Adil Medya Özel
Haber: Ümmü Gülsüm
Yazar İhsan Eliaçık, SKY TÜRK’de yayınlanan Gürkan Acır’ın sunduğu ‘Şimdi Zaman’ programına katıldı. 28 Şubat’ın konuşulduğu programda gündemdeki konularla ilgili önemli açıklamalar yapan Eliaçık, 28 Şubat’çıları “Cumhuriyetin cılkını çıkarmak”, AKP iktidarını “Kervan peşinde koşmak” ve kamuoyunda ‘Cemaat’ olarak bilinen Fethullah Gülen Grubunu ve Zaman Gazetesi’ni isim vermeden “Amerika’nın dünyadaki katliamlarına göz yummak” ile eleştirdi ve “Kimin değirmenine su taşıyorsunuz?” diye sordu. Çarpıcı açıklamaların yer aldığı program yaklaşık iki saat sürdü.
İşte o programda Gürkan Hacır’ın sorularına Eliaçık’ın verdiği cevaplar…
İhsan bey siz o dönemde bir dergi çıkartıyordunuz? Dergide çıkan yazılardan dolayı mı soruşturmaya uğradınız?
Gazetede yazdığım yazılar ve radyoda yaptığım programlardan dolayı …
Neyle suçlandınız?
28 ŞUBATÇILARA: ‘CUMHURİYETİN CILKINI ÇIKARDILAR’
“Kayseri’de yerel bir gazetede köşe yazarlığı yapıyordum. Yine yerel bir radyoda yayın yönetmenliği ve program yapıyordum. ‘İrticai hareketleri kışkırtmak, halkı sokağa dökmek, insanları gösteri yapmaya çağırmak, rektörlere “başörtüsü zulmü uyguluyorlar” diye zalimlikle suçlamak, generallerden ve 28 şubat harekatını düzenleyenler hakkında sert sözler söylemek, onlara karşı çıkmak’ gibi… 30 ayrı davadan akla hayale gelmedik bir sürü suçlama…
Mesela yazılarımdan bir tanesi şuydu ‘Cumhuriyetin Cılkını Çıkardılar’… Cumhuriyetin 75. kuruluşu sebebiyle gazetede bir haber okumuştum. 25 trilyona yakın para harcanacak kutlamalar sebebiyle. Ben de bunu eleştirdim. “75. yıldönümü sebebiyle 25 trilyon para harcayacağınıza ’75. yıl Garip Gureba Hastanesi açın. Bunu valiller kendi yandaş matbaacılarıyla, bayrakçılarıyla, flemacılarıyla kendi aralarında üleşiyorlar, bölüşüyorlar”… Falan diye sert bir eleştiri yazısı yazdım. Şimdi olduğu gibi o zamanda aynısını yapıyordum ben. Çünkü iktidarda onlar vardı. 30 tane davadan bir tanesi bu. Savcının karşısına çıktım. Savcı iddianamesinde beni ‘Cumhuriyeti inkar etmekle, Atatürk’e karşı gelmekle, padişahlığı istemekle, irticayı hortlatmakla’ suçladı. Ben de dedim ki: “Ey savcı bey el insaf. İnsaf sana da lazım. Yani yazının başlığı ‘Cumhuriyetin cılkını çıkardılar” kimi eleştiriyorum ? Şuan ki iktidarda olanları eleştiriyorum. Onların dolap çevirdiğini söylüyorum. İrtica numarasıyla arkada bir sürü işler çevirdiğini eleştiriyorum. 25 trilyon parayı neden sokağa savuruyorsunuz? Bu kutlamaya ne gerek var? Bunun yerine -adını da söylüyorum alternatifini de koyuyorum- ’75. yıl Garip Gureba Hastanesi’ diyorum, üzerine ‘Cumhuriyetin 75. yıl’ ambleminide koyun diyorum, bundan daha güzel bir teklif olur mu? Dolayısıyla bu tür davalardan beraat ettik. Şimdi 30 tane davanın herbiri hakkında bir makale yazsam, kitap olur. Böyle saçma sapan suçlamalar. Radyoda yaptığımız konuşmalardan açılan davalardan bir tanesi şu mesela: ” Sen Orgeneral Çevik Bir ismini gazetede okurken, neden sert bir tonda bunu ifade ettin? “ Sert bir ton nasıl oluyor? Bunun volümünü mü ölçüyorsunuz ? “Sen bunu nasıl böyle söylersin? Bu bir hakarettir ve orduyu tahkir ve tezyifdir ve halkı askerlikten soğutmadır.” Klasik yaftalamalar bunlar . Yani birisi hakkında biraz konuştuğun zaman, halkı askerlikten soğutuyorsun… Cumhuriyetin o günkü iktidarda bulunan yöneticilerinin savurganlıklarını, halkın parasını çarçur edişini eleştirdiğin zaman…
