Daha önceden bilim insanları arasındaki ateizm oranlarını buradaki yazımızda anlatmıştık. Bu yazımızda, evrimsel biyologlar arasındaki ateizm oranlarına bakış atacağız:
American Scientist tarafından yapılan bir araştırmada, evrimsel biyologların inançları araştırılmıştır. Gregory W. Griffin ve William B. Provine tarafından yürütülen ve 149 profesyonel evrimsel biyolog üzerinde yapılan araştırma, ilginç sonuçlar çıkarmıştır.[1] Bu bilim insanları toplamda 28 farklı saygın ulusal akademiye üyedirler. Deneklerin uzmanlıkları şu bilim dallarından en az birini içermektedir: evrim, filogenetik, popülasyon genetiği, paleontoloji, paleoekoloji, paleobiyoloji, sistematik, organizma düzeyinde adaptasyon veya uyum başarısı.
Bu araştırmanın önemi ise, daha önceki çalışmalarda teizm (Tanrı+dini kitap kabulü) ile deizm (sadece Tanrı’ya inanç, dini kitapları reddetme) arasındaki farkın araştırmaya dahil edilmeyişinin aksine, teizm ile deizmin birbirinden net olarak ayrılmış olmasıdır. Deneklere, aşağıdaki görseldeki üçgen gösterilmiştir ve kendilerini inanç olarak teist, deist ve doğalcı (ateist) kutuplarından hangisine daha yakın hissettiklerini, harflerle belirtmeleri istenmiştir (örneğin “A” tamamen doğalcılığı gösterirken “E” deizmin de dahil olduğu ve ağır bastığı, teizmi dışlayan bir doğalcılığı temsil etmektedir).

Bu sonuçları birazcık birleştirecek olursak: Evrimsel biyologların %87.7’si kendisini “natüralist” (“doğalcı”) veya “natüraliste yakın” olarak, yani doğanın hiçbir doğaüstü güç ile ilişkilendirilemeyeceğini düşünen kişi olarak tanımlamıştır. %2.3’ü “teist veya teizme yakın” olarak, %5.8’i ise “deist ve deizme yakın” olarak tanımlamaktadır. %2.7’si ise “diğer” ya da “cevap vermek istemeyen” kategorisinde değerlendirilmektedir.
Yani evrimsel biyologların inancı, teistik olmaktan çok deistiktir. Bir yaratıcı veya yönlendirici güce inanmaktadırlar; ancak canlıların ve evrenin kitaplarda tanımlandığı şekillerde ve kurallarda yaratıldığını çoğunlukla reddetmektedirler.
Bu araştırmalarla ilgili şu ufak parantezi açmakta fayda var: Elbette, araştırmada sorulan sorunun soruluş biçimi, verilen cevapları etkileyebilmektedir. Örneğin bir insana “Ateist misiniz?” diye sormak ile, “Natüralist misiniz?” diye sormak arasında fark bulunmaktadır. Örneğin “ateizm” daha ziyade bireyin din felsefesi çerçevesindeki konumunu belirlerken, “natüralizm” daha ziyade doğa felsefesi çerçevesindeki konumları ile ilgilidir. Bunlar birbirine çok yakın olsa da, sorunun soruluş biçimi cevapları etkileyebilmektedir. Örneğin kimi insan, kelimenin halk arasındaki olumsuz anlamı dolayısıyla kendini “ateist” olarak yaftalamaktan hoşlanmasa da, “natüralist” olarak nitelendirmekte bir sakınca görmeyebilir.
Buna rağmen, evrimsel biyologlar arasında teist ve deist oranlarının, bilim insanlarının geneline göre daha düşük olduğu söylenebilir. Öte yandan, Pew Araştırma Merkezi’nin sonuçlarına bakacak olursak, “biyoloji ve tıp”, “kimya”, “yerbilimleri” ve “fizik/astronomi” olarak kategorize edilen alanlardaki bilim insanları arasındaki ateizm oranları dikkate değer miktarda farklı değildir. Bu durum, aşağıdaki grafikte görülebilir:

Evrimsel Biyologlar Neden Daha Ateistik?
Evrimsel biyolojiyi, diğer bilim sahalarına göre farklı kılan nedir? Evrimsel biyologlar, insanlar da dahil olmak üzere bütün canlıların davranışlarını, özelliklerini ve hepsinden önemlisi biyolojik kökenlerini çalışmaktadırlar. Dolayısıyla bir çeşit köken araştırmacısı oldukları söylenebilir. Bir evrimsel biyolog, insanlığın kökenlerini, insan-öncesi zamanlardan itibaren, kategorik ve sistematik bir şekilde incelediği için, kaçınılmaz olarak dini inançları da hayvan davranışlarının bir parçası ve insanlarda kültürel evriminin bir ürünü olarak görecektir. Bu, onların profesyonel görüşüdür. Bu nedenle evrimsel biyologlar arasında ateizmin kısmen daha yüksek olması son derece normaldir.
