Dün gazetelere Abdullah Gül’ün 12 Eylül anıları ve gözaltı günleri yansıdı. “Darbe mağduru Cumhurbaşkanı” başlıklı haberler yapıldı, köşe yazıları yazdıldı. Ama neresinden bakarsanız bakın, Abdullah Gül’e darbe mağduru demek oldukça sırıttı.
2 gün önce Abdullah Gül’ün ABD’ye gitmek üzere bulunduğu uçakta Cumhurbaşkanı’na eşlik eden köşe yazarlarından Ergun Babahan, Gül’ün ‘darbe anılarını’ dünkü yazısına taşıdı.
“Darbe mağduru bir Cumhurbaşkanı” başlıklı yazıda Babahan, “Aslında hayatı arkaik bir devletle, daha doğrusu devlet anlayışıyla mücadele içinde geçmiş Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün. 12 Eylül’de, 28 Şubat’ta ve 27 Nisan muhtırasında doğrudan hedef olmuş” cümlelerine yer verdi.
Ergun Babahan, Gül’ün anılarını şöyle anlatmış: Dediğim gibi, devletin hukuksuz gücüyle ilk karşılaşması 12 Eylül’de olmuş. Kayseri’de evlendikten bir hafta sonra İstanbul’a gelmişler. Gülümseyerek, ‘O zamanın koşullarında bir nevi balayı gibiydi Kayseri’den kendi evimize gelmek’ diyor. O zamanlar, şimdiki adıyla Sakarya Üniversitesi’nde öğretim görevlisi ve aktif bir Milli Türk Talebe Birliği üyesi. O nedenle adı Sancak Harekatı kapsamında gözaltına alınacaklar listesine girmiş. Darbeden habersiz Sahra-i Cedid camiine namaza gittiğinde öğrenmiş ihtilal olduğunu, ‘Sağ mı sol mu? Nasıl bir şey?’ diye sorma ihtiyacı hissetmiş. Yeni evlenip Erenköy’de tuttuğu bir evde olduğu için rahat, kimse bilmez diye düşünür ama devlet bilir elbette. Cumartesi sabahı 05.00 sularında kapı zili çalmış, kapıda genç bir üsteğmen. ‘Bir kağıt verdi. Sancak Harekatı’nda gözaltına alınacaklar listesi’ diye anlatırken o günün hafızasına silinmeyecek şekilde işlendiğini anlıyorsunuz. Şansına son derece terbiyeli bir üsteğmen çıkmış karşısına, hazırlanmak için üsteğmeni salona alırken, odaya geçip şaşkınlık içindeki eşinden üsteğmene kahve yapmasını istemiş. Evde telefon olmadığı için üsteğmenin anlayışı sayesindeki bir komşudan Kayseri’yi arayıp ailesine durumu bildirmiş. Doğru Metris… Koca bir koğuşta tek başına… Neyse ki sonradan gelenlerle tıka basa dolmuş koğuş. Gözü kapalı sorgulanmış Abdullah Gül ama işkence görmemiş. Ancak işkenceden perişan olan insanları da görmüş, çığlıklarını da duymuş. Üstelik Kayseri’de gözaltına alınan kardeşi Macit Gül kendisi kadar şanslı olmamış, o işkenceden nasibini almış… Gayrettepe, Siyasi Şube’de 2 gün, Adapazarı’nda 10 gün derken bir ayı gözaltına geçmiş ve sonuçta aleyhinde dava açılmadan salıverilmiş.”
12 Eylül döneminin en çok akıllarda kalan sözlerinden biri Alparslan Türkeş’e ait olan “Fikirlerimiz iktidarda biz içerdeyiz” sözü olmuştu. Solcu ve Alevilere dönük katliamlarla darbeye ortam hazırlanması konusunda sonsuz hizmetleri olan Alparslan Türkeş, 12 Eylül döneminde içeri alındığında bu sözü söylemişti.
Ekonomiden dış politikaya, siyasal yapılanmadan kültürel politikalara kadar tam anlamıyla sağcı bir darbe olan 12 Eylül’de içeri alınan Alparslan Türkeş, haliyle duruma biraz şaşırmıştı.
Abdullah Gül’ün anlattıkları ise, Gül’ün Türkeş kadar bile şaşırmasına gerek görülmediğinin kanıtı.
Abdullah Gül dahil, bugünkü AKP’nin önde gelen kadrolarının büyük kısmı, 60’lı ve 70’li yıllarda devrimcilere karşı mücadele amacıyla kurulan Komünizmle Mücadele Dernekleri ve Milli Türk Talebe Birliği’nde yetişen kişilerden oluşuyor. Abdullah Gül de 12 Eylül darbesinin ardından MTTB liderlerinden birisi olarak gözaltına alındı.
Komünizmle Mücadele Derneği, Soğuk Savaş sırasında Türkiye’nin NATO üyesi saldırgan bir ABD işbirlikçisi olarak komünizme karşı çok hırçın bir dönemden geçtiği 50’li yıllarda Demokrat Parti eliyle kuruldu. Derneğin kurucuları arasında Cemal Gürsel, Adnan Menderes, Celal Bayar, Süleyman Demirel ve darbe sonrasının en önemli kişilerinden Turgut Özal gibi isimler vardı. Fethullah Gülen de Erzurum’da bu derneğin aktif bir üyesiydi.
1960’lı yıllarda solun yükselmesiyle birlikte MTTB kuruldu. Kuranlar, aynı sağcı geleneğin kadrolarıydı. MTTB, henüz solu Türkiye İşçi Partisi’nin temsil ettiği ve silahlı çatışmalarda solun pek yer almadığı 60’lı yıllarda 2 işçinin öldüğü ve yüzlerce kişinin yaralandığı Kanlı Pazar gibi katliamların planlayıcı ve uygulayıcısıydı. Abdullah Gül, Recep Tayyip Erdoğan, Ahmet Davutoğlu gibi çok sayıda isim, MTTB kökenli.
MTTB 70’li yıllarda sola karşı mücadelede şiddetin dozunu iyice artırırken, sola karşı son adım olarak askeri darbe geldi. Gül’ün anlattığı anılarda darbeyi çok rahat karşılamış olduğunun anlaşılması, MTTB ile darbenin amaçlarının ortak olmasının verdiği güvenden kaynaklanıyor olsa gerek.
Babası Milli Selamet Partisi üyesi olan Gül, MTTB’de geleceğe hazırlananlardan. Darbe öncesinde 2 yıl İngiltere’de doktora yapan Gül, geldiğinde Sakarya Üniversitesi’nde iktisat dersleri vermeye başlıyor. Darbe yıllarını rahat geçiren Gül, 1983-1991 yılları arasında İslam Kalkınma Bankası’nda ekonomi uzmanı olarak çalışıyor. Gül, 1991 yılında Refah Partisi’nden 19. Dönem Kayseri Milletvekili olarak TBMM’ye girdi.
SOL