Siz tabi çok entelesan bir yerden giriyorsunuz.Sizi yakinen takip ediyorum.’Şimdiki Zamanda’ da daha önce sizi ağırladım. Tabi Din- İslam meselesini öyle bir yerden alıyorsunuz ki.. tabi ‘sosyal adalet’ üzerinden alınca bütün tartışmanın dışında ve haklı bir yerde duruyorsunuz. Ancak bir de şu var; rejimler kendilerini korumak için bazı refleksler geliştirirler. Bunu inkar edemeyiz. Hemen hemen dünyanın bütün rejimlerin de yolsuzluk suistimal iddialarıyla muhatab olduğu muhakkak . Baktığınız yerden rasyonel dünyanın bakması pek mümkün değil, ütopik bir şeyi savurunuyorsunuz siz. O doğru çok haklısınız buna kimsenin itirazı olamaz…
Ütopik imkansız olan şey değil, şuanda olmayan fakat mümkün olan şeydir…
O gün rejimi korumak için böyle bir algı geliştirmesi karşısında siz bir takım argümanlar üretiyorsunuz. En birinci savunduğunuz şey başörtüsüydü. İşin parasal yolsuzluk boyutunu bir kenara bırakırsak, bugün başörtüsü sorunu başta olma üzere gelinen durumdan memnun musunuz ? haklar olarak soruyorum yolsuzluk v.s. olarak sormuyorum….
Ben memnun değilim…
Nedir şikayetiniz ? Hak ve özgürlükler olarak soralım . Yani o gün size Beyazıt Cami önünde eylem yaptıran düşünce bugün ne oldu?
28 Şubat sürecinde 30 ayrı davadan yargılandık. Evlerimiz arandı. Kuduz köpek gibi takip edildik. İşimizden olduk. Hayatın içerisinde işsiz ve aç bırakılmak suretiyle terbiye edilmek istendik. Bu muamelelere maruz kalanlar evlerinde “nasıl olsa bizimkiler iktidarda” diye güven içinde ve rahat uyuyorlar. Ama Türkiye’de her kesim böyle değil. Türkiye’de şuan da Kürt siyaseti çevreleri, bazı sol ve ulusalcı çevreler, bizim 28 Şubat’ta yaşadığımızın bir benzerini yaşıyorlar. Ben bundan rahatsızım. Bu Türkiye’ye hak hukuk geldiği anlamına gelmiyor. Bir ekip geliyor, diğerini tasfiye ediyor. Diğer ekip geliyor, ötekinin kendisine yaşattığının aynısını ötekine yaşatıyor. Ötekine de hak-hukuk gelmesi lazım. Hak ve özgürlüklerden, halkların her kesiminin yararlanması lazım. Şuanda bundan dindar kesimler biraz yararlanıyor…
Talepler yerine geldi mi? Başörtüsüyle eğitim, imam hatiplerin, 8 yıllık eğitim düzenlenmesi vs. sizin çok temel taleplerinizdi bunlar….
İHL’ler olsun, Kuran Kursları olsun, başörtüsü olsun bunlar için sokaklarda gösteriler yapmıştık günlerce. Şuan ki tek başına iktidar döneminde bunların açık ve kesin bir şekilde çözülmüş olması gerekiyordu. Hiçbirisinin tam anlamıyla çözüldüğünü göremiyoruz. ‘Makara ipliğiyle işin ucundan biraz göz yumarak üzerine gitmeyelim, biraz idare edelim’ tarzı buna çözüm diyemeyiz. Simgesi de başörtüsüdür. Meclis’e başörtülü bir milletvekili hala giremiyor. Şunu soruyorum başörtüsü eylemi için elele eylemleri düzenleyen milyonlarca insan nerde? Talepleriniz yerine gelmedi kardeşim…
HÜKÜMET’E: ‘KERVAN PEŞİNE DÜŞTÜLER’
Bunu biz soralım size nerede? Beyazıt Cami önü cuma günleri niye dolmuyor?
