kolonici politikaların ideolojik temelini oluşturmuştur. Maksat işgalcinin sistemiyle özdeşleşmek uğruna kendi öz kültüründen vazgeçmeyi kabul eden ‘yerli halkın elit’ kesimini entegre etmek.[8]
Ne acıdır ki, vahşi Batı’nın bu tuzağına düşen toplumlar yine kendi silahlarını kendilerine doğrultarak oyalanıyor, zaman kaybediyorlar. Tuzaktan kurtulmanın yolu kendine daha fazla zarar vermek olmamalıydı.
Kendi güçlerini kendilerine çevirip sahip olduğu tüm güçlerini eriten, kendini kabuğuna mahkûm bırakarak yaşamayı tercih sebebi sayan toplumların çırpınışını görmek ne acı!..
Pozitivizmi, karanlık çağlarına ait diğer araçlarla birleştirerek, yaşayan her varlığı bununla sömüren Batı’nın bilimsel kurgulamaları, artık gerçeğin aynasına aksetmiyor.
Bilimin geçmiş ve ölü bir anlayışı üzerine bina edilen bilimsellik, bir nevi hurafeler şeklini alır. Daha doğrusu ‘bilimin’ bütün problemlerini çözebileceği kaidesini temel alan totaliter bir entegrizm olur, onun çözemeyeceği ve önceden bildiremeyeceği hiçbir şey yoktur. Bu güdük pozitivizm, hayatın en büyük boyutlarını ihmal ediyordu: Aşkı, sanatkârane yapıcılığı, imanı.[9] Bu ihtimalin doğurduğu sonuçlardan bir kaçını Roger Garaudy bir başka eserinde şöyle açıklar: ‘Batı medeniyeti, insanı çalışmaya ve tüketime, ruhu zekâya, sonsuzu niceliğe indirger.[10] İşte böylesine gerici bilimsel entegrizmler Batı kültürünün çözülüşünün işaretlerini taşımaktadır.
Toplu insani hedefler üzerinde kafa yormadan, teknik konulardaki üstünlük ve bunun yaygınlaşması, insanın ve tabiatın gelişmesi değil, tahrip olmasının sonucunu doğurmuştur.
Yine Garaudy’nin üzerinde Batı’nın pozitivist bilimselliğinin lekelerini taşıdığını söylediği günümüz marksizmi (aslında onun bozulmuş şekli), tıpkı yozlaşmanın adresi olan dini entegrizmler gibi kendini açığa vurmaktadır.
Marx bugün yaşasaydı kendi düşüncesini ‘ekonomik determinizm’ olarak tanımlayanlara söyleyeceği bir çift sözü olurdu. ‘Eğer Marksizm bu ise, şurası muhakkak ki, Karl Marx, yani ben Marksist değilim.’
Marx’ın sahte mirasçılarındaki entegrist bozulmaların hepsi ‘bilimsel sosyalizm’ tanımında yapılan hata ile başladı.
‘Bilimsel’ terimi pozitivizm manasına alındı. Pozitivizm, yani insana, insanın tarihine ve insanın yaptıklarına ait bilgiyi ‘olguların’ ve ‘kanunların’ bilgisine indirgeyerek ve bundan da bir ahlak ve bir politika çıkararak mutlak hakikate erişmek iddiası. Bu ise, bilim ve tekniğin bizim için birer araç olduklarını, amaç olmadıklarını unutmaktadır.[11] Yıllardır süregelen bu unutkanlık, ‘pozitivist ahlak’ın kök salarak sağlamlaşmasına zemin hazırladı. İnsanlık bununla uzun bir süre oyalandı.
Şimdi sadece onun var olduğu dünyada onun istediği kadar düşünebiliyoruz. Vahşi Batı’nın, bütün vahşetine rağmen zincirleri kırmak sadece bizim elimizde. Dünya halklarının tarih boyu güç koşullar altında kazandığı değerleri meşaleleştirerek son bir tercih yapmak durumundayız.
Marx da ‘Kapital’den tam yirmi sene öncesinde, yani 1843’te tercihini yapmıştı. O bir sosyalistti. Bu bir manevi tercihti, zamanın felsefecilerinin diliyle ‘insanı aşağılayan, köle haline getiren, terk edilen, küçümsenen bir varlık konumuna sokan bütün ilişkileri ters-yüz etmenin kesin buyruğu’ diye adlandırdığı bir iman hareketinin adıydı.[12]
Çağımızın da başlatacağı bir iman hareketi elbette olacaktır. Ondan önce, sanırız topluca düşünerek -ancak Batı’nın salyalarını üzerimize bulaştırmadan- varacağımız son nokta, kalbî hoşnutluk içinde evreni ve birbirimizi anlamak olacaktır.
——————————————————————————–
[1] Yazar burada diyalog kelimesinin anlamını dinler yada kültürler arası diyalog olarak değil entegrizmin karşıtı olarak kullanmıştır.
[2] ‘Entegrizm Üzerine’ Roger Garaudy, pınar yay. Shf:9
[3] A.g.e. shf: 10
[4] A.g.e. shf: 11
[5] A.g.e. shf: 18
[6] ‘Kültürden İrfana’ Cemil Meriç, insan yay.
[7] ‘Entegrizm Üzerine’ Roger Garaudy, pınar yay.
[8] A.g.e shf: 22
[9] A.g.e. shf: 24
[10] İnsanlığın medeniyet destanı, Roger Garaudy, shf: 128
[11] A.g.e. shf: 25