Evrenimizi ve Evrenimizin içinde yer alan galaksiler, yıldızlar, Güneş Sistemi gezegenler ve Dünyamızın oluşmasında ve varlığını milyarlarca yıl devam ettirmesinde etken olan denge ve ölçüler vardır. En temel kozmik kanunlardan en küçük denge unsuruna hassas ayarlarla oluşan her oluşum insan ve canlı formunun yaşamasında büyük önem taşır.
Bunlardan küçük bir kısmına bahsedersek; Yaşadığımız evren bundan yaklaşık 14 milyar yıl önce hiçlikten tek bir nokta haline gelip Büyük Patlama (Big Bang) ile bu hale evrimleşme aşamalarıyla gelip genişlemesine halen devam etmektedir. Big Bang deki enteresan olaylardan biri de patlama sonrası saçılmış olan atom ve atom altı parçacıkların bir düzensizlik yerine son derece düzenli ve sistemli olarak evreni oluşturmasıdır. Bunu küçük bir örnekle anlatmak istersek üstünkörü ortaya konulmuş çimento, tuğla, tahta ve demirlerin patlamayla birlikte darmadağın olması yerine o patlamanın sonucunda son derece nizami bir bina meydana getirmesidir. Bu durum bile evrende oluşan durumun yanında çok küçük ve önemsiz bir örnek taşır. Patlama yıldızları, galaksileri, gezegenleri, sistemleri ve birçok gök cismini oluşturmuştur.
Büyük Patlama sırasında Evrenin genişleme hızı o kadar ince bir hassas ayarla ayarla ayarlanmıştır ki, Evren 0,000000000000000001 derece farklı hızla genişleseydi (Paul Davies) düzen ve yaşam olmayacaktı. Yine bu denge derecesi 1/1 üzeri 18 derece bile yavaş olsa çekim gücü nedeniyle Evren içine çökecek 1/1 üzeri 18 derece hızlı olsa atom ve atom altı parçacıkları dengesizce ortaya saçılacaktı.(Einstein, Hawking) Zayıf kuvvetler daha zayıf olsaydı proton ve nötronların tamamı Büyük Patlama da helyuma dönüşecekti. Helyum bir soygaz olduğu için ise başka maddelerle karışmayı reddecek böylelikle hidrojen oluşmazdı yani hayat olmazdı. Yine elektronlar biraz daha hafif olsalar ışık hızına yakın bir hıza sahip olacaklarından yıldızlar oluşamayacaktı. Yıldızlar yaşam için gerekli olan başta karbon elementi ( Dev yıldızların çekirdeklerinde ki iki aşamalı işlemle helyum önce berilyuma sonra ise çok hassas oranlarla karbona dönüşür) ve birçok elementleri oluştururlar. Belki duymuşsunuzdur. ‘’Hepimiz bir yıldız tozuyuz ‘’ sözünü. Bu söz karbondan dolayı söylenmiştir. İnsan vücudunun yüzde 18 i karbon elementinden oluşmaktadır. Dolayısıyla bu söz mantıksal olarak da geçerli bir sözdür. Evren genişledikçe bu hassas denge mekanizması gitgide artmaktadır.
Bu hassas dengenin bir kısmı da Güneş Sisteminde oluşmuştur. Dünya ve Güneş arasındaki mesafe 149 Milyon Km iken Güneşe en yakın yıldız olan Alpha Centauri ‘den uzaklığı yaklaşık 37 Trilyon Km dir. Alpha eğer daha yakın olsaydı Güneş Sistemin de dengeler bozulacaktı. Yine Jüpiter kendi yörüngesine birçok asteroid çekerek Dünya’yı olası facialardan korumaktadır. Jüpiter’in büyüklüğü ve bize uzaklığı arasında hassas denge olmasaydı Dünyamız atmosferinin karşı koyamayacağı meteor çarpmalarına maruz kalacak ve hayat olmayacaktı. Gözlemlenen diğer galaksilerde Dünya ve Jüpiter rollerinde olan gezegenlerin birbirlerine çok uzak olduğu ve Dünya rolündeki gezegenlerin bu yüzden hep meteor yağmuruna maruz kaldığı ortaya çıkmıştır. Yine evrenin arasındaki boşluklar bu denli fazla olmasa gezegenler ve yıldızlar birbirlerine sürekli çarpacak ve yaşam olmayacaktı.
Yine en önemli unsurlardan biri olan ‘’Yerçekimi’’ etkisi hassas denge mekanizması sayesinde yaşamı oluşturacak nitelikler taşır. Yerçekimi kuvveti şu ankinden fazla olsa Evrendeki büyük yıldızların karadeliğe dönüşüm süreci hızlanıp Dünyamızın çekim gücü yüksek olunca da bir sinek uçamayacak karıncalar bir adım dahi atamayacaklardı. Yerçekimi kuvveti şu ankinden düşük olsaydı o zamanda yıldızlar hayat için gerekli olan elementleri üretemeyeceklerdi.
Güneş Sistemimizi oluşturan Samanyolu Galaksi’ nin şeklinin spiral olması ve Sistemimizin spiral şeklin uçlarında bir yerlerde olması bizim çevre galaksileri inceleyerek bilimin gelişmesine yol açmıştır. Eğer merkezde bir yerde olsaydık başka hiçbir galaksiyi teknoloji ne kadar ilerlerse ilerlesin göremeyecektik. Spiral kolların uzağında olmamız Samanyolunun merkezindeki karadelik ve süpernova patlamalarından bizi korumaktadır.
Dünya atmosferinin oranlarında da büyük hassas ölçüler vardır. Azot % 78 Oksijen %21 ve diğer elementler %1 oranında yer kaplar. Örnek olarak yaşamımız için olmazsa olmaz olan oksijeni ele alalım. Oksijen oranı yüzde 22 olması bir yıldırımın orman yangını başlatma ihtimalini 2 kata yakın arttıracaktı. Ayrıca Yüzde 25 in üzerindeki bir oksijen oranı Güneş ışığında bitkilerin çoğunu yangınla yakacak bir seviye demektir. Yine atmosferdeki karbondioksit oranı yükselseydi Dünyamızın ortalama sıcaklığı 14 dereceden -21 derece ye inecek ve gezegenimiz donacaktı. (Lovelock) Ayrıca atmosfer Dünyayı birçok zararlı ışından korumaktadır. İşin ilginç tarafı atmosferin gazları, görülebilir ışığın ve yakın kızılötesi ışığı geçirmesine rağmen canlılar için ölümcül olacak olan morötesi, gama ve mikro dalgasal ışınları dünya yörüngesinden geçirmemesidir. Güneşin bizi yok etmeyecek ışınları Dünya atmosferine gönderme oranı 10 üzeri 25 dir. (Denton) tüm bu ihtimaller gerçekleşmiş ve hayat oluşmuştur.
Evreni oluşturan tüm sistemler ve dengeler insan aklının kavrayabileceği küçük aşamalarda bile olağanüstü seviyelerdedir. Burada en önemli şey bilime önem verilmesi ve bu tarz faktörlerin bulunmasının ihtimallerinin geliştirilmesidir.