Ben hala 28 Şubat’ta durduğum yerde duruyorum. Elele eyleminde elele tutuşurkenki talebin aynısını şimdi de tekrar ediyorum. Başörtüsüyle bir milletvekili meclise girebilmeli, oturabilmeli ve milletvekilliği yapabilmeli. Buna da en çok o dönemin simge madurlarından Merve Kavakçı layıktır. Onu bu millet orada görmelidir. Ak Parti’de bunun arkasında durmalıdır. Diğerleri nereye gitti? Diğerlerinin büyük çoğunluğu hepsini içine katıp insafsızlık yapmayayım… Kervanın peşine koştu… İhaleci ve rantçı oldular… Kariyerist ve konformist oldular. Bu mücadelenin sonu böyle olmamalıydı… Onları kendi vicdanlarına çağrıyorum. Elele eylemleri sonucunda bir hak açık ve kesin bir şekilde elde edilmeliydi.
“OĞLUM BIRAK BU İŞLERİ”
Ben 12 eylül 1980 dönemindede Mamak Cezaevi’nde 1 yıl yattım. O darbelerin şahıydı tabiri caizse. Ben o zaman 17-18 yaşındaydım. Fiziki işkencenin en alasını Mamak Cezaevin’de gördüm . 28 şubattada Kayseri’deydim. Benimki biraz sokak tanıklığıdır. Orada fiziki bir darbe olmadı ne karakolda ne cezaevinde bir tokat bile yemedim 28 Şubat’ta…
Kaç ay yattınız ?
İki kez cezaevine girdim. Birinde 1 ay, diğerinde 1 hafta kadar yattım. 30 tane mahkemede yargılandım. İşsiz güçsüz kaldım. Hatta bir keresinde hakim bana dedi ki “30 tane davadan buraya geliyorsun sen hala anlamadın” dedi. “Neyi anlamadım?” “Devlet sana ne mesaj veriyor anlamadın mı ?” “Devletin hakimi sensin, sen söyle ?” “Devlet sana diyor ki; oğlum bu işleri bırak… Yazma, konuşma…” “Ne yapacağız peki?” dedim. ” Domates, biber, patlıcan satacaksın” dedi. ” Bundan daha büyük protesto olmaz…” 28 Şubat’ın terbiye şekli, fiziki darbe şeklinde değildi. Ama oda bir darbeydi.
Düşman değiştimi İhsan Bey ? O dönem İsrail bayrakları yakılıyordu. Türkiye dış politikasına baktığımızda çokta İsrail aleyhine değiliz gibi gözüküyor…
Devlet kırk tane odası olan bir Bizans sarayı gibidir. Her bir odasında da 40 tane fırıldak çevrilir. Dışardakiler daha iyi görür. İşin denhizlerinde kaybolup gidersiniz. Neyin ne olduğunu anlayamaya bilirsiniz. Bu nedenle ben genel gidişat ile ilgili yorum yapacağım. Türkiye’nin genel gidişatı ve yönelişi bakımından ’28 Şubat’takiler dış destekliydi. Ama şimdikiler dış destekli değil. Dış destek tamamen kesildi. Türkiye bağımsız bir ülke oldu. Millet iktidara geldi. Çatır çatır bu milletin çocukları hesap soruyor. Dış destekle gelebilecek yönlendirmeler de tamamen kesildi.’ Böyle bir şey olamaz!
CEMAAT’E: ‘AMERİKA ALEYHİNE TEK CÜMLELERİ YOK’
Sopa el değiştirdi. Sopayı veren aynıdır. Sopayı onlardan aldılar, bunlara verdiler. Sopayı bizi 28 Şubat’ta yargılayanların elinden aldılar, 28 Şubat’ta mağdur olanların eline verdiler – bana vermediler de- içimizden çıkanların eline verdiler. Şimdi bu sopanın nasıl onların ellerine geçtiği, bir kaç televizyona baktığınız zaman anlarsınız. Polis bülteni gibi yayın yapıyorlar. Amerika Birleşik Devletleri, Irak’ta bir buçuk milyon müslümanı öldürmüş, 200 bin kadına tecavüz edilmiş, kızı anasıyla beraber dağa kaldırılmış, Türkiye’nin en büyük trajı olmakla övünen muhafazakar gazetesinde bir tek kelime Amerika’nın aleyhine cümle çıkmıyor. Bu nasıl oluyor? Amerika dünyanın kurtarıcı meleğimi oluyor? Gazetelerden, internet sitelerinden vaazlar geliyor, aynı tarafdan. Bu nasıl oluyor? Bu nasıl dış destekli olmuyor? Şimdi siz nereye gittiniz? Hani milletin hesabını soracaktınız ? Kimin değirmenine su taşıyorsunuz ? Türkiye Cumhutiyeti, uluslararası siyasete baktığımız zaman, ne yazık ki belli bir süreden beri dünyanın küresel güçleri karşısında, küresel sermaye ve güç odakları karşısında diz çöktürülmüş vaziyette…
www.adilmedya.com