Eğer Frans de Waal gibi etolog (hayvan davranış bilimcisi) ve evrimsel biyologların kitaplarını ve araştırmalarını okuyacak olursanız (bu konuda bir örnek olarak şu kitabı tavsiye ederiz), dini inançlarla özdeşleştirilen bütün ritüelistik davranışların, psiko-kütürel evrimin bir ürünü olarak açıklanabildiğini kendiniz de görebilirsiniz. Sadece insanlarda değil, yüksek bilişsel fonksiyonlara sahip, evrimsel olarak bize en yakın akraba olan türlerde de bu tip davranışların izlerine rastlamak mümkündür. İşte bu nedenle, evrimsel biyologların %72 civarı, inançlarımızı insan evriminin bir ürünü olarak görmektedir.
Bu noktada şunu anlamak çok önemli: Evrimsel biyologlar, “inat” ya da “dinsizliğe hayran olmak” gibi nedenlerle inançlara uzak değillerdir! Ya da dinî inançları bağımsız gerçekler olarak değil de, insan evriminin bir ürünü olarak görmelerinin nedeni inançlı insanlara “kıllık yapmak” değildir. Bu, onların profesyonel meslekleri dahilinde vardıkları bir sonuçtur (ki hepsinin aynı sonuca varmadığı veya en azından inançların kökenleri ile ilgilenmediği de hatırlanmalıdır). Aksini iddia etmek, bir bilim sahasını olduğu gibi karalayan; gerçeklikten uzak; bilim insanlarını, uzmanlıklarını ve emeklerini ayaklar altına alan; üzerinde sağlıklı bir şekilde düşünülmemiş bir argümandır. Mümkünse, derhal terk edilmelidir.
Richard Dawkins’in Evrim Algısına Etkisi
Evrimin ateizm ile birmiş, aynı şeymiş gibi düşünülmesinin tek suçlusu, bilim karşıtları ve onların yalanlarına inanan insanların bilgisizlikleri değildir: Kimi zaman, bilim insanlarının kendileri de bu hataya düşerek bilimi bir ateizm aracı olarak kullanmışlardır. Bunun en güncel ve bariz örneklerinden biri Prof. Dr. Richard Dawkins iken, oldukça eski örneklerinden biri olarak “Darwin’in buldogu” lakaplı Thomas Huxley’dir. Bu kişiler, bilimin üstünlüğünü, gücünü ve tarafsızlığını savunacakları yerde, bilimsel gerçeklerin dini görüşler ile örtüşmemesinden ötürü tüm dinlerin hatalı, eksik, yanlış ve yok edilmesi gereken unsurlar olduğunu lanse etme, bilimi bu şekilde yüceltme yoluna girmişlerdir. Bu da, onların bilim camiasındaki güvenilirliklerini ve popülaritelerini azaltırken, halk arasındaki ünlerini katlayarak arttırmıştır.
Her ne kadar bu bilim insanlarının, özellikle de Richard Dawkins’in bilimi halka ulaştırma amacıyla yaptığı sayısız değerli çalışmayı takdir etsek ve yürekten desteklesek de, elde “ailenizin bilim insanı” olarak bilinen Carl Sagan, “halkın fizikçisi” olarak bilinen Richard Feynman, “belgesellerin babası” olarak bilinen David Attenborough gibi örnekler varken, Dawkins’e neden bu değerli bilim insanlarına olduğu kadar geniş bir kitlenin kucak açmadığının sebepleri üzerine düşünmekte fayda vardır.
:format(webp)/evrimagaci.org%2Fpublic%2Fcontent_media%2F9e4fa79e6fe70b60e7578ca332bc70f5.png)
Dawkins, halka bilimi anlaşılır kılmak konusunda çok kıymetli çabalara girişmekle birlikte, kendi şahsi inanç konumunu birçok sefer bilimsel meselelerin önüne geçirmekten veya bir tutmaktan kendini alamamıştır. Bu konuda Dawkins’in yönteminin “bilimin önünü kapatan engelleri açmak için bir zorunluluk” olarak değerlendirilmesi de mümkündür. Ancak elde bu çatışmaya girmeden de milyonlarca insanın gönlünü fethedebilmiş örnekler varken, Dawkins’in de açıkça ifade ettiği gibi “militan ateist” şeklindeki bir tutumun sadece belli (ve ortak görüşe sahip) bir kitleye hitap etmesi kaçınılmazdır.
Elbette Dawkins’in girişimlerinin de başka açılardan çok faydalı sonuçları olmuştur, bunu göz ardı etmemekteyiz: Birçok genci daha önce fark etmedikleri konularda aydınlatmış, yepyeni alanlarda sorgulamaya itmiş, onları bilim konusunda meraklandırmıştır. Ancak amaç bilimin halka ulaştırılmasıysa, Dawkins’in en iyi örnek olduğunu söylemek pek mümkün değildir. Carl Sagan örneğinin detaylarını buradan okuyabilirsiniz.
