Erdoğan, Hatay’a hareketinden önce Sabiha Gökçen Uluslararası Havalimanı’nda düzenlediği basın toplantısında, gazetecilerin sorularını yanıtladı.
“Cumartesi anneleriyle görüşme yaptınız. Orada talepler geldi. Acaba kayıpların ve faili meçhule kurban gidenlerin yakınlarının taleplerini karşılamak amacıyla Meclis içinde veya dışında bir komisyon kurma gibi bir düşünceniz var mı?” sorusu üzerine Erdoğan, bu konuyla ilgili komisyonun hangi hallerde kurulabileceğine yönelik TBMM’nin çalışma şeklinin belli olduğunu söyledi.
Ancak bu işi insan hakları çerçevesi içerisinde ele aldıklarını belirten Erdoğan, yaklaşımlarının da bunun insan hakları noktasında bir annenin, bir babanın çektiği acıya sorumluluk noktasında kendilerindeki sorumluluğun gereğini yerine getirilmesi olduğunu söyledi.
Başbakan Erdoğan, “Bu bir iane değildir. Bizim dönemimiz içerisinde biz faili meçhul yaşamadık. Ama maalesef dün orada bir faili meçhulü yaşadığımıza müşahede oldum. 2004’de Tolga adlı bir gencimizin durumunu annesinden dinledim. Bana bugüne kadar ulaşmış bir şey yoktu. Meğer annesi bana da bir mektup göndermiş ama o mektup bana ulaşmamıştı. O konu üzerinde de yoğunlaşacağız. Diğer konular üzerinde yoğunlaşmamızı devam ettireceğiz. Alacağımız her netice bizi çok daha huzurlu kılacaktır. Görevimizi biraz daha yerine getirebildik noktasında. Bizim bütün arzumuz bu faili meçhullerin istismara vesile edilmemesidir. Derdimiz bu. Yoksa bir yönetimin, idarenin, hele hele demokratik parlamenter sistem içinde insan haklarına saygılı olan bir iktidarın bu tür faili meçhul bırakmaması, onun en önemli görevidir. Biz de onu yapmak durumundayız, yapıyoruz” dedi.
“Mısır’da kan durmalıdır”
Bir gazetecinin “Hüsnü Mübarek istifa etmedi. Oradaki halklara mesajınız olacak mı? İsrail ve ABD, Mübarek’in politikalarını destekledi. Mübarek’in görevden gitmesi Gazze ablukasını kaldırır mı?” şeklindeki sorusuna Başbakan Erdoğan, salı günü Mısırla ve Tunus’la ilgili bütün görüşlerini çok detaylı açıkladığını ve bu görüşlerin, partisinde enine boyuna müzakere edilerek gruba getirdiği görüşler olduğunu söyledi.
Bunun üzerine ilave edilecek herhangi bir şey bulunmadığını ifade eden Erdoğan, bu arada ABD Başkanı Barak Obama ile iki kez, bölge ülkeleriyle de görüşmelerinin olduğunu ifade ederek, şunları söyledi:
“Bizim Mısır’ın içerdeki kararına müdahale gibi bir gayretimiz olamaz. Mısır kendi geleceğini, Mısır halkının demokratik iradesiyle verecek. Biz sadece bunun takipçisi olabiliriz, oluruz. Temennimiz odur ki, Mısır halkının hak ve özgürlükler noktasındaki demokratik iradesi karşılığını bulsun. Bütün derdimiz budur. Bu aynı zamanda bölgenin huzuru ve refahı için çok çok önemli. Çünkü Mısır’ın huzuru, Mısır’ın bu noktada alacağı netice, bölgeyi de çok olumlu şekilde etkileyecektir.”
Fakat şu anda bütün gelişmelere ve görüntülere baktıklarında Mısır halkının bir kararlılığını gördüklerini dile getiren Erdoğan, şöyle devam etti:
“Bu kararlılık sadece Kahire’de değil, dalga dalga bütün vilayetlerine yansımış vaziyette. Tabii ki mevcut yönetimden ciddi manada bir sıkıntının olduğu ortada. Temenni ederiz ki, yönetim burada halkın bu tepkilerine ki, bunlar sınırlı kısıtlı tepki değil. Artık geneli kapsamış bir tepki. Ve burada sadece bir muhalif grubun attığı adım diye bir şey de söz konusu değil. Mısır halkının genelini kapsayan bir durum söz konusu.
Temennimiz odur ki bu öldürmeler, kan durmalıdır. Ve Mısır halkı şu ana kadar böyle bir yola tevessül etmemiştir.Onların elinde silah yoktur. Ama onlara karşı maalesef silah kullanılmıştır. Sayısı şu anda bilemiyorum ama bize geldiği kadarıyla tespit edilen 500 civarında diyorlar. Bunun kesinlikle çok üzerinde olduğunu söylüyorlar. Bu açıklanan rakamlardır diyorlar.
Ama binlerce yaralının olduğu söyleniyor. Bunlar olumlu görebileceğimiz bir yaklaşım tarzı değil. Halka karşı bu yapılmamalı. Ama halkın bu noktada onlar da ülkelerine sahip çıkma noktasında şu ana kadar sürdürdükleri silahsız yaklaşım tarzını aynı şekilde demokratik iradelerine saygı duyulması noktasında sürdürmelidir. Ve en kısa zamanda bu demokratik geçişin sağlanması sağlanmalıdır. Eğer bu başarılabilirse inanıyorum ki halk da böyle bir neticeye kesinlikle kabul gösterecektir. Ama bunun zeminini hazırlamak lazım. Bunun zemini nasıl olacak? Tabii ki bu zemine fırsat verecek bir güven yönetiminin -ki bu geçici bir seçim yönetimi olabilir- bunun olması orada her şeyi sağlayacaktır.”
Başkanlık sistemi tartışması
Başbakan Erdoğan, bir gazetecinin “Burhan Kuzu’nun önümüzdeki seçimlerden sonra başkanlık sisteminin gündeme geleceği yönünde bir açıklaması oldu. Bu konuda, ‘milletvekillerinin desteği olsa da referanduma götürülmeli’ diye açıklamasına devam etti. Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz?” sorusuna, şu şöyle yanıt verdi:
“Bu konuyla ilgili her şeyi söyledik. Sizler de bunu tartışıyorsunuz. Ben sadece şu anda hep izliyorum. Dostlarla dinliyorum. Şu anda benim gündemimi belirleyici bir madde değil. Ben bunu zamanında söyledim. Sordukları için cevap verdim, veriyorum. Bu toplum başkanlık sistemini de yarı başkanlık sistemini de tartışmalı, Cumhurbaşkanlığının yetkilerini de müzakere etmeli.
Bundan kimsenin de gocunmaması lazım. Mesela Anamuhalefet Partisi lideri diyor ki, ‘Sayın Başbakan’da olan yetkiler, Başkan Obama’da yok’ diyor. Olaya buradan yaklaşırsak bir siyasi acemilik var gibi geliyor bana. Başkan olduğu zaman çok büyük yetkiler alacak diye bir taraftan ‘Sayın Başbakan’da olan yetkiler, Obama’da yok’ dediklerine göre, tamam işte ne güzel Başbakan işte yetkilerinden vazgeçiyor. Bu yetkileri azaltıyor. Daha güzel işte. Anlamak mümkün değil. Şecaat arz ederken sirkatin söylüyorlar.”