Milletvekili dokunulmazlıklarının kaldırılmasına ilişkin değişiklik teklifi, TBMM Anayasa Komisyonunda, önceki gece kabul edildi.
316 AKP milletvekilinin imzası ile Anayasa Komisyonuna gelen, fezlekesi bulunan milletvekillerinin dokunulmazlığının kaldırılmasını içeren teklif, AKP, CHP ve MHP’li milletvekillerinin oylarıyla kabul edildi.
Komisyonda AKP’li vekillerin saldırısına uğrayan ve konuşmaları sınırlanan HDP’li komisyon üyeleri komisyonu terk etti.
DOKUNULMAZLIKLAR OLDUBİTTİYE GETİRİLDİ!
HDP’li vekillerin komisyonu terk etme gerekçesini komisyondaki son konuşmayı yapan HDP Mardin Milletvekili Mithat Sancar; “Tarih, halklar değerlendirecek. Biz ne anlatmak istedik, neden buradayız. Bizim herhangi bir korkumuz yok. Bizim kaybedecek bir şeyimiz yok. Bizim kaybedeceğimiz tek şey bu toplumun barış ve demokrasi umududur. Bu kadar büyük haksızlığa barış ve demokrasi için direndik. Ama siz fiziksel olarak ortamı en rezil hale getirdiniz. Saldırıların hepsi kayıttadır. Kim ne yaptı hepsi görülecektir. Bizim burada sözümüzün etkili bir şekilde çıkmasını engellediniz. Aceleniz ne diye sorduk ama yanıt vermediniz. Biz biliyoruz, talimat geldi acele geçiriyorsunuz. Biz sözümüzü söyledik, bundan sonra bu sahne bir tiyatroya dönüşmüştür. Bunun bir parçası olmayacağız. Sizler tarihin bilincinde mahkum olacaksınız” diyerek komisyonu terk etti.
Komisyonda kabul edilen teklifin AKP tarafından 10 Mayıs’tan sonra TBMM Genel Kurulunda ele alınması için hazırlıklar yaptığı da belirtilmektedir.
AKP’li vekillerin, komisyonda tartışılıp, kamuoyuna yansımasını da önlemek amacıyla, bir oldubittiye getirilmek istemesinin yarattığı gerilimi şiddete dönüştüren AKP’li vekiller tokatlı, yumruklu, uçan tekmeli kavgalar eşliğinde bu teklifi komisyondan geçirdi. CHP ve MHP ise sadece teklife “evet” oyu vermekle de kalmadı, AKP’li vekillerin saldırılarını seyreden tutumlarıyla da bu lanetli saldırıdaki yerlerini belli etti.
REİCHSTAG YANGINI GİBİ!
AKP Propagandası ve MHP Meclisteki kavgalardan HDP’yi sorumlu tutarak, Meclisi ülke çapındaki “terörle mücadele” bahanesi arkasında halkı, muhalefeti sindirme tutumunu Meclise de taşımış bulunmaktadırlar. Bu yüzden de komisyondaki tekmeli, tokatlı, vekillerin yaralanmasına yol açan oturumları, kavgalı oturumların siyasi sonuçları olamayan bir ritüele dönüştüğü Tayvan meclisine benzeterek bir asayiş, “meclis disiplini” konusuna indirgenmektedir. Oysa son günlerde TBMM Genel Kurulu ve Anayasa Komisyonundaki bu son oturumlardaki AKP saldırıları, olsa olsa Nazilerin 27 Şubat 1933’teki “Reichstag yangını”na benzetilebilir.(*)
Çünkü bugün karşı karşıya olduğumuz durum, herhangi bir “meclis oturumu”nda rastgele ortaya çıkmış bir gerilimin sonucu olan kavgalar değildir. Tersine AKP, “dokunulmazlıkların kaldırılması”nı; seçimde elde edemedikleri “550 milli ve yerli vekil” amacına varmak için Meclisi yeniden “dizayn etme”nin, bunu da “HDP’yi Meclis dışına iterek” yapmayı hedefleyen bir operasyon olarak yürütmektedir.
“Terörle mücadele” adına nasıl ki ülke sathında tüm muhalefet güçlerinin sindirilmesini amaçlayan bir politika hayata geçirilmeye çalışılıyorsa, “dokunulmazlıklar” üstünden bu politika şimdi Meclisi de kapsayacak biçimde genişletilmiş bulunmaktadır.
DOKUNULMAZLIKLARI AKP NİÇİN KULLANIYOR
Bu yüzden de sorun kavga gibi, tarafsız, kimin sorumlu olduğu, hangi amacın güdüldüğünden bağımsız, belirsiz bir nitelemeyle değil ama AKP’nin Mecliste kendi politikasına karşı duran ve durabilecek güçleri sindirme, sindirmediklerini de Meclis dışına itme, mahkemeler yoluyla etkisiz hale getirme amaçlı bir operasyondur. Bu anlamıyla da Hitlerciler “Reichstag yangını”ndan hangi amacı bekliyorsa AKP’de bugün Mecliste giriştiği bu operasyonla en azından benzer sonuçlar elde etmeyi amaçlamaktadır.
Bu yüzden bu kavga dövüşü kimlerin çıkarttığı, kimlerin kışkırtıp kimlerin saldırılarda başı çektiği, hatta kimlerin “seyirci” olduğunun bir önemi vardır. Ama bunlardan da önemlisi, dokunulmazlıkların nasıl bir operasyonun dayanağı yapıldığı; Erdoğan-Davutoğlu yönetiminin “başkanlık sistemli anayasa” ve “tek parti tek lider” planlarında nasıl bir yere sahip olduğudur.
CHP de bu çerçevede kendi tutumunu ele aldığı ölçüde nasıl bir günaha ortak olduğunu anlayabilir. Aksi halde, AKP’nin koltuk değnekliğine giden yoldan çıkamayacak görünmektedir.
(*)Reichstag Yangını, 27 Şubat 1933 akşamı çıkarılmış bir yangındır. 1933 yılının ocak ayında, bir genel grevle tüm ekonomiyi işlemez hale getirerek ya da ülkede iç savaş çıkacağı iddiasıyla Cumhurbaşkanı Hinderburg Hitler’i başbakan olarak atadı. Reichstag yangınını, Naziler, komünistlerin çıkardığı iddiasıyla antikomünist bir kampanyaya dönüştürdü ve tüm muhalefeti ezdi, basındaki az çok gerçekleri yazanı susturdu. Nazi partisi dışındaki partiler kapatıldı. Almanya Komünist Partisinin parlamentodaki 181 milletvekili ve parti yöneticileri tutuklandı. Dimitrov, yangının sorumlusu olarak tutuklandı. Ama Leipzing’teki duruşmada yaptığı ünlü savunmasıyla Dimitrov, yangını Nazilerin çıkardığını kanıtlarıyla ortaya koydu. Ama Naziler de yangın bahanesini kullanarak, “tek parti rejimini” gerçekleştirmede hızlı ve önemli adımlar attı.