Tabii ki burada “esas amaçlar” da ön plana çıkmaktadır. Her şahsın koyduğu ideallerin amacı birbirinden farklı olabilir. Dawkins, belki de zaten yola çıkış amacı olarak sadece bilimin halka ulaştırılması ve anlaşılmasını değil, aynı zamanda ateizmin halk arasında yayılmasını (“dinlerden soğumayı ve uzaklaşmayı”) belirlemiştir. Bu açıdan yaptıklarının amaçlarıyla birebir uyumlu olduğu düşünülebilir.
Buradaki bir diğer itiraz da, ateizmin dini objektivitenin doruğu olduğu yönünde yapılabilecek bir açıklama olabilir. Ateistik bir dünya görüşünün, şahsi inançlara dayalı bir dünya görüşünden çok daha objektif bir tutum yarattığı fikrine kesinlikle katılıyor olsak da, bu noktada ateist olduğunu iddia eden şahısların eğitiminin ve konulara olan hakimiyetinin de çok önemli olduğunun altını çizmek gerekmektedir. Her ateist, Dawkins gibi alanında uzman değildir. Hatta çok büyük bir çoğunluğu değildir. Dawkins’in başarabildiğinin aksine, ateist kimliğiyle ortaya çıkanların bilimi savunmaya çalışması sırasında yaptıkları çok sayıda hataların, ateizm ile evrimsel biyolojinin aynı şeyler olduğunu düşünme hatasını arttırıcı bir etkiye neden olduğu anlaşılmalıdır.
Yani ateist olmak, bilimden anlıyor olmayı beraberinde getirmemektedir. Bu sebeple aslolan bilimi tam olarak öğrenmek olmalıdır. Bu öğrenme sürecinden sonra şahsi tutum olarak ateizm mantıklı geliyorsa, bu kişinin şahsi tercihidir ve anlayışla karşılanır. Kısaca, Evrim Ağacı olarak bize göre ön planda olması gereken bireylerin ateist yaklaşımları değil, bilimsel tutumlarıdır.
Sonuç olarak evrimsel biyoloji camiasının Richard Dawkins’den ibaret olmadığı hatırlanmalı ve anlaşılmalıdır (yukarıdaki araştırmalar da bunu net bir şekilde ortaya koymaktadır). Sadece bir veya birkaç kişiden yola çıkıp, bütün bir disiplini yargılamak, mantık safsatalarından Aceleci Genelleme‘ye girmektedir ve bu safsatadan kaçınmak gerekir.
İşte evrimsel biyologlar da, görev tanımlarına uygun olarak, insanın kökenlerini, davranışlarını ve doğasını doğal ve materyal nedenlerle izah ediyor diye onları küçümseyemez veya onlara kızamayız. Bilimsel metodoloji, yani uygulamaya söz verdikleri yöntem bunu gerektirmektedir. Evrimsel biyologlar, profesyonel mesleklerini ve onun gereksinimlerini icra etmektedirler. Gerçeği ortaya koymaktadırlar.
Şahsi inançları, her birimiz gibi, profesyonel mesleklerinin ortaya koyduğu gerçeklerden doğrudan etkilenmektedir. Bu demek değildir ki Dünya çapında, birbiriyle tamamen bağımsız arka planlardan gelen on binlerce evrimsel biyolog, gerçekleri kendi inançlarına göre şekillendirmekte, “küresel bir komplonun parçası olmakta” ve yalanlar uydurmaktadır. Asla!
Tam tersine, evrimsel biyologlar da, fizikçiler, matematikçiler veya coğrafyacılar gibi, araştırmalarının sonuçlarını kamuya ve bilim camiasına açık şekilde ortaya koymaktadır. Asırlara yayılan bu kolektif bilgi, insanların ve diğer tüm canlıların var oluş ve kökenlerinin, tamamen doğal yollarla açıklanabildiğini, tartışmaya yer bırakmaz bir şekilde ortaya koymaktadır.
Dahası, bilim insanlarının genelinde de ateizm oranları, teizm ve deizm oranlarından çok farklı değildir. Halk arasında teizm ve deizmin daha baskın olması, bilim insanlarının göreli olarak daha ateist kalmasına neden olmaktadır. Ancak bu, bilim insanlarının genelinin ateist olduğu iddiasını geçerli kılmamaktadır. Böyle bir şey, bilimsel araştırmalardan gelen verilerle desteklenmemektedir.
Evrimsel biyologların ezici çoğunluğu dini inançların evrimin bir ürünü olduğunu düşünmektedir. Yani buradaki yazımızdan da görebileceğiniz gibi, inanma ihtiyacı bir evrimsel adaptasyondur. Spesifik detayları ise kültürel evrimin bir parçasıdır.
- ^ G. F. Graffin, et al. Evolution, Religion And Free Will. (6 Şubat 2017). Alındığı Tarih: 7 Ağustos 2020. Alındığı Yer: American Scientist | Arşiv Bağlantısı