Geçtiğimiz hafta istifa eden Öğrenci, Seçme ve Yerleştirme Merkezi (ÖSYM) Başkanı Prof. Dr. Ömer Demir, istifa kararı ve ÖSYM ile ilgili açıklamalarda bulundu.
ÖSYM’nin puan hesaplamasına ilişkin yaptığı hata sonrası ÖSYM Başkanı Prof. Dr. Ömer Demir, 6 gün önce görevinden istifa ettiğini açıklamıştı. Demir, istifa nedeniyle ilgili sorulan soruya cevap vermekten kaçınarak, “ÖSYM hakkında hiç konuşmayacağım.” dedi.
İstifasının kendi kararı olduğunu belirten Demir, ÖSYM’nin üst üste yaptığı hatalarla ilgili demeç vermekten kaçındı. Demir, istifasının ardından üniversiteye geri döneceğini açıkladı.
Habertürk’ten Kübra Par’a konuşan Demir’in açıklamaları şöyle:
ÖSYM Başkanlığı’ndan neden istifa ettiniz?
“İstifamı açıkladığım basın toplantısında, arkadaşlara açık çek verdim. “ÖSYM ile ilgili ne sormak isterseniz, ilgili uzmanını bulup size cevap vereceğim ama bundan sonra ÖSYM hakkında hiç konuşmayacağım” dedim. Sizden de bu kararıma uymama yardımcı olmanızı bekliyorum.”
“ÖSYM Türkiye’nin en güvenilir kurumlarından biriydi ama son dönemde üst üste hatalar yapılıyor” diye düşünenler var. Sizce sorun temel olarak nereden kaynaklanıyor?
“O konularla ilgili açıklama yapmayacağım.”
ÖSYM Başkanı Ömer Demir istifa etti
Basın açıklamasında yerleştirme hatasının personelin kasıt taşımayan dikkatsizlikleri sonucu ortaya çıktığını söylemiştiniz. Daha tecrübeli ekipler gelseydi durum değişir miydi?
“Daha tecrübeli ekip meselesine girmek çok anlamlı değil, çünkü bir iş yaptığınızda muhakkak eksiklikler olur.”
Peki, istifa etmeniz kendi kararınız mıydı?
“Tabii.”
Bunu sizden isteyen oldu mu?
“Hayır, ben bunun doğru olacağını düşündüm. Bir yere katkı sağlamak bulunmakla da, ayrılmakla da olur.”
Sosyal medyada “Türkiye’de istifa mekanizması yoktu, nasıl oldu da bir bürokrat istifa etti?” diyerek sizi takdir edenler de oldu. Bunlara ne diyorsunuz?
“Neden istifa ettiğimi açıkladım. Onun dışında bir şey söylemek yaptığım işin değerini azaltır. “İstifa etti ve üstüne de konuşuyor” denmesini istemiyorum.”
“Mağdur edilen öğrencilerin çoğunun imam hatip mezunu olması bu istifayı getirdi” diyenler var. Doğru mu?
“Bunu şu anda sizden duyuyorum.”
Bundan sonra ne yapacaksınız?
“Buraya gelmeden önce Ankara Sosyal Bilimler Üniversitesi’nin kurucu rektörüydüm. İstifa dilekçesini verdikten sonra ilk iş, üniversitede bana hangi odanın ayrıldığına bakmaya gittim. Üniversiteme dönüp entelektüel dünyamla baş başa kalacağım.”
“Çok üniversite açıldığı için eğitimin kalitesi düşüyor” eleştirileri var. Gerçekten bu kadar çok üniversitenin açılması eğitim kalitesinde azalmaya neden oldu mu?
“Bunu objektif olarak ortaya koyabilmemiz için 1960’tan başlayıp, bugüne kadarki mezunların bilgi seviyelerini ölçmemiz ve kıyaslamamız gerekir. Ama şunu söyleyebiliriz, kontenjan az olduğu zaman doğal olarak daha seçici öğrenci geliyor, matematiği daha güçlü öğrenci geliyor. O öğrencilerin geldiği bir ortam ile matematikte 20 net yapıp gelen öğrencilerin bulunduğu bir ortam aynı olmaz. Yükseköğretim kalitesinde öğrencinin payının % 70, hocanın payının % 30 olduğunu düşünüyorum. İlkokulda tam tersidir. Siz şu anda bir üniversitenin hocalarını, başka bir üniversitenin hocalarıyla değiştirin, öğrenciler de bunu bilmesin, eğitim öğretimde çok büyük bir kalite farkı olur mu, ondan emin değilim. Bir şey bollaşmaya başladığı zaman değer algısı düşer. Aynı diplomayı daha az kişiye verdiğiniz zaman diplomanın değeri yüksek olur. Bazen, “Türkiye’deki istihdam sorununu kesin çözerim” diye espri yapıyorum. Üniversite kontenjanlarını yüzde 10’a indirelim, bütün mezun olanlar işe girer. Peki, arzumuz bu mudur?”