BM İnsan Hakları Yüksek Komiseri Navi Pillay, İsrail’in Gazze’ye uyguladığı ablukayı hukuksuz olarak nitelendirdi ve kaldırılması gerektiğini, İsrail’in Uluslararası İnsâni Hukuku ihlal ettiğini söyledi. BM Filistinli Mültecilere Yardım Kuruluşu’nun (UNRWA) Gazze operasyonu’nun başındaki isim John Ging, BM’in ablukayı bertaraf ederek insâni yardım ulaştırması çağrısını yaptı ve ablukanın, Dördüncü Cenevre Konvansiyonu’nun toplu cezalandırmayı yasaklayan 33’ncü maddesinin doğrudan ve çirkin bir ihlali olduğunu belirtti. 1.5 milyon insanı toplu halde cezalandırarak uluslararası hukuku çiğneyip savaş suçu işleyen İsrail ise Gazze ablukasının güvenlik amaçlı olduğunu ileri sürüyor.
Elias Harb: Profesör Falk, İsrail’in Gazze’ye uyguladığı ablukanın, denizdeki silahlı çatışmalarla ilgili kuralları içeren San Remo Uluslararası Hukuk Kılavuzuna göre hukuki durumu nedir?
Ayrıca, ablukanın gayri meşruluğunu teyid eden bir dizi teknik problem de var. Uluslararası câmiaya göre Gazze, işgal altındadır ve İsrail’i sivil nüfusu koruma göreviyle mükellef kılmaktadır. İsrail, Hamas idaresi altında olduğu müddetçe Gazze’yle silahlı çatışmada olduğunu iddia ediyor ama bu iddia, İsrail’in 2005 yılında Gazze’den çekilmesiyle işgalin sonlandığını dolayısıyla da uluslararası insâni hukuk çerçevesindeki görevlerinin bittiğini varsaymaktadır ki genel olarak kabul görmemiş bir iddiadır. İsrail’in işgal mevkii kabul edilse bile abluka gene de hukuksuzdur. Bir ablukanın hukuken geçerli olarak ilan edilmesi için karşıdakinin düşman bir devlet olması gerekir ki Gazze devlet değildir. Bunun anlamı, diğer devletlerin ve BM’in deniz faaliyetleri karşısında Gazze’nin hukuki olarak ablukaya tâbi tutulamayacağıdır.
EH: BM Güvenlik Konseyi siyaseyen iktidarsız görünüyor ve Filistin yanlısı dokuz Filistinliyi öldürmesine rağmen İsrail’i cezalandırmayı reddediyor. Bir sonraki hamle ne olacak?
RF: Konvansiyonun, 31 Mayıs’taki saldırının resmettiği türden “devlet terörizmine” ilişkin yorumlanıp yorumlanmamasına bağlıdır bu. Bu anlaşma, 1985 yılında Filistinlilerin İtalyan ticaret gemisine saldırdığı Achille Lauro vakasına bir cevap olarak müzakere edildi ve büyük ölçüde onaylandı. Madde 3’ün dili, İsrail devletine bağlı failler olmalarından kaynaklanan teknik zorluklar hâriç, İsrailli saldırganların hukuksuz fiilini tanımlıyor görünmektedir kesinlikle. 3’ncü Madde’nin 1’nci fıkrasının (b) bendi, ilgili bir suçu tesis ediyor görünmektedir çünkü “herhangi bir kişinin saldırı düzenlemesinin, şayet o kişi kanunsuz ve kasıtlı olarak gemideki bir kimseye karşı şiddet fiili işliyorsa, o geminin seyir emniyetini tehlikeye atması muhtemeldir” demektedir. Ayrıca Madde 3 (1)(g) ve Madde 3 (2), 31 Mayıs saldırganlarının hukuksuz fiil işledikleri izlenimini güçlendirmektedir. İsrail’in de taraf olduğu bu konvansiyonun devlet terörizmine de uygulanmaması için hukuki ve siyasi hiçbir iyi neden yok ve eğer uygulanırsa, Özgürlük Filosuna yapılan İsrail donanma saldırısının hukuksuz olduğu hükmünü güçlendirir.
RF: Böyle bir soruştuma çeşitli nedenlerden dolayı güvenilirlikten yoksundur. İsrail’in geçmişte yaptığı soruşturmalar, mesela 27 Aralık 2008-18 Ocak 2009 arasında düzenlediği saldırıyla ilgili olarak suç iddiaları hakkında yaptığı soruşturma tam bir örtbastı ve bir uluslararası soruşturma olan Goldstone raporunun ihtiva ettiği analiz ve hükümlere hitap edemedi. Tarafsızlık ve güvenilirlik ihtimali bu konuda da daha iyi durumda değil. İsrail liderliği, saldırının meşruiyeti üzerindeki ısrarını zaten ilan etti ve bu iddiaları geçerli kılmak üzere İsrail hükümetinin atadığı bir soruşturma komisyonunu görevlendirdi; dahası, İsrail’in tâlimatına göre, komisyon’un saldırıya katılan askerleri sorgulama yetkisi yok; dolayısıyla da olayların ikna edici bir muhasebesini yapmak imkansızdır. Son bir şey de şu: 2009 yılında yayınladığı raporla Gazze saldırısı sırasında İsrail’in işlediği fiilleri mahkum eden ömürlük Siyonist Richard Goldstone’un şahsına yapılan kirli saldırılar, İsrail’de yaşayan ve filo saldırısı örneğinde hukuki, siyasi ve ahlâki zeminde İsrail’i eleştiren sonuçlara ulaşacak herkesin gözünü muhakkak ki korkutacaktır. Bir İsrailli, İsrail hükümetinin tutumunu destekleyen sonuçlara ulaşması için Güney Afrika vatandaşı Richard Goldstone’dan çok daha büyük baskı altında kalacaktır.
EH: Pek çokları, ABD’nin Ortadoğu barış sürecinde dürüst aracı nüfuzunu kaybettiğine inanıyor. Sizce?
Şu andan itibaren, maalesef, kaydedilecek doğru izlenim, Obama ve Bush yönetimi arasında asli bir devamlılık olduğudur. Esasen, ABD kuvvetlerinin İslam dünyası boyunca hukuksuz şekilde yürüttüğü artan sayıda “özel operasyonlar”, İran’a karşı askeri harekât tehlikesinin artıyor olması, Afganistan’daki savaşın dehşet verici şekilde tırmanması ki yeni Amerikan dış politikasının acı çekmesine yol açmıştır, daha önce hiç olmadığı kadar tehlikeli ve yıkıcı bir hal almış görünüyor. Obama başkanlığı döneminde Amerikan yönetimi ne emperyal emellerinden ne de Ortadoğu yaklaşımından geri adım attı; şu anki davranışı, self determinasyon mücadelesi veren Filistin halkına hiçbir destek sunmuyor. Filistin mücadelesinin, ırk ayrımına karşı yürütülen mücadelenın son safhalarına benzemeye başladığına dair biraz ümit veren tek gayrimeşrulaştırma hareketidir. Bu sivil toplumun, âdil bir barışı sağlama doğrultusunda verilen uzun Filistin mücadelesini destekleyici nitelikte bir siyasi sonuç üretme başarısı gösterip göstermeyeceğini bekleyip görmek gerekiyor.
Dünya Bülteni için çeviren: M. Alpaslan